MAK Danışmanlık Başkanı Mehmet Ali Kulat, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı hükumet sisteminde artık yüzde 10 barajının değil 50+1 kriterinin önemli olduğunu ve bu nedenle küçük partilerin de artık önemli hale geldiğini söyledi.
Son dönemde muhalefetin de seçimleri kazanabileceğine dair bir algı oluştuğunu ifade eden Kulat, Türkiye’de partilerin değil, ittifakların oyunun önemli hale geldiğini belirtti.
Seçim Yasası değişikliği konusunda gündemde olan yasal düzenleme nedeniyle yeni dört partinin tartışma konusu olduğunu anlatan Kulat, DEVA ve Gelecek partileri ile Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgülk’ün kuracağı partilerin de iktidar ve muhalefete oy veren partilerden oy alma potansiyeline sahip olduklarını söyledi.
Erken seçimi daha erken beklediğini belirten Kulat, olası bir erken seçimde şu an itibariyle Millet İttifakını daha avantajlı gördüklerini dile getirdi.
Kamuoyu araştırma şirketi MAK Danışmalık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
Yılın ilk 6 ayında 11 yeni parti kuruldu. Bunu Cumhurbaşkanlığı sistemine ve ittifaklar sistemine bağlayanlar da var, yeni bir geçişe de hazırlık olarak da yorumlanıyor. Sizin yorumunuz nedir? Neden bu kadar parti var? Bazı tarafların ayrışması mı, bazı tarafların prestij kaygısı mı? Yoksa Türkiye’de artık siyasi atmosfer bunu zorunlu mu kıldı?
Bunun tek sebebi yok birden fazla sebebi var. Birinci sebebi şu; Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde artık yüzde 10 barajı yok 50+1 bu yeni sistemde önemli bir kriter. Dolaysıyla yüzde 49’ü bir parti ya da birden çok partiyle sayısal olarak yakaladığınızda yine işinizi görmüyor. Önemli olan 50+1’i görmek. 50+1’i bulmak adına küçük partiler çok kıymetli hale geliyorlar. İstanbul’da iptal edilen seçimlere baktığınızda bu tablo anlaşılıyor ki o dönemde 13 bin oyla iptal edilmişti. Dolaysıyla böyle bir fotoğraf var. İkinci önemli neden genellikle son yerel seçimle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurduğu Cumhur İttifakının yönettiği Türkiye’de bir yönetim değişikliğinin olabileceğine toplumsal inanç artmış durumda. Yani son dönemde “ne yapar eder sonuçta yine AK Parti kazanır” ifadesi kullanılırken “demek ki muhalefette kazanabilir” şeklinde bir algı oluşmaya başladı. Bunu da bu süreç içerisinde göreceğiz. Bir de tabi insan psikolojisiyle çok yakın bir durum söz konusu. İnsanlar toplumsal bir karşılık bulabilme adına kendilerine bir kartvizit arıyorlar. Kendilerine bir etiket arıyorlar. Bu anlamda yeni kurulan partileri böyle izah etmek lazım. Önemli olan çok partinin kurulması değil, önemli olan Meclise kaç partinin girmesi meselesi. Önemli olan Türkiye’de partilerin oyları değil, ittifakların oyu önemli.
Partilerin kuruluş aşamalarına baktığınızda, bir dernek kurmak kadar kolay oldu. Bu anlamda yeni bir yasal düzenlemeye de ihtiyaç var mı? Çünkü yeni sistemle birlikte bir çok yasal düzenleme yapıldı. Bununla ilgili sizin yorumunuz nedir?
Türkiye’de parti kurmak çok kolay, ancak demokratik ülkelerde parti kurmak zaten kolay olmalı. Benim bireysel tercihim bu yönde. Ancak parti kurmak ayrı şey, seçime parti olarak girebilmek ayrı bir şey. Türkiye’de parti kurmak ne kadar kolay ise seçime girmek için şartları yerine getirmek de o kadar zor. Dolaysıyla Meclise girebilecek özellikle Yüksek Seçin Kurulu’nun her hangi bir seçimde açıklayacağı seçim listesine girebilmek zannedildiği kadar kolay değil. Herşeyden önce Türkiye’nin yarısında teşkilatlanmanız, teşkilatlandığınız ilerin de üçte birinde teşkilat kurmuş olmanız gerekiyor. Bu kolay bir şey değildir. Türkiye geniş bir coğrafya, 81 ilin 41’inde teşkilat kurmanız gerekiyor ve bu arada üçte birlik bir ilçe sayısını yakalamanız gerekiyor. Bu yaklaşık olarak 300 ilçeye tekabül ediyor. Salt anlamda mesele parti kurmak ise aşırı derecede kolay. Aslında çok ilginçtir, ben Amerika’da Avrupa’nın çeşitli ülkelerine de gelişmiş demokrasilere sahip ülkelere de gittim, orada da zannedildiği gibi bir iki parti yok, birçok parti var. Ancak var olan bu partiler içerisinde mesela Amerika’da en çok iki partiden söz edilir. Demokratları ve Cumhuriyetçileri konuşuruz.
Bizde de ana gövde de çok fazla parti yok. Ama yasal düzenleme önümüzdeki günlerde yapılacak. Önemli olan bu demokrasiye katkı sağlayan bir şey olması, sadece birilerinin önünü kesmek için bir yasal düzenleme yapılırsa bu iktidarın aleyhine olur. İlk biz bunu söyleyelim. Çünkü Türk milleti mazlumun yanındadır. Aslında sadece Türk milleti değil insanlar mazlumun yanındadır. Dolayısıyla eğer Türkiye’de yapılacak bir yasal düzenleme ki şu anda üzerinde çalışılıyor; düzenleme yeni kurulacak partilerin önünü kesmeye yönelik bir adım gibi algılanırsa iktidar açısından bu son derece riskli bir durum oluşturur.
Bu aşamada yeni kurulan partiler seçime girebiliyor mu?
Şu anda yapılan yasal düzenlemede dört tane parti tartışma konusu. Bunlardan biri DEVA Partisi, diğeri Gelecek Partisi. Gelecek Partisi kongre sürecini tamamladı ve 1 Mayıs intibariyle seçime girebiliyor. DEVA Partisi de daha kongre sürecini tamamlayamadı. Onların da 1 Hazirana kadar süreci tamamlama gayreti var. Bir de tabi solda iki parti öne çıkıyor. Yani çok parti kuruluyor ama ikisi önce çıkıyor; birincisi Muharrem İnce’nin kurmakta olduğu bir parti çalışmasından bahsediliyor. Diğeri de Mustafa Sarı Gül’ün kuracağı bir partiden bahsediliyor. Uygun olur mu bilmiyorum ama iki cümle söyleyeyim; DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin kurulması AK Parti için bir kriye alanın oluşmasına neden oldu. Yani eskiden Türkiye’de sandığa gidip AK Parti’ye oy vermeyeceğini söyleyen, AK Parti’ye kızan ama asılında AK Partili olan seçmen bir alternatif bulamıyor ya da kerhen AK Parti’ye oy veriyor, oy kullanıyor ya da sandığa gitmiyordu. Şimdi bir alternatif var. Gelecek Partisi ile DEVA Partisi var. Bahsettiğimiz bu seçmenler bu partilere oy verebilir. Bu kriye alan şimdi Cumhuriyet Halk Partisi için de geçerli.
Uzun bir süreçten sonra iki ana parti yani iktidar partisi ve ana muhalefet partisinde kopuşlara şahit olduk. Her ne kadar CHP ile ilişkili olmasa da belki Mustafa Sarıgül de bu anlamda bir yere koyabiliriz. Keza DEVA ve Gelecek Partisi de. Bunu nasıl yorumlamak lazım? Daha önce küçük sol partiler oluyordu ama ilk defa iktidarla muhalefetten böyle bir kopuş yaşandı.
İktidarın alternatifi muhalefet değildir normalde. Yani iktidara çok kızan bir insan, köken itibarıyla AK Partiy’e sinirlenip gidip CHP’ye oy vermiyordu. CHP’ye kızan bir birisi de AK Parti’ye oy vermiyordu. Ya sandığa gitmiyordu ya da boş kullanıyordu. Şimdi durum değişti. Şimdi bir alternatif doğdu, AK Parti’ye kızan sağ seçmen için yeni bir alternatif alanı oluştu. DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Hatta kısmen de çizgisini önemli ölçü de AK Parti’nin çizgisine yaklaştıran bu alternatif olmaya başladı. Aynı durum CHP için de yeniden şekillenmeye başladı. Mustafa Sargül ve Muharrem İnce’nin kuracakları partiler CHP’ye kızıp, ama AK Parti’ye de gidemeyen seçmen için alternatif olmaya başladı. Bir her ikisine de gidemeyen kriye alan olarak ifade ettiğimiz var. Bu kriye alanlar, ne kadar oy toplayacaklar onu göreceğiz. Ama şimdiden DEVA Partisi ve Gelecek Partisi yüzde 2 bandının üstüne çıkmaya başladı. Diğerlerinin de ne kadar olacağını önümüzdeki süreç içerisinde göreceğiz. Ama şu anda bu iki parti soldan, iki parti sağdan bir taraftan da küçük başka partiler bir araya gelmeye başladılar. Önümüzdeki süreç nasıl bir türbülans oluşturur, nasıl bir etki yapar bunu beraber göreceğiz.
Erken seçim çokça dillendiriliyor, muhalefetin de böyle bir talebi var, biz hazırız deniyor. Bir çok kişi de bu koşullarda artık erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Sizin öngörünüz nedir? Böyle bir hazırlık var mı iktidar tarafından?
Ben bu erken seçimin daha erken yapılacağını yani 2020’de yapılacağını bekliyordum. Doğrusu yılbaşından itibaren telaffuz ediyorduk, çünkü Temmuz ayından itibaren 24 Haziran seçimlerinde seçilen milletvekilleri iki yıllını doldurmuşlardı ve özlük haklarını elde etmişlerdi. Dolayısıyla ben 7 Temmuz’dan itibaren Türkiye’de bir seçim olabileceğini, 2020’nin ilk başlarında söylüyordum. Ancak bunu iki ayrı neden zorlaştırdı. Birincisi pandemi, Türkiye’nin gündemi tamamen değişti, ekonomik kriz daha büyük bir dalga haline geldi. Ama dünyanın başka yerlerinde de benzer durumlar olunca etkilenme durumu azaldı. İkincisi de yeni kurulan partiler, kongre süreçlerini tamamlayamadılar. Dolayısıyla bu sene için bu seçim artık mümkün olmaz. Burada bir ihtimal gündeme geliyor. Ben iktidarın böyle bir seçim kararını 2021’in ikinci yarısında, yani Hazirandan sonra bir tarihte yapacağı kanaatindeyim. Mart’ta Nisan’da yaparsa, bunu Gelecek Partisi ile DEVA Partisinin önünü kesmek için yapmış olabileceği anlaşılır. Böyle bir algı böyle bir düşünce bu iki partiyi mazlum ve mağdur duruma düşürür. Türkiye’de bunu aşmanın farklı yolları var. Partiler başka partiden milletvekili transfer edebilirler. Ya da parti kadroları bir başka partide siyasete girebilirler. Böyle bir durumda bu iktidara yaramaz, iktidarın aleyhine bir durum oluşur. Mağduriyet alanı oluşan muhalefet farklı bir yerde yer alır. Şu anda bana göre Türkiye’nin konuşması gereken konu, ittifaklar. İkili ittifak olarak mı devam edecek, üçüncü bir ittifak ortaya çıkacak mı, tüm mesele bu. Ama eğer şu andaki ikili ittifaklar süreci devam ederse, şu anki tablo Millet İttifakının daha avantajlı olduğunu gösteriyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın