Oytun Orhan: ABD, YPG'ye dokundurtmuyor

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı Oytun Orhan, Türkiye’nin Güvenli Bölge’ye ilişkin beklentileri hakkında, “Türkiye, YPG’yi ellerindeki ağır silahlarla birlikte sınır bölgelerinden uzaklaştırmayı amaçlıyor” dedi.

ABD’nin son 2 haftada Rojava’da attığı hızlı adımların sembolik olduğunu vurgulayan Orhan, “Türkiye burada YPG’nin tamamen çıkartılıp Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kalıcı olarak var olacağı hatta belki gözlem noktası kurabileceği bir bölgeye dönüşmesini istiyor. Bu işin sahadaki planlayıcısı olan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) askeri unsurları, YPG konusunda çok hassas ve Türkiye’yi YPG’ye dokundurtmamak konusunda büyük bir çaba sarf ediyorlar” ifadelerini kullandı.

“Amerika’nın Türkiye’nin istediği çerçevede bir yapıya müsaade edeceğine açıkçası pek fazla düşünmüyorum” diyen Orhan, Menbiç benzeri bir sürecin yaşanması durumunda operasyonun kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi.

Türkiye’nin talep ettiği ‘Güvenli Bölge’ ile Rojava’nın demografi yapısını değiştirmeyi amaçladığı yönündeki iddialara ilişkin Orhan, “Türkiye’nin amacı buradan bir demografik mühendislik yapmaktan ziyade kendi üzerindeki baskıyı azaltmak istediğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak ne olursa olsun bu adımın Amerika ve yerel unsurlar tarafından YPG tarafından demografik mühendislik projesi olarak görülüp kesinlikle karşı çıkılacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Oytun Orhan, Rûdaw Medya Grubu Ankara Temsilcisi Şevket Herki’nin sorularını yanıtladı.

Türkiye ile ABD askerlerinin ortak devriyeleri başladı, fakat Türkiye’de tartışmalar bitmedi. Sayın Erdoğan, bu adımların yeterli olmadığını söyledi. Özetle Fırat’ın doğusu için Türkiye’nin nihai amacı ne, tam olarak Türkiye neyi hedefliyor? Türkiye’deki güvenlik bürokrasisi ve sayın Erdoğan nasıl bir Fırat’ın doğusu istiyor?

Türkiye YPG’den tamamen arındırılmış YPG’nin güvenli bölgenin de ötesinde daha güneyden ağır silahlarını Türkiye’nin topraklarına ulaşama kapasitesi olan ağır silahlarını da daha güneye çektiği veya belki Amerika tarafından toplandığı ve oluşturulacak bu güveli bölgedeki kontrolün Türk ve Amerikan ordularının ortak yürüteceği bir çerçevede olmasını talep ediyor. Ve derinliğinin de mümkünse 20-30 km kadar hata uzun aşamada bunun 30, 32 km’ye kadar varmasını talep ediyor.  Buna karşılık Amerika’nın hem güvenli bölgenin derinliği konusunda Türkiye’nin taleplerine karşı ayak dirediğini görüyoruz ama en önemlisi burada TSK’nın buradaki varlığı ve misyonu, rolü konusunda Amerika’nın biraz TSK’yı sınırlandırıcı ona gözlemci rolü verecek bir çerçeveye oturtturmak istediğini görüyoruz. Tabi Türkiye açısından kabul edilebilir bir durum değil.

Buna rağmen Türkiye’nin gün itibarıyla kara devriyelerine katılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye Münbiç’ten gelen tecrübeyle burada daha katı bir şekilde belli tarihlere uyulması konusunda ısrarcı, o anlaşılıyor. Hızlı ilerliyor Müşterek Hareket Merkezi kuruldu. Türk ve Amerikan komutanlar atandı hava devriyeleri oldu, insansız hava araçları uçtu Türk ve Amerikan askerleri birlikte kontrol uçuşu gerçekleştirdiler ve şimdi ortak devriye başladı. Bunlar olumlu ama sembolik. Türkiye burada sadece bölgede göz gezdirip çıkabileceği bir plan içerisinde değil. Türkiye burada YPG’nin tamamen çıkartılıp TSK’nın kalıcı olarak var olacağı hatta belki gözlem noktası kurabileceği bir bölgeye dönüşmesini istiyor. Ama tabii ki şu anda Türkiye halen Amerika ile anlaşarak onun üzerinde baskı kurarak Amerika’yı ikna ederek çözme arayışında. Bu işin sahadaki planlayıcısı olan CENTCOM askeri unsular YPG konusunda çok hassas ve Türkiye’yi YPG’ye dokundurtmamak konusunda büyük bir çaba sarf ediyorlar. Dikkat edin bir taraftan güvenli bölge konusunda bazı adımlar atılırken diğer taraftan YPG’ye askeri yardımların konvoylar halinde tırların devam ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla siyasi kararların sahada uygulanması konusunda bir sıkıntı var tabi bu tıkanmışlığı aşacak olan belki de yine bir Trump Erdoğan görüşmesi olabilir düşüncesi var.

Böyle bir görüşme gerçekleşecek bildiğimiz kadarıyla New York’taki Birleşmiş Milletler zirvesinde. Şu an devam eden yol haritasının bir sonraki aşaması ne, şu anda devriyeler geziyor bu ne kadar süre devam edecek bundan sonraki aşama nasıl şekillenecek?

Ben Güvenli bölge konusunda tarafların halen net olarak şu kadar derinlik, burada şu kadar TSK varlığı, burada kalıcı Türk üsleri varlığı konusunda ne kadar anlaştığından emin değilim. Anlaşılan bazı konular var şu anda anlaşılan o konular noktasında bazı adımlar atılıyor. Ortak hareket merkezi kuruluyor, ortak devriye harekâtı başlasın hava devriyeleri olsun bu konularda anlaşılmış. Taraflar bu işi çatışmaya dönüşmeden çözme konusunda bir iradeye sahip. Dolayısıyla diplomatik kanalları açmak ve halen açık tutmak istiyorlar. İki tarafta bu işi çatışmaya götürmek istemiyor ama detaylar konusunda hala anlaşılmadığı ortada, Türk Dışişleri Bakanı defalarca ifade etti. Dolayısıyla bir sonraki adımın ne olacağı bilinmiyor. Türkiye bu derinlik konusunda, TSK’nın rolü konusunda baskısını sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sert açıklamaları buraya bir askeri müdahalenin olabileceğini düşündürttürüyor. Esasında Amerika’nın sahada biraz daha adım atmasına dönük eğer adım atmazsanız tek taraflı müdahale seçeneğini kullanılabilir baskısını kullanmak amaçlı.

Bazı taraflar Sayın Erdoğan’ın sizin de aslında dolaylı olarak değindiğiniz gibi birazcık daha elini güçlendirmek için bu kadar sert bir dil kullandığını söylerken bazı taraflar da işte 85 bine yakın bir askeri varlıktan bahsediyor ve operasyonun da kaçınılmaz olabileceğini söylüyor. Sizin öngörünüz nedir bir operasyon söz konusu olabilir mi?

Eğer Münbiç benzeri bir süreç yaşayacaksak ben bir operasyonun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Burada Türkiye’yi sınırlandıran Amerika’yla karşı karşıya gelme riski. Türkiye eğer istediğini müzakere yoluyla elde edemez ise sınırlı bir şekilde Suriye içerisine bir adım atacağı küçük cepler oluşturacağı bazı askeri hamleler gerçekleştirebilir.

Bölgede sivil yönetimler de var, yerel yönetimler olarak tanımlanan ya da kantonlar olarak bilinen yapılar da var, Türkiye’nin bu sivil yapılara yaklaşımı nasıl olacak? Bir taraftan YPG’li silahlı unsurlar sınırdan uzaklaştırılırken diğer taraftan sivil yapılara karşı da Türkiye’den bir hamle gelir mi?

Tabii ki gelecektir. Şimdi burada iki model gerçekleştirilebilirdi, bir Afrin modeli, Afrin modelinde Türkiye askeri müdahaleyle tek taraflı müdahale ile oradaki sivil ve askeri yapıyı ortadan kaldırdı. Yerine kendisi bir yapı inşa etti. Yepyeni yerel meclisler oluşturuldu, güvenlik yapılanması için yerel polis kuruldu, biliyorsunuz ÖSO unsurları sahada Türk askeri unsurları sahada. Şimdi Afrin modeli burada mümkün olmayacak. Fırat’ın doğusu için öngörülen model Münbiç modeli. Münbiç modelinde öngörülen neydi sahadaki YPG unsurlar silahlı unsurlar bir kere tamamen bölgeden çekilecek sivil meclis konusunda da Türkiye ve Amerika tarafları bir araya gelerek buradaki isimler üzerinde tek tek güvenlik araştırması yapacaklar. Türkiye tarafı diyecek ki bu isimler YPG/PKK ile bağlantılıdır bunların sivil meclisten uzaklaştırılması gerekiyor. Bunlar olabilir şunlar olmaz gibi ortak bir akılla taraflar mevcut yapıyı koruyacak yerel meclisler korunacak yıkılıp yerine yenisi inşa edilmeyecek ama mevcut meclis içerisindeki PKK ve YPG bağlantılı unsurlar Türkiye’nin isteğiyle çıkarılıp yerine iki ülkeninde belirlediği isimler atanacaktı. Muhtemelen burada da sivil Meclis’ler için Türkiye’nin böyle bir talebi olacaktır.

Bu mümkün olabilir mi sizce? Kamışlo’da mesela ya da başka yerlerde PYD’nin uzunca zamandır hakim olduğu bölgelerde böyle bir elemine yapmak mümkün mü Türkiye açısından?

Münbiç’te bu mümkün olmadı Fırat’ın doğusu konusunda anlaşılan yeni askeri meclisler kuruldu. Şimdi Türkiye algısında burada Amerika’nın yapmak istediği YPG yok artık bunun yerine yeni askeri meclisler ki bu askeri Meclisler yereldir oranın halkının unsurlardır gibi bir tablo yaratıp bunu Türkiye’ye satmaya çalışıyor. Ben bunun Türkiye’nin satın alacağını düşünmüyorum. Yani göstermelik adımlardan ziyade Türkiye burada daha ciddi ve kalıcı şeyler isteyecektir. Mümkün mü diyorsunuz ben açıkçası Amerika’nın Türkiye’nin istediği çerçevede bir yapıya müsaade edeceğine açıkçası pek fazla düşünmüyorum.

Mülteciler konusunu da sormak istiyorum çünkü çok fazla senaryo var, bütün muğlaklığına rağmen Güvenli Bölge’de yeni yerleşim yerlerinin inşa edileceği ve 1 milyon 450 bin göçmenin buralara yerleştirileceği söyleniyor. Bazı kesimler bunun aynı zamanda bölgenin demografik yapısına bir müdahale olduğunu söylüyor, bu mümkün mü sizce, Böyle bir şey olabilir mi, Bu adım demografik müdahale sayılabilir mi?

Şimdi İdlib’den kaynaklanacak bir göç dalgası olursa bu insanlar nereye taşınacak veya Türkiye şu anda içeride de hükümet de bir baskı altında ekonomik sıkıntı da yaşanıyor. Bütün bunlara bir çözüm olarak mültecileri artık geri göndermek var. Güvenli Bölge’yi Türkiye buna bir çözüm olarak da görüyor. Aynı Fırat kalkanında olduğu gibi bazı Suriyelileri buraya göndeririz. Amacın ben buradan bir demografi mühendislik yapmaktan ziyade kendi üzerindeki baskıyı azaltmak istediğinden kaynaklandığını düşünüyorum ama ne olursa olsun bu adımın Amerika tarafından yerel unsurlar tarafından YPG tarafından demografik mühendislik projesi olarak görülerek kesinlikle karşı çıkılacaktır. Amerika’nın da ben Afrin benzeri bir nüfus yapısını değişime hassas olacağını buna olumlu bakacağını düşünmüyorum ama Türkiye burada Batı’nın yani Avrupa’nın desteğini almaya çalışıyor. Çünkü Avrupa’da mülteciler konusunda hassas, ve Türkiye diyor ki eğer burada Güvenli Bölge kurup güvenli bir alan açmazsak dikkat edin kapıları açarız bu sorun gelir sizi de vurur diyerek biraz daha Avrupa’yı bu konuda kendi yanına çekmeye çalışıyor Türkiye şu anda. Ama ben açıkçası yani o bölgeye yüz binlerce milyonlarca insanın geri döndürülebilmesinin mümkün olmadığını, siyaseten yerel dengeler açısından pek mümkün olmadığını düşünüyorum.