ÖSP Başkanı: Kürt sorunu karakol yolunda

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Ağrı’da askerlerle PKK’liler arasında çıkan çatışmanın provokasyon olduğunu ve bunun devam edebileceğini belirtti.

 

Çiftyürek “AKP hükümetinin patlayan ya da patlayacak silahlardan medet umduğu görülüyor. Bu tehlikelidir ve Kürt meselesinin özellikle Kürdistan meselesinin ‘yeniden karakola havale edileceği’ kaygısını hep taşımışımdır ki hükümetin son yönelimleri bu kaygımı daha da güçlendiriyor” dedi.

 

Türkiye’de 7 Haziran seçimleri yaklaşıyor. Kürt partilerinin bir kısmı Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) desteklerken, bir kısmı seçimlere katılmama kararı aldı. Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) kendi ismiyle seçimlere girecek. ÖSP ise, “Türkiyelileşme” projesini eleştirdiği HDP’yi destekleme kararı aldı.

 

ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, seçimleri ve son yaşanan gelişmeleri Rûdaw’a değerlendirdi.

 

ÖSP seçimlerde HDP’yi destekleme kararı aldı? Neden böyle bir karar aldınız ve HDP’den beklentileriniz neler?

 

ÖSP Ocak 2015 Parti Meclisi toplantısı, yaklaşan seçimlere ilişkin, “seçime katılım ya da boykot her iki durumda da Kürt siyaseti ittifak yaparak ortak tutum almalıdır” diyerek ulusal demokratik ittifakın yaratılmasına vurgu yapmıştı. ÖSP MYK sürdürdüğü seçim işbirliği çalışmalarında bu yaklaşımı esas aldı.

 

Öncelikle ÖSP, 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi desteklerken doğrudan HDP ile bir seçim işbirliğine gitmedi. “Kürdistani seçim ittifakı” (KSİ) oluşturularak Kürt siyasetinin ortak bir seçim tavrı belirlenmesini hedefledi. Ayrıca proje olarak HDP’nin “Türkiyelileşme” projesini eleştirmemiz ayrı seçim desteği ayrı şeylerdir. Biz seçimlerde HDP’yi desteklerken de “Türkiyelileşme” projesine eleştirel tutumumuz koruyoruz.

 

Bahsettiğiniz Kürdistani seçim ittifakı oluşturulabildi mi?

 

Oluştu fakat ÖSP olarak hedeflediğimiz ittifak olmadı çünkü ÖSP tüm Kürdistani partilerin en azından büyük çoğunluğunun ittifakını hedefliyordu. Tüm çabamıza rağmen bunu başaramadık.  Sonuçta beş parti ve grup KSİ oluşturdu ve ittifakın çerçevesini belirleyen bir seçim deklarasyonu üzerinde anlaştı. KSİ seçimlerde HDP’yi destekleme çağrısı yaparken kendi seçim deklarasyonunu esas alıyor. Bizi bağlayan HDP seçim deklarasyonu değil KSİ deklarasyonudur.

 

Bu ittifak seçimleri de aşan kalıcı olabilir mi?

 

Ayrıca altını çizerek belirtelim ki KSİ adı üstünde kalıcı bir ittifak değil sadece seçimlerle sınırlı bir işbirliğini içeriyor, seçimlerden sonra devam eder mi etmez mi bunu seçim pratiği belirleyecek. Fakat şu ana kadar süren seçim pratiği seçimlerden sonra KSİ’nın devamını olumlu etkileyecek bir pratik değil! Dilerim bunu aşarız.

 

ÖSP neden destekledi sorusuna daha özgün olarak şunu da ekleyeyim; daha öncede belirttim; üzerimizde ikili bir basınç vardı. Birincisi, dostlarımızın “barajı aşma yolunda siz de HDP’ye omuz verin” basıncıydı. İkincisi, tabanımızın canlanan siyasal iklimde “daha dinamik propaganda ile ÖSP’yi kitlelerle buluşturalım” basıncıydı. Buna ÖSP Parti Meclisi Ocak toplantısı yönelimi de eklenince KSİ oluşturma yönelimi öne çıktı.  

 

Kürt sosyalistlerinin ve ÖSP’nin seçimlerden, parlamentodan beklentileri neler?

 

Parlamentoda Kürdistan, hatta Kürt meselesinin bile çözümünü beklemiyoruz. Kürt meselesinin, özellikle de Kürdistan meselesinin çözümünde parlamento değil saha yani sokak belirleyici olacaktır. Güney ve Batı Kürdistan pratiği de bunu işaret ediyor ama bu parlamento içi mücadelenin Kürt ulusal özgürlük davasına katkısı olmayacağı anlamına gelmez. Tersine TBMM’de güçlü bir Kürdistani temsil Kürt halkının ve davasının sesini hem içerde hem de uluslararası alanda daha iyi duyurabilir.

 

Bu dediklerinizin olması için HDP’nin barajı aşması gerekiyor. HDP’nin barajı aşamaması durumunda yaşanacaklara dair öngörüleriniz neler.

 

HDP barajı aşar veya aşamaz şeklinde kesin bir şey diyemem fakat temenni olarak dilerim aşar. Bu soru epeydir gerek köşe yazarları gerekse Kürt siyasetçileri tarafından da soruluyor. Kanaatimce “aşamazsa ne olur” sorusundan çok “aşarsa hatta 70-80 vekille meclise girerse ne yapabilecek” sorusunun sorulması ve yanıtının aranması daha anlamlıdır.

 

Ben, HDP barajı aşıp meclise güçlü katılırsa, Türkiye’nin genel demokratikleşmesine kimi katkılar koyabilir ama Kürt ulusal özgürlük meselesinin çözümüne içte ve dışarıda propaganda-tanıtım dışında katkı koyabileceği gibi bir beklenti içerisinde değilim. Ayrıca ne AKP ne de CHP ve MHP tek başlarına hükümet kuramadıkları zaman HDP ile bir koalisyon kurar hedefinin karşılığı en azından bugün yoktur. Yani HDP’nin yakın vadede bu partilerden birisiyle bir “hükümet ortaklığı” hedefi gerçekçi değildir, zira bu partilerin hiç birisi buna yanaşmayacaktır.

 

Peki, gelelim esas sorunuza yani “HDP barajı aşamazsa ne olur”? Birincisi, Kürt ulusal özgürlük meselesinin asıl çözüm zemini olan Meclis dışı arayışlar halkta güçlenir ve olumlu bir gelişme olur. İkincisi; HDP’nin Türkiyelileşme projesi erken çöker bu da hayırlı bir gelişme olur.

 

HDP’nin milletvekili adaylarında ‘Türk solundan’ gelen isimlere gereğinden fazla yer verildiği eleştirileri yapılıyor. HDP’nin aday profilini nasıl buluyorsunuz?

 

HDP’nin aday profilini çok yakından irdelemedim, doğrusu ilgimi de çekmedi. “Türkiyelileşmeyi” böylesine canhıraş savunan bir partinin Kürt ulusal demokratik hareketi yerine Türk soluna öncelik ve ağırlık vermesi doğal görülmelidir. Bize göre yanlıştır ama eğer Türk solu temsiliyetine ağırlık verilmişse bu HDP’nin politik çizgisinin gereğidir.

 

Ağrı’da yaşanan çatışmanın ardından seçimler öncesinde provokasyon endişeleri dile getirilmeye başladı. Siz bu çatışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Meseleye sadece Ağrı olayları üzerinden değil son bir iki aydan bu yana Mardin, Siirt, Şırnak, Hakkari ve hatta Çağlayan Adliyesi’ndeki eylemler, dahası gerek MİT’in “Suriye üzerinden gelen bir tehditle 12 ilde eylem planı yapılmış” bilgisinin basına servis edilmesi gerekse köşe yazarlarının “provokasyon yapılacak” yazıları ve benzeri gibi şeyler üzerinden Ağrı’da olanlara bakılmalı.

 

Tüm bunlar üzerinden bakıldığında Ağrı’da yaşananın, özetlediğim son olaylar zincirinin tırmandırılmasında bir halkayı oluşturduğu görülür. Dilerim son halka olur ama siyasal tablo, Ağrı’nın olaylar zincirinin son halkası olmayacağına dair verilerle yüklü görünüyor.

 

Daha önceleri devlet ve hükümet tarafı seçim süreçlerinin “savaşsız” geçmesini istiyor ve buna uygun davranıyordu, bu kez AKP hükümetinin tersine bir tutumla patlayan ya da patlayacak silahlardan medet umduğu görülüyor. Bu tehlikelidir ve Kürt meselesinin özellikle Kürdistan meselesinin “yeniden karakola havale edileceği” kaygısını hep taşımışımdır ki hükümetin son yönelimleri bu kaygımı daha da güçlendiriyor.