Komünist lider: Partide içkiyi yasakladık

11-11-2019
Rûdaw
A+ A-

Kürt siyasetçi ve Irak eski Komünist Partisi Genel Sekreteri Aziz Muhammed (93), 31 Mayıs 2017 yılında  başkent Erbil’de hayatını kaybetti. Aziz Muhammed yaşamını yitirmeden bir süre önce Rûdaw muhabiri Sirwan Rehim’e özel hayatı ve siyasi yaşamına dair uzun bir röportaj yaptı.

Rûdaw’ın haftalık gazetesinde yayımlanan röportajın ilk bölümünde Aziz Muhammed, çocukluğu, Hiwa Partisi ile siyasete girişi ve Komünist Partisi’ni anlattı.

Aziz Muhammed, Komünist Parti’nin halk tarafından sıcak bakıldığını belirterek, “Parti içinde içki içmeyi yasakladık” dedi.

Muhammed, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

Öncelikle çocukluğunuza değinmek istiyorum. Aziz Muhammed kimdir? Ve nerede doğdu?

Kürt bir anne ve babanın çocuğu olarak Erbil’in Berkot köyünde doğdum. Babam çiftçi, annem ise Van şehrinden. Türklerin Kürtlere yönelik baskısından kaçan annem Erbil’e gelerek bir şeyhin evine yerleşiyor. Babam şeyhin evine gittiği bir sırada annemle tanışıyor. Bir süre sonra da evlenme kararı alıyorlar.

Babam çiftçi olduğu için köye yerleşmişler. Ailevi nedenlerden dolayı babamın 2 eşi vardı. Annem de yabancı olduğu için baskı görmüş. Tabii baskılardan bende nasibimi aldım. 8 - 9 yaşlarında sanırım 1934-35 yıllarıydı annemle Erbil’e taşındık. Annem Erbil’de çalışıyordu bende tekiyeye okumak için gittim. Tekiye de fazla okumadım çünkü mizacıma uygun değildi. Bir de şu anda anlatamadığım başka bir nedenden dolayı tekiyeyi bıraktım.

İşçi olarak çalışmak istedim. Temiz bir şekilde çalışıyordum başkaları işe alınıyordu ama ben çalışamıyordum. Annemin çevresinden bazı kişiler beni neden okula göndermediğimi sorunca annemde beni okula yazdırdı. O zaman aşağı yukarı 12 yaşındaydım.

Tekiye de okumayı öğrendiğim için beni 3. sınıfa kayıt ettiler. 3-4-5 ve 6’ncı sınıfa kadar annemle yaşıyorduk. Babam ve babamın akrabalarından tamamiyle uzaklaşmıştık. Bu nedenle de kendimi hep annemin oğlu olarak görüyorum. Eğitimim konusunda da anneme kendimi borçlu hissediyorum.

Siyasetle nasıl tanıştınız?

Daha 6’ncı sınıftayken 1940-41 yıllarında Hiwa Partisi ile tanıştım. İzeddin Feyzi’ye az da olsa kendimi borçlu görüyorum. Tanınmış Kürdevari bir üstad idi. Bir kaç toplantılarına katıldıktan sonra partiye üye oldum. Partiye üye olunca Kur-an, Kürdistan dağları, hançer ve başkanın başı üzerine yemin içiyorduk. Hiçbir şekilde parti içindeki gizliği ihlal etmiyorduk. Yoksa yemin içtiğimiz hançer üzerine kanımız helaldi.

Tabii bizde gençtik ve kanımız kaynıyordu. Hiç unutmam birgün öğrencileri apar topar bir dağa çıkardı bahara doğru Newroz Bayramı’na yaklaşıyorduk. Mamosta (Öğretmen) İzeddin hepimize “Bugün nedir?” diye sorduktan sonra Newroz münasebetiyle uzun bir konuşma yaptı. Newroz efsanesini ve nereden geldiğini anlattı. Konuşması çok hoşuma gitti. Bir kaç el ateş ettikten sonra hepimiz halay çektik.

Hiwa Partisi’nin içinde oldukça fazla genç çalışıyordu. Ardından bir takım gelişmeler yaşandı. Bunlardan en önemlisi de 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıydı. (1939-1945) Yaşanan bu küresel bir savaşta, Almanya, İtalya ve Japonya Mihver Devletler; Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği, ABD, Çin Cumhuriyeti ve Fransa da Müttefik Devletler olarak katıldılar. Amanya’nın koşulsuz teslimiyetiyle Sovyetler’inde bazı kazanımlarıyla savaşın sonlanmasıyla da bir takım gelişmeler yaşandı. Bölge ve dünyada farklı taleplerin sesleri yayılırken, Hiwa Partisi’nde de ayrışma sesleri yükseldi ve yenilikçilerle birlikte hareket edilmesi gerektiğini düşünen arkadaşlarımız oldu.

Sanırım 1941- 42 yıllarında Millet Topluluğu (Komela Millet - Cemie El Şehab-) adında kurulan topluluğa, çoğumuz Hiwa Partisi’nden orada kendimizi bulduk.

O dönemde gelişmeye ve çoğulcu katılıma inanan biri olarak katılımcı bir sistemle emekçi kesimin sorunlarının çözülebileceğini bunun da Sovyetler’deki bir sistemle çözülebileceğini düşünüyordum. Bu düşüncemde benim bir oluşuma yönelmeme neden oldu. Yani bu oluşumun içine fikirsel ve felsefi bir okumadan sonra katıldığımı söyleyemem belki Sovyet ordusu ve genel yapısını vs. de dikkatimi çekmiş olabilir. Ulusun sorunlarının çözüldüğü yerde Kürt sorununun da çözüleceğini düşünen biri olarak beni başka bir oluşuma yönelmeme neden oldu. Kaldık ki o dönemde dediğim gibi Kürtçe kaynak bile bulmakta zorlanıyorduk.

1943 yıllarında kayda değer Kürtçe kaynaklar yoktu. Gerçi sadece Kürtçe değil, Arapça kaynaklar bile yoktu. 1944-45 yıllarında bazı Arapça çeviri kaynak kitaplarda bulunmaya başlandı. Bir de bazı Mısır ve Sudan’dan dergilerde çıkıyordu. Ancak Arapça bilmediğim için hiçbirini okuyamıyordum.

Millet oluşumunun çıkarttığı bir dergi vardı. Bana dergide yazmam teklif edildi. Bürolarına gittim zamanla bunlarla da diyaloğum oldu. Bir süre sonra “Neden bir olmasınlar?” denildi. Aralarında bir anlaşma imzalandı ve bir kesim “Komünist Partisi” dedi bir kesim de “Uhdeyi Nizam” adını vermişti.

Amaç kimlerin bir olmasıydı?

Millet Topluluğu ile Wehdeyi Nizal (Direniş) idi. Bizlerin Wehdeyi Nizal’e katılmamız söylendi. Bu süreç 1944’e kadar sürdü.

Komünist Partisi ile Wehdeyi Nizal bir süre sonra gösteri ve eylemlere başladı bir süre oldukça aktif bir şekilde meydanlardaki yerini aldı. Wehdeyi Nizal bir süre sonra Kominist Parti ile birleşmeyi gündemine aldı. O zamanki parti sekreteri Fehd idi. Bir araya geldiler ama kısa süreli bir anlaşma yaptılar. Ardından yerlerine döndüler. Sonrasında Şoreş Partisi (Devrim) kuruldu. Çıkarttıkları gazetenin adı da Şoreş idi. Onların sayesinde Bağdat’ta neler olduğundan haberdar oluyorduk. Çünkü Bağdat’ta giden heyetlerin ağızlarından çıkan sözlere inanmak zorundaydık. Elimizde “Hayır bu böyle değildi” diyecek belgemiz yoktu.

28 Haziran’da Bağdat’ta ki gösterilerde de parti ideolojik ve aktif olarak etkin bir isim yapmaya başladı. Kürdistan’daki komünistler birer birer Komünist Partisi’ne yönelmeye başladılar. Şoreş Partisi’de kendisini fesederek Komünist Partisi’ne katıldı. 1946 ise parti kongreye gitti. Şoreş üyelerinin bir kısmı Komünist bir bölümü de Kürdistan Demokrat Partisi’nde (KDP) katıldı.

Güney Kürdistan’daki ilk komünistin Enver Dilsoz olduğu söyleniyor...

Sanırım Güney Kürdistan’daki ilk komünist Salih Haydar idi. Çünkü 1941 yılında Bağdat’ta giderek, İnsan Hakları Kolejini okumak için gitmişti.

Komünizm fikrini size ilk aşılayan Enwer Dilsoz muydu?

Hawre Cemal Haydar idi. Annem ile Haydari ailesi arasında diyaloglarımız vardı. Cemal Haydar ile görüştük. Orada manevi bir bağlılık aramızda gelişti. Ancak Mela Şerif ile görüştükten sonra kendi kararımla Komünist Parti’ye katıldım.

Anneniz ne zaman yaşama veda etti?

Annem 4 Ocak 1978’de vefat etti.

Yaşadığı süre içinde birlikte mi yaşadınız?

O dönemde partim benim Bağdat’taki matbaaya gitmemi istedi. Arapçam da çok kötüydü. “Hayır” da diyemedim. Annemle Bağdat’ta gittik. Orada birlikte çalıştık. Çoğu zaman ağlıyordu. “Ne işimiz var burada. İkinci kezdir burada göçmen oluyorum. Kentimden bizim Kürdistan’a geldim. Bir kez de Kürdistan’dan Arabistan’a geldik” derdi. Parti matbaanın yerini değiştirince annem Erbil’e bende işime devam ettim.

Hangi yıldı?

1948 yılıydı. Annem 4 ay gözaltına alındı. Sonra partiye ihanet eden kişi ifadesinde, annem için “Sadece falan kişinin annesidir. Başka da birşey yapmıyor” dedikten sonra annem serbest bırakıldı ve yanıma geldi. Birlikte ağlaştık. Erbil’de kayda değer bir akrabamız yoktu. Birkaç dostum vardı bana oldukça önemli yardımları oldu. Onlara minnetarım. O da annemin hayatıydı bu nedenle annemin eğitiminden geçtim diyorum.

O dönemde kazandığınız para size yetiyormuydu?

O dönemde öğrenciydim ve cebimde bir kuruş görmedim. Belki bir takım giysim vardı. Sosyal ilişkilerimde sınırlıydı. Çünkü birinden bir şey aldın mı vermekte zorundaydın. Ekmeğim olduğunda param olmazdı. Annem yaptığı temizlik ve işler karşılığında buğday alırdı. Onu da un haline getirip ekmek yapardık.

Erbil’deki sosyal durum yeni fikirlere ne denli açıktı?

Gerçeği söylemek gerekirse bu yeni bir hareketti. Bizler başı dik bir şekilde fikirlerimizi savunuyorduk. Bazen gençlik havliyle tartışmaların ve konuşmaların içine dalıyorduk. Toplumda kayda değer şahsiyetlerin dikkatini çektiğimizde bizi mutlu ediyordu. Özellikle köyde yaşayanlar da bize “Bunlarda kim, namaz kılıp oruç tutsa direk cennete giderler” derdi. Kendimize has bazı özelliklerimiz vardı. Halkı kendine çekmek istiyorsun güzel bir ahlak ve kişiliğe sahip olmanız gerekiyor. Örneğin; İçkiyi yasaklamıştık. Bu nedenle kimse yanaşmıyordu. Parti içinde ve dışında bu kuralı uyguluyordu.

O zamanki dini taraflar kimlerdi?

Şeyh Muhammed adındaki Erbil’in tanınmış şahsiyeti dışında diğer din adamları bize karşı çok iyiydiler. Salih Kozaepanke gibi hocalar bize çok iyiydiler. Bazen camilere gidip Filistin ve ulusal hakları konusunda konuşmak istediğimizde izin veriyorlardı. “Müslümanlar imzalayın” dediklerinde de cami cemati bildirilemiiz imzalıyorlardı.

Siyasete Hiwa Partisi’nden mi ilk kez girdiniz?

Evet.

Hiwa Partisi’nin genel sekreteri ile aranız nasıldı?

Partinin genel sekreterinden haberimiz yoktu. Tanımıyorduk. Bizim parti içinde üyeler arasında ilişkilerimiz vardı. Genel toplantılarımızda partinin diğer üyeleriyle tanışıyorduk. O dönemde partinin birçok genç üyesi vardı ve bazın belirgin yerlerde toplanıyorduk.

PORTRE / Aziz MUHAMMED

Aziz Muhammed, 1 Temmuz 1924 yılında Erbil’e bağlı Berkot köyünde dünyaya geldi.  1946’da Irak Komünist Partisi ile bağlantıya geçen Muhammed, 1948 yılında tutuklandı ve 1958 Devrimi’ne kadar cezaevinde kaldı.

1964 yılında parti sekreterliğine seçilen Aziz Muhammed, 1993’e kadar görevini sürdürdü. Aziz Muhammed, 2007’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) en yüksek ödüllerinden biri olan “Lenin Ödülü”nü aldı.

Muhammed, Güney Afrika'nın eski Devlet Başkanı ve efsane lider Nelson Mandela’nın ardından “Lenin Ödülü”nü alan ikinci kişidir. 2015’te “Ölümsüz Barzani Madalyası”nı Başkan Mesud Barzani’nin elinden aldı.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli