DSÖ Irak Temsilcisi: Asıl ağır dalga kışın gelebilir

Dünya Sağlık Örgütü Irak Temsilcisi Dr. Edhem Reşad İsmail, Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde Covid-19 salgınının neden bu şekilde yayıldığını anlattı.

Asıl ağır dalganın kış aylarında gelebileceği uyarısında bulunan İsmail, tedbirlerin gevşetilmemesi gerektiğine vurgu yaptı.

Dr. Edhem Reşad İsmail, aşı bulunmadan sadece eldiven ve maske kullanma gibi tedbirlerin salgının yayılmasını önleyebileceğini belirtti. 

DSÖ’nün Rusya tarafından hazırlanan aşıyı desteklemediğini belirten İsmail, örgütün Oxford tarafından hazırlanan ve üç aşaması tamamlanan aşının geliştirilmesini desteklediğini söyledi.

Rûdaw: Kürdistan Bölgesi’nde en başında Koronavirsü kontrol altına alındı, ne oldu da kontrolden çıktı? Covid-19 yaygın bir şeklide her yere bulaştı mı?

Öncelikle yüce Allah’ın adıyla, bizi ağırladığınız için çok teşekkür ederim, sizin de ifade ettiğiniz gibi bu benim ikinci ziyaretim. Aslında ilk zamanlarda Kürdistan Koronavirüsü açısından çok iyi bir konumdaydı ve onunla başa çıkabildiğimiz gibi çok başarılı bir süreç yönetildi. Ancak Maalesef sizin de söylediğiniz gibi Kürdistan Bölgesi’ndeki durum şu anda pek de iyi değil, tabii ki birçok sebep var, Süleymaniye'nin en yüksek ölüm oranına sahip olduğunu görüyoruz, vaka yüzdesi % 4,8, hatta Irak'ta yaklaşık % 3’ten daha yüksek bir oranımız var. Duhok’ta vaka yüzdesi önceki dönemde % 1'in altında idi, ancak şimdi % 1,3' seviyelerine yükseldi. Vaka sayılarında artış devam ederken hastaneye kaldırılan hasta sayısı da artmaya devam ediyor. Erbil’de de vaka sayısı yükseliyor, hâlbuki önceki süreçte bu kentte de vaka sayısı düşüktü.

Bana göre ekonomik sıkıntıdan dolayı bir takım tedbirler kaldırıldı, turistler gelmeye başladı ve ülkeye ticaret kapıları yeniden açılmaya başlandı. İster Türkiye, ister İran, ister diğer komşu ülkelerle olsun, iyi organize edilmiş bir serbesti geçiş yoktu. Maalesef halkta tedbirlere uymadı. Örneğin ben geçenlerde Süleymaniye ve Duhok'taydım. Tedbirlere uyma oranı % 30'dan daha da azdı. Bazı küresel sağlık projeleri için Duhok'a gittiğimde de aynı durumu o kente de gördüm.

Kürdistan Bölgesi’nde gidişat iyi değil. Süleymaniye en yüksek ölüm oranına sahipken, Duhok ve Erbil çok büyük darbe aldı.

Rudaw: Sokağa çıkma yasağının kaldırılmasının ardından alınan tedbirlerin yetersiz olduğu yönünde bazı düşünceler var? Hükümet örgütlenmemiş miydi yoksa halkın itaatsizliği mi buna yol açtı? Sizce sebebi neydi?

Bakınız, ben size bir şey söyleyeceğim. İkimiz de aynı oranda olduğunu söyleyebilirim, yani ortak bir sorumluluk söz konusuydu. İnsanların rakamlara baktıklarında iki şeyi birbirinden ayırt etmesini istiyorum.  Çünkü insanlar sayıları yanlış görüyor ve vakaların az olduğunu varsayıyorlar. Televizyon izlediklerinde veya web sitelerini takip ettiklerinde hemen kapatıyorlar ve izlemek istemiyorlar.  Veya sadece sayılara bakıyorlar, sayıları okuduktan sonra yazıları da okumak gerekiyor. Çünkü bunlar sadece sayıda ibaret değil. Sayıların arkasındaki hikâyeleri de bilmeleri gerekiyor. Sayıların arttığını gördüğünüzde şu yapılmalı bir devlet normalleşme sürecine girdiğinde bunu kontrollü bir şekilde yapmalı. Yani aynı anda her şeyi de normalleşemeye gidilmemeli. Gördüğümüz gibi olmamalı yani restoranlar, kafeler, spor salonları ve havalimanlarının kapıları aynı anda açılmamalıydı. Bunların hepsi aşamalı bir şekilde olmalıydı, çünkü Avrupa ülkelerinde bu süreç 7 veya 9 aşamalı olarak normalleşmeye gidildi. Ancak biz bunu yapmadık. Normalleşme için kayda alacağımız hususların hepsi Kürdistan’da vardı. Haftalık vaka oranı düşüktü. Enfeksiyon sayısı 14 günde iki katına çıktı ve bu da iyi bir durumdu, mesela bugün 1000 enfeksiyon varsa 14 günde 2 bine çıkması o da çok iyiydi. Ramazan bayramından iki ay sonra PSR test sonuçları pozitifti ancak test% 5'ten azdı. Bu durumda çok iyiydi. Bütün bunlar göz önünde bulundurularak normalleşme sürecine geçilmeye karar verildi. Ancak bu normalleşme aşama aşama olmalıydı. Sorun şuydu devlet ve bazı tarafların üzerindeki ekonomik baskılar nedeniyle aniden yasaklar kaldırıldı.

Rudaw: Siz DSÖ örgütü olarak 'Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde alınan tedbirleri nasıl değerlendiriyorsunuz,  uygulamalarda zayıf noktaların olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu soruyu sorduğunuz için size teşekkür ediyorum. Çünkü siz söz konusu sorunun derinliğini anladığınıza işaret ediyor. Biz hem kriz öncesi hem de kriz sonrası Irak'taki sağlık durumuna ilişkin bir dizi değerlendirmede bulunduk. Durumda pek iç açıcı değildi. Hem bölgede dışında hem de bölge içinde. Bölgede durum bölge dışındakilerden daha iyiydi, ancak küresel sağlık konusunda bizim taleplerimiz doğrultusunda değildi. Bu konuda bir planımız vardı ama ne yazık ki virüs yayıldı ve uygulamaya koyamadık. Mart ayının başında bazı uzmanlar hazır bulundu ve fiziksel olarak uygun olup olmadıklarını veya bir hastalık için uygun şekilde kullanılıp kullanılmadıklarını belirlemek için bazı alanlar veya bileşenler için genel değerlendirmeler yaptı.

Örneğin ilk etapta hastalığı Irak'taki tüm hastanelerde yok etmekti ki o dönem en düşük seviyede ilerliyordu. Aynı zamanda, hem bölgede hem de bölge dışında çok sayıda Iraklı ve Kürt'ün hastanelerde tedavi görmek istemiyordu, aksine evlerinde kalıp hastaneye gitmek istemiyordu. Bazı vatandaşlar test bile yaptırmak istemiyor. Kürdistan'daki hastaların çoğu ve de tedavi görüyor ve ben bunların farkındayım, test yaptırmak istemiyorlar ve güvenli olmadıkları için hastaneye gitmek istemiyorlar. Test yaptırmak istemiyorlar çünkü güvenmiyorlar.

Bu algı nerden çıktı, şuradan çıktı; biz virüs ile mücadele ettiğimiz sırada halk evde kalıp hastanelere gitmek istemedi çünkü Covid-19’a yakalanmasa da hastane de yakalanabilme ihtimaline inandıkları için gitmeyi tercih etmediler. Irak'taki hastanelerde tedavi oranının% 50'ye yakın olduğu ve% 75'e ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu alanda ilerleme var. Sınır kapılarına giderseniz krizin başlangıcında sınır kapıları için yapılan testler kontrol edilemiyordu çünkü çok sayıda kapı vardı, giriş yapanları karantina edilmiyorlar ve uygun testler yapılmıyordu. Isıölçer testi yeterli değil. PSR testi yapılması gerekiyor. Çünkü taşıyıcı olan bir şahıs 4 ila 5 gün boyunca belirtileri göstermeyebilir ve virüsü yayabilir. 

Rudaw: Kürdistan Bölgesi ve Irak'taki mevcut durumu, bir takım ihmalliğin sonucudur, gelecekte ikinci dalgaya hazırlanmak için şimdi ne yapabiliriz?

Bir kez daha yönelttiğin soru için sizi selamlıyorum çünkü hem Dünya Sağlık Örgütü, hem Irak hem de Kürdistan Bölgesi’nin yapmak istediği şeye değindiniz. Her gün neler yapabileceğimizi gözden geçiriyoruz? Dünyanın her yerinde ister Süleymaniye'de ister Erbil'de olsun, virüs ile başa çıkmak için yaptığım ilk şey, tedbirler yaymak ve insanların korunması için gereken uyarıları yayımlamaktı. Dr. Saman ve Dr. Sabah ile birlikte Süleymaniye'ye giderek gereken uyarıları dağıttık ve bu süreçte sayın valide yanımızdaydı. Aynı şekilde Erbil ve Süleymaniye Valileriyle birlikte insanları aydınlatmak ve uyarmak için bölge bölge gezdik. Ki bana göre bu metot halka ulaşmanın en etkili yoludur. İnsanlarla konuştuk ve kendilerine virüsün yayılması konusunda uyardık. Bazı kişilere şunu ifade ettik, eğer kendini düşünmüyorsan anneni babanı ve çocuklarını düşün. Seferberliğin ikinci aşaması ise Birleşmiş Milletler’ in koordinasyonuyla hem Duhok'tan hem de Süleymaniye'deki sınır kapılarındaki tüm subayları bu konuda eğittik. Çoğunun eğitimi bitti. Aynı şekilde Erbil ve Süleymaniye Havalimanı'nda eğitimlerin yanı sıra bir takım çalışmaları da tamamladık. Deneysel tecrübelerini artırmak konusunda da takviye ediyoruz.  Şimdi Duhok’ta otuz dönümlük bir alana 4 yeni PS cihazın eklenmesi için bir kararı onayladım. Buna ek olarak, kentte vaka sayısı artmasıyla birlikte yatak sayısının artması için gereken desteği sağladık. Malumunuz önümüzdeki dönem kış ve ihtiyaç olacaktır. Aşı ve ilaç olmayınca yapabileceğimiz en etkili şey vakaların artmasını önlemektir. Dünyanın her yerinden insanların kuralları ihlal etmesiyle ceza alıyor burdan yetkililere sesleniyorum bu hususta gerekeni yapmalılar. Bir sonraki dalga çok daha yoğun olacak. Bu nedenle yaptırımların da daha sert olması gerekiyor.

Aras, sen de ben de kentimizde çok zor şeylerin olduğuna biliyoruz. Duhok'a durum ilk olarak neden bu kadar kötüleşti? Ramazan bayramı münasebetiyle yapılan bir etkinlik idi. Süleymaniye'de kurulan bir taziyeden dolayı vaka sayısında artış yaşandı. Erbil'de bazı düğün ve etkinlikler nedeniyle artış yaşandı.

Rûdaw: Aşı bu yılın sonlarına doğru bulunur mu?

Ben bu aşı konusunu insanlara anlatayım, çünkü bu konuda bana soru yöneltiliyor. Rusya’da bulunan aşı konusunda da soru sordular. Dünya Sağlık Örgütü olarak bizler Rus aşısı konusunda inceleme yapmadığımızı ifade etmek istiyorum. Yaklaşık 150 ülkenin katılımıyla dünyanın en büyük araştırma merkezini kurduk. 150 yeni ülkeyi deneyler yapıyorlar ve bazen maddi kaynaklarımızla da kendilerini destekliyoruz.

Birleşik Karlık’taki Oxford Üniversitesi'nde aşı alışmaları son aşamasına ulaştı. Söz konusu aşı bir kez kullanılıyor ve bir grup ülkenin (yasal olarak) çalışması sonucu ortaya çıkmıştır.

Oxford’taki aşı son aşamasına gelindiğinde biz de dağıtımını gözlemleyeceğiz. Çünkü baskının yanlış zamanda uygulanmasını istemiyoruz. Örneğin, bir Korona hastasısınız sizi kansere de yakalatabilir. Tıbbi durumun uygun şekilde çözülüp çözülmediğini ve korunup korunmaması gerektiğini anlamak için başarılı tıbbi izleme yapılmalıdır

Şu anda aşı son aşamalarda ve büyük başarılar elde etti. Ancak etkili olarak fayda sağladığını görmek için gözlemlemeye devam edeceğiz. Rapora göre üretimin, nüfusun% 20'sinden fazlasıyla, yılsonundan önce dünyanın hemen hemen her ülkesine ulaşması bekleniyor. Örneğin Irak’a 8 milyon aşı ulaşırsa, bu oranın yaklaşık yüzde 20’si Kürdistan'ın Bölgesi’nin payı olacak, o zaman bölge 8 buçuk milyon veya 1,6 milyona ulaşacak, peki bu kime yetecek? Yılsonuna kadar nüfusun% 20'sini kapsayacak. Küresel sağlığı ve refahı iyileştirmeye kararlıyız.

Rûdaw: Aşılar Irak Hükümetine nasıl ulaşacak? Siz sürece yardımcı olacak mısınız?

Kuşkusuz yardımcı olacağız, daha önce de yaptığımız şey buydu. Biz gereken belgelere sayın sağlık bakanlığından aldık ve imzaladık. Irak Hükümeti ile biz aşı ücretini ödeyeceğimizi taahhüt ettik. Aynı zamanda üretici firmaların düzenledikleri toplantılara da katılıyoruz. Sizi ve değerli izleyicileri temin etmek istiyorum, Irak’ı dünyanın diğer 97 ülkesinden biri olarak görüyoruz. Bu aşı yılsonuna kadar yüzde 20’mi olacak bu da bütün ülkeye yeteceğini sanmıyorum.

Rûdaw: Acaba diğer yüzde 80’ni ne zaman hazır olacak?

Eğer üretim bu şekilde devam ederse tahmin ediyorum önümüzdeki sene bitecek. Yani 2021’in bitmesiyle yüzde 100 ulaşılacağını söyleyebiliriz. Örneğin ben size aşının yüzde 20’sini verirsek siz nasıl dağıtacaksınız. Ben olsam farklı hastalıkları ve kronik hastalığı olanlara örneğin kalp ve kanser hastası olanlara öncelik tanırım. Aynı zamanda yaşlılara öncelik tanırım. Bana göre anca bu kesim için yeterli olur. 30 ve 40 yaşlarıyla 40 ila 50 yaşlarındaki insanlarda tedbir almaları lazım yoksa virüse bulaşırlar. Aşı dağıtımında hayati tehlikesi olanlara öncelik verilmelidir.

Rûdaw: Doktor ve hemşirelere de verilecek mi? biliyorsunuz onlar bu mücadelenin ön cephelerinde savaşıyorlar?

Muhakkak. Onlar aşı olanlar arasında en önde geliyorlar. Yeri gelmişken ifade etmek isterim Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde sağlık çalışanlarının Covid-19’a yakalanma oranı azaldı. Çünkü hastanelerde alınan tedbirler daha iyi. İlk başlarda korunma yolları çok daha azdı. Şimdi hastanelerde daha iyi düzeyde ilerliyor. Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde sağlık çalışanlarının virüse bulaşma oranı yüzde 6’dan yüzde 4’e düştü. Bu çok önemli bir rakam ve sağlıkçılar içinde bu sayının düştüğüne işaret ediyor. Virüse bulaşan sağlıkçıların yaş ortalaması genelde 30 ila 40 yaşı arasında. Biz de bunu istiyoruz. Yani yaşça daha büyük olacak sağlıkçıların daha fazla korunmaları ve dikkatli olmaları gerekiyor. Onlara ihtiyacımız var bu nedenle korunmaları gerekiyor ve bir gün bile işlerinden geri kalmamaları gerekiyor. Malumunuz Koronavirüsü Kürdistan’da hızlı bir şekilde yayılıyor. Bu nedenle sizden rica ediyorum kendinize dikkat edin ki diğer hastalara yardımcı olabilesiniz.

Rudaw: Sizce Koronavirüsün ikinci dalgası ne zaman başlayacak?

Koronavirüs sürecinde tahmin yürütmek oldukça güç bir durum. Birinin 6 ay önce rakamların bu denli yükseleceği konusunda tahmin yürüttüğünü hiç sanmıyorum. Ya da bu duruma geleceğimizi. Tahmin yürütülmek oldukça zor bir şey.

Ancak biz Dünya Sağlık Örgütü'nde bir merkezimiz var ve orada tahminler üzerinde çalışıyoruz. Önlemler şu şekilde alınabilir: Koronma önlemlerine bağlılık. Korunma seviyesi arttıkça yakalanma oran azalacaktır. Kontrol edilmezse yüksek oranda vaka tespit edilir. Yönetilmezlerse, yoldan çıkabilirler ve doğru yolu kaybedebilirler. Bu nedenle bu halkın vereceği bir karardır. Şu anda yaklaşık 2 bin kişinin hastanede tedavi görüyor.  9 bin 800 hasta iyileşti, ancak hastalardan sadece% 20'si hastanede tedavi görüyor. Durumları daha hafif olan yaklaşık% 80'i ise evde tedavi görüyor.

Söz konusu % 20, yaklaşık 2 bin kişiye tekabül ediyor, söz konusu hasta sayısı artması durumunda hastanelerimizde tedavi altına almamız imkânsız hale gelecektir.

Vaka sayısının artacağını öngörüyor musunuz?

Şimdiki düzeyde değil. Fakat tedbirlere dikkat edilmez ve gevşetilirse evet. Çünkü gün geçtikçe insanlar daha çok sıkılıyor. Bu şekilde devam ederse ben vaka sayısının daha çok olacağını düşünüyorum. Şu andan daha az olsa da ben insanların tedbirlere uyması gerektiğini söylüyorum. Tedbirlere uyalım ki kışın darboğazını aşalım.

Yeni bir salgın dalgası yaşanırsa sizce kalıcı hastalıkları olan hastalar nasıl etkilenir?

Bakın, salgının başından beri kalıcı rahatsızlıkları olan hastaların gözardı edildiği inkar edilemez. Hatta bazı eczanelerde kanser ilaçları tükendi. Kürdistan Bölgesi’nde de benzer bir sıkıntı yaşandı. Dünya Sağlık Örgütü olarak bunu daha başından beri farkettik ve bu hastaların gözardı edilmemesi gerektiğini savunduk. Salgının başından beri ölüm oranı yüzde 3 ila 4 ve bu normal seyridir. Sizin de bahsettiğiniz gibi, son dönemde yapılanları çok önemli buluyorum. Hem Erbil, Süleymaniye ve Duhok İl Sağlık Müdürlükleri ve hem de Sağlık Bakanı ile görüştük. Korona salgınına karşı özel hastaneler inşa edildi. Duhok’taki Lilav Hastanesi örnekti ve yine Süleymaniye’deki hastanelerde yatak sayısı arttırıldı. Biz Kürdistan’da özel Covid-19 hastanelerinin açılması için çalıştık, şimdi durum diğer hastalar açısından da normaldir. 

Kürdistan sağlık sistemindeki en büyük boşluklar nelerdir? Pandemi ile iyi mücadele edemememizin nedenleri nelerdir?

Biz sağlık sistemi yönetiminden bahsediyoruz. Pratikte bunu hayata göçirecek becerikli kişiler var fakat sağlık sektörü için harcanan para gerektiğinden daha az. Bu da genel ekonomik krizden kaynaklanıyor olabilir. Biz DSÖ olarak sağlık için harcamalarının daha fazla da arttırlması gerektiğini düşünüyoruz. Şimdi sağlık çalışanlarının maaşları da yaptıkları çalışmaya karşılık çok düşük. Çünkü şimdi salgın dönemindeyiz ve hsata sayısı doğal olarak artmış durumda. İl sağlık müdürlüklerin hepsi ile tek tek görüştüm, kendileri de bu konudan şikayetçi. Bu nedenle doktor ve çalışanlar bunun yanında farklı işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Bir diğer konu da sağlık için kullanılan teknolojik araçların ve malzemelerin yetersizliğidir. DSÖ bu boşlukları doldurmaya çalışıyor. Geçmiş süreçte Kürdistan Bölgesi’ne 22 ton ilaç ve sağlık malzemesi getirdik. Daha önce hastanelerden bahsettik ama şunu da belirtelim artık sağlık ocakları da önemli rol oynamalı daha donanımlı olmalı. Yine sağlık ocağı sayılarının arttırılması gerekiyor ki bu da bizim görevimizdir. Son olarak bahsetmek istediğim de hastane yönetimlerinin veya doktorların gözetlenmesi konusudur. Hastane içerisindeki protokoller en üst düzeyde olmalı. Salgına ver diğer hastalıklara karşı mücadelede DSÖ standartlarıyla uyuşmalı. Bu konularda eksiklikler var. Bu nedenle bahsettiğim konularda Kürdistan ve Irak Sağlık bakanlıkları ile iletişim halindeyiz. 

Sizce salgından sonra sağlık sisteminde ne tür değişikliler yapılmalı?

Koronavirüs salgının toplsal sağlık ve ekonomi üzerindeki etkileri tartışılmazdır. Bu konular hakkında araştırma yapılmalıdır. Birincisi biz birçok konuda kötü durumdayız. Evet, Irak’taki diğer kentlere oranla Kürdistan Bölgesi iyi durumda ve biz sürekli budan bahsediyoruz. Fakat DSÖ’nün istediği standartlarda değil. Çünkü Kürdistanb Bölgesi hükümetinin sağlık hizmet kalitesini yükseltmesi gerekiyor. Dolayısıyla idari, siyasi ve maddi açıdan yeni planların hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Rica ediyorum, halkımız da bunu anlasın, ben bunu idari mercilere de söylüyorum; bu salgın bize şunu öğretti, hiçbir şey insan sağlığından daha değerli değildir. Dolayısıyla hükümetin harcamaları da buna göre olmaldır.

Peki yazılı bir plan olduğunu gördünüz mü?

İyice anlaşılması açısından belirtiyorum; salgının yayılması dört aşamada ele alınabilir. Birincisi salgının ülkeye ulaşmadan önceki dönemdi. DSÖ bu konuda bir plan hazırladı ve Irak ile Kürdistan Bölgesi hükümetlerine sundu, onlar da kabul etti ve bu temelde uygulamaya çalıştı çalıştı. İkinci aşama yurt dışından gelenlerin taşıdığı vakalardı gelişiydi ki bunlar belli bazı adreslerdeydi. Kürdistan Bölgesi’nde Süleymaniye’de, Irak’ta ise Bağdat ve Basra’da giderek yoğunlaştı. Haziran’da artık üçüncü döneme geçtiğimizi söyleyebilirim ki bu artık toplumsal bulaşma süreciydi. Birinci ve ikinci aşamada amaç virüsü ortadan kaldırmaktı, üçüncü aşamada ise yayılmasını önlemek itiyoruz. Bu yüzden şimdi bu aşamaya göre plan yapıp her iki bakanlıkla görüşüyoruz. Bu konuda Ramazan Bayramı’ndan sonra alınan önlemlerle başarı sağladığımızı söyleyebilirim. Düşünün Ramazan’dan önce iyileşme oranı yüzde 50 iken ölüm oranı yüzde 5’ti ancak bayramdan sonra iyileşme oranı yüzde 75’e çıkarken ölüm oranı da yüzde 3’e indi. Bu ne anlama geliyor? Bu demek oluyor ki tedbir ve planlarımızı değiştirdik ve önce Irak, ardından da Kürdistan Bölhesi’nde bir kez daha vaka sayısı düşüşe geçti.

Başka bir konuya gelelim, DSÖ neden hızlı teste karşı çıkıyor?

Hızlı test DSÖ’nün en büyük problemlerinden biri. Bugün insanoğlu hızlı iş peşinde. Örneğin havaalanında erken test yapıp çıkmak istiyorsunuz. Hızlı testlerin sonuçları yüzde 60 yanıltıcı oluyor. Peki siz test sonucunuzdan emin olmadan nasıl evinize gidip gönül rahatlığı ile sevdiklerinize sarılabilirsiniz? Bu işte bir felakettir. Mesela dünya genelinde hızlı yapılan 10 testten 5’inin sonucu pozitif çıkıyor, diğer 5’I de ilk başta negative çıksa da sonra pozitif çıkıyor. Cenevre’deki merkezimizde erken tahlil konusunda çok deneme yapıldı ve şu ana kadar da bu testleri onaylayamıyoruz. Ben buradan Irak ve Kürdistan Bölgesi sağlık bakanlıklarına sesleniyorum, erken test almasınlar, çünkü tamamen bu testlere bel bağlayamıyorusunuz ve sonuçları soruna neden oluyor.

PCR testi imkanı olmayan biri Covid-19 semptomları gösteriyorsa o kişi koronavirüs hastasıdıdır diyebilir miyiz?

Hayır, hayır, kessinlikle hayır. Birçok kez koronavirüs şüphesiyle hastaneya başvuranların test sonucu negative çıkmış. Soru çok önemli olduğu için bu konu üzerinde biraz durmak istiyorum. Evde ateşi çıkan birçok kişi koronavirüse yakalandığı hissine kapılıyor ve psikolojik sorunlar yaşıyor, oksijen cihazına yöneliyor, olmayacak şeyler yapıyor. Bunun yerine devlete gitse, zaten Sağlık Bakanlığı karşılıksız test yapıyor. Böyle olmasa kişi etrafına da tehlike oluyor. Kendisinde semptom görenlere tavsiyem kendi kendilerine karar vermemeleridir. Gidip test yapsınlar ama özel kliniklere gitmesinler. Irak’ta salgının yayılmasının sebebi yüzde 30 özel kliniklerdir. İkincisi göğsü için röntgen çektirenler temiz olduğunu gördüklerinde yüzde 100 negatifim demesin. Belki de hastadır ama bu şekilde göstermez. Her halükarda PCR’a daha fazla bel bağlayabiliriz. Bu nedenle rica ediyorum, kendiniz test yapmayın, kendi kendinizi tedavi etmeyin.

DSÖ’nün Kürdistan Bölgesi’nde sağlık sektörüne desteği ne olacak?

Çalıştığımız bölgelere teknik altyapı desteği veriyoruz. Son olarak test kiti ve acil yardım malzemeleri tedarik ettik. Yine maske, eldiven, Tulum, oksijen maskesi gibi malzemelerden oluşan 22 tonluk bir yardım paketini sayın Sağlık Bakanı’na ulaştırdık ki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi de hazırdı. Yardım malzemelerinin tutarı 700 bin dolardı. Eğer talep edilirse aynı şekilde yine yardım edebiliriz. Yine Süleymaniye’deki hastanelerin soğutma sistemleri onarıldı ki binlerce dolar tuttu. Bu da DSÖ’nün bütçesinden yapıldı. Yine hazırladığımız poster ve uyarı afişleri vardı. Buradan destekleri için Kuveyt hükümeti ve Avrupa Birliği’ne ve tabi ABD’ye teşekkür etmek istiyorum ki bize hiçbir zaman yardımlarını eksik etmediler.  Duhok’ta inşa edilen hastanenin yoğun bakım ünitesi, oksijen cihazları ve diğer ihtiyaçlarını temin ettik. Şimdiye kadar Irak için 15 milyon dolar harcadığımızı söyleyebilirim. Tüm bu yardımlar içerisinde Kürdistan Bölgesi’nin payı özel olmuştur. Yaklaşık 3 milyon dolar değerinde cihaz, ihtiyaç ve masraflar, eğitim ve uyarı afişlerine gitmişti. Bir de Rûdaw seyircilerinin bilmesini istediğim bir konu var; bizim getirdiğimiz cihazlar kessinlikle en kaliteli cihazlardır. Bir kampanya başlattığımızda en iyi şekilde sonuçlandırıyoruz. Ayrıca bundan iki ay önce Kürdistan Bölgesi Sağlık Bakanlığı’nda ofisimizi açtık. Artık size daha yakın olacağız. Bakandan önce işe ve toplantılara yetişmiş olacağız. Bakanlık bir çalışma yapmak istediğinde DSÖ yardım eder ve kendileri ile danışır.

Sonuç olarak bize ne söylemek istersiniz?

Biz DSÖ ve bakanlıklar olarak hiçbir zaman salgına karşı çalışmaya ara vermeyeceğiz, çünkü virüs hiçbir şey dinlemiyor. Her kese mesajım tedbirlere uymalarıd, maskeden uzaklaşmamalarıdır. Sosyal mesafeye, sık sık el temizliğine dikkat etsinler. Bu çok zor bir iş değil. Toplanmayın, kızın, oğlunuz evleniyor, bir süre erteleyin. Rica ediyorum taziye yerlerinde toplanmayın. Yine toplu olarak bir araya gelecek bütün faaliyetleri durdurun. Allah’ın Peygamberi Hz Muhammed, bir köyde slagın olduğu için ilk karantinayı uygulayan olmuştur. Hastalık bitene kadar kimsenin o köye gitmemesini emretmiştir. Şimdi bütün dünya bu salgına karşı bir şözüm bulma peşine düşmüş. Gerçekten yegane çözüm kendini koruımaktır. Lütfen kendinizi koruyun çünkü gelecek dalga daha tehlikelidir. Bu nedenle buradan uyarıyoruz. Vaka sayısındaki artıştan DSÖ, sağlık çalışanları, bakanlıklar sorumlud değildir. Vaka sayısındaki artış bu bahsettiğim ortak nedenlerden kaynaklanıyor.