BioNTech firmasının kurucusu Prof. Dr. Uğur Şahin, koronavirüs ve aşı hakkında merak edilen can alıcı soruları yanıtladı.
BioNTech firmasının kurucusu Prof. Dr. Uğur Şahin “Doğrudan ve kolaylıkla aşının üretim haklarını (patentini) başka taraflara vermemiz bir çözüm değildir” diyerek, amaçlarının kaliteli ve etkili aşı üretmek olduğunu söyledi.
Covid-19 pandemisi, dünya genelinde her geçen gün daha fazla yayılırken kayıplar da artıyor. Gündelik yaşamı değiştiren salgın nedeniyle sınırlar kapatıldı, uçuşlar durduruldu, ticari faaliyetler askıya alındı.
Şu ana kadar Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyonu geçti. Salgının etkilerini azaltmadaki en büyük umut ise yeni bulunan aşılar.
Covid-19 pandemisinin dünyada yayılmasıyla birlikte BioNTech firması Ocak 2020’den bu yana aşı çalışmalarına başladı. Çalışmalar neticesinde Amerikan Pfizer ile Alman BioNTech firmalarının geliştirdiği aşının virüse karşı etkili olduğu gözlemlendi. Bu gelişme aşı konusunda bir milat olarak kayıtlara geçti.
BioNTech firmasının kurucusu Prof. Dr. Uğur Şahin Rûdaw’la yaptığı özel söyleşide Covid-19’a karşı geliştirilen aşının dünyada ve Kürdistan Bölgesi’nde kullanılması hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Rûdaw: Covid-19’a karşı aşıyı bulduğunuzda ve bu sayede binlerce insanın hayatını kurtardığınızı gördüğünüzde ne hissettiniz?
Prof. Dr. Uğur Şahin: İnsanlara yardım edebilmek çok güzel bir duygu. Ben ve eşim doktoruz. Bizler sadece bilimsel bir araştırma üzerinde çalışmıyorduk aynı zamanda yeni ilaçları insanlara nasıl ulaştırırız diye çalışıyorduk. Şu anda ilk başladığımız alanın çok ilerisinde bir noktada çalışmalarımıza devam ettiğimiz için mutluyum. Kanser ilacı bulmak için çalışmalarımıza başladık ancak şu anda bütün insanlık için virüse karşı aşı geliştiriyoruz. Etkili bir aşı. O kadar etkili ki biz de ilk çalışmalarımıza başladığımızda bu kadar etkili olacağını inanmıyorduk. Biz, büyük annelerin hala torunlarını görme şansı olduğu, ailelerin de bir arada kalabildiğine, ya da kız ve erkek çocukların anne ve babalarını görebildiğine dair mesajlar alıyoruz. Bunlar çok samimi ve güzel mesajlar. O an insanların hayatını kurtardığımızı anlıyoruz. Datalar ve elimizdeki veriler bunu gösteriyor. Kuşkusuz bu da çok güzel bir duygu. Bizleri meşgul eden bir diğer konu ise hala çok sayıda kişiye aşı ulaştırılamadı, dolayısıyla hala görevimizin bitmediğini görüyoruz. Tam anlamıyla bunu his ediyor ve çalışıyoruz.
Rûdaw: BioNTech aşısı virüse karşı ne kadar etkili? Herkesin 3 doz aşı alması gerektiği yönünde bir bilgi var. Bu ne kadar doğru?
Prof. Dr. Uğur Şahin: İlk sorudan başlayalım, aşının 2’inci dozu yedinci günden sonra alındığında çok etkili olmaya başlıyor. 12’inci günden sonra aşının etkisi ilk günkü gibi oluyor. İlk 12 günde aşının etkisi yoktur, örneğin eğer bir kişi aşı olmadan iki gün önce Covid-19’a yakalanırsa aşının kendisini savunması konusunda hiçbir yardımı olmayacaktır. Etkili olabilmesi için en az 12 güne ihtiyaç vardır. İkinci dozu aldıktan 7 gün sonra en çok etki o zaman görülüyor. Aşının etkisi çok yüksek düzeye, yüzde 95’e kadar ulaşıyor. Bu sadece 40 bin kişi üzerinde denenmiş bir araştırma sonucu değil. Şu anda elimizde resmi istatistikler var. İsrail’deki verilere göre şu ana kadar 5 milyona yakın insan aşılanmış. Bu verilere baktığımızda aşının yüzde 95 etkili olduğunu görüyoruz. Ancak 6 ay sonra aşının etkisi azalıyor. Elimizdeki bilgilere göre aşı olduktan 6 ay sonra etkisi yüzde 91’e düşüyor. 8 ay sonra etkisinin kaybolduğunu görüyoruz. Bu nedenle aşının 3’ücü dozuna ihtiyacımız var ki etkisi yüzde 100’e çıkabilsin. Dolayısıyla 3’üncü dozun 9’uncu veya 12’inci aydan daha sonra alınması daha etkili olmaya başlar. Bu nedenle aşının etkili olabilmesi için 8 veya 10 ayda bir ya da yılda bir kez tek doz almak suretiyle kullanmaya ihtiyacımız var.
Rûdaw: Müslüman ülkeler için soracağım; soru çok önemli. Çünkü aşının neyden yapıldığını merak ediyorlar. Aşının yapımında her hangi bir hayvansal yağ kullanıldı mı?
Prof. Dr. Uğur Şahin: Çok memnuniyetle bu soruya yanıt vereceğim. Aşıda hangi maddenin kullanıldığına dair bir bütün bilgileri paylaştık. İnternet üzerinden herkes ulaşabilir ve okuyabilir. Aşının yapımında her hangi bir hayvansal yağ kullanıldı mı diye çok fazla soru alıyoruz. Sadece Müslüman ülkelerde değil aynı zamanda Yahudiler de bu soruyu soruyorlar. Aşının kendi dini görüşlerine uyup uymadığını, helal veya haram olduğunu merak ediyorlar. Aşının üretiminde kullanılan maddelerin hiçbiri hayvansal maddeler içermiyor. Bu nedenle tereddüt etmeye gerek yok. Geliştirdiğimiz aşı başka maddelerden üretildi, hayvansal maddelerden değil. İçindeki yağ maddesi de bir bitkiden elde edilmiştir. Bu nedenle gönül rahatlığıyla helal ve koşer olduğunu söyleyebilirim. Ortodoks Yahudileri tarafından bu konuda soru soruldu, biz de kendilerine gereken yanıtı verdik.
Rûdaw: Hamile kadınların aşıyı kullanabileceklerine dair şu ana kadar kaç araştırma yaptınız? Çocukların almasına gerek var mı?
Prof. Dr. Uğur Şahin: Şu anda bu konuda araştırmalarımız devam ediyor. Araştırma ve testlerimizin sonucu şu ana kadar belli değil. Ancak başka gruplar aşımız üzerinde yaptıkları test ve araştırmaların sonuçlarını yayınladılar. “Yeni Tıbbi araştırma” adında çok önemli bir tıbbi araştırma sonuçları yayımlandı. Araştırmanın sonucuna göre, aşının hamile kadınlarda her hangi bir yan etkisi tespit edilmedi. Araştırmaya katılanların da hamileliklerinin son günlerinde olduklarını bilgisini de paylaşmak istiyorum. Hamile hayvanlar üzerinde denedik her hangi bir yan etkisi tespit edilmedi. Aynı zamanda yavru hayvanlar üzerinde de denedik. Şu anda elimizde olan veriler bunlar. Ancak ben hamile kadınların doğrudan uzman doktorlarla görüşmelerini öneriyorum. Covid-19’a yakalanan hamile kadınlar normal insanlara göre süreci çok kötü atlatıyorlar ve sağlık durumları kötü derece bozuluyor. Çocukların aşı kullanmasına gelince, unutulmamalıdır ki çocuklar da koronayı ağır geçiriyorlar. Bu konuda çok sayıda vaka vardır. Sayıları az olsa da yoğun bakım ünitesinde bulunan çocuklar var. Çocukların da aşı olmaları önemli çünkü genel olarak bağışıklık sistemlerini artırıyor ve tehlikeyi azaltıyor. Araştırmalarının sonucu halihazırda elimizde değil çünkü henüz sonuçlanmamış. Araştırmanın sonuçlanması ve verilerin elimize ulaşması lazım. O vakit çocukların aşı olup olmamalarına karar verebiliriz.
Rûdaw: Geçtiğimiz günlerde İsrail’de aşının ikinci dozunu alanlarda kalp kası iltihabı vakalarına rastlandı, sanırım siz de bu biliyorsunuz. Bu konuda ne demek istersiniz?
Prof. Dr. Uğur Şahin: Biz de bu haberleri İsrail’den duyduk. Her zaman bilgi ve verilerin detaylarının bize gönderilmesini istiyoruz. Neler olduğunu detaylı bir şekilde bilmek ve öğrenmek istiyoruz. Kalp kaslarındaki iltihapların nasıl gerçekleştiğini bilmek istiyoruz? Belirtilerin iyice görülüp alındıktan sonra dosyalanması gerekiyor. Biz devamlı veritabanımıza bakıyoruz, çünkü devamlı bize veri gönderiliyor. Şu ana kadar 200’den fazla kişi aşı oldu. Aynı zamanda Almanya’nın PEPE örgütü ile Amerika merkezli CDC örgütü söz konusu verileri görebiliyor. Şu ana kadar kalp kaslarının iltihabına ilişkin hiçbir bilgi veritabanımıza ulaşmamıştır. Ancak bu konuda bütün bilgilere ulaşmak isteriz ki, söz konusu vakaların gerçek olup olmadığını öğrenmek isteriz? Çünkü birçok kez aynı bilgiler hakkında farklı değerlendirmeler yapılmış. Ancak bizler bunu ciddiye alıyoruz; çünkü ilaç sektörünün en temel ilkesi geliştirilen ilacın zararlı olmamasıdır.
Rûdaw: Almanya’da kullanılan aşı ile Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde kullanılan aşılar aynı mı? Daha fazla insana aşı ulaşması için 3 milyar aşının üretimi için Pfizer şirketi ile bir anlaşma yaptınız. Dünyanın birçok yerinde aşı kullanımı çok az. Dolaysıyla BioNTech ve Pfizer aşılarının üretimi için patent hakkının başka ülkelere vermelmesi tartışılıyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Doğrudan ve kolaylıkla aşının üretim haklarını başka taraflara vermemiz bir çözüm değildir. Ancak şu anda üzerinde değerlendirme yaptığımız başka çözümler var. Örneğin kapasitesi güçlü iyi olan şirketlere özel izin veriyoruz. Burada en kötü olay sınırsız üretime geçilmesidir, çünkü bakınız; siz bana Almanya ile Irak’ta kullanılan aşının aynı olup olmadığını soruyorsunuz? Bu gerçekten çok önemli bir soru, çünkü biz düşük kalitede bir aşıyı Afrika ülkelerine veya başka ülkelere vermek istemiyoruz. Hepsinin aynı eşitlikte güvenilmesi gerekiyor. Biz güvenilir bir firmaya izin vermek için örgütlerle iletişim halindeyiz. Ancak bu durum şu anda sürece yardımcı olmuyor. 2021’in sonları veya 2022’de insanlara yardımcı olabilir. Şu anda bu konudaki görüşmelerimiz devam ediyor. Tahmin edilmesi zor ihtimaller üzerinde de detaylı bir şekilde değerlendirme yapıyoruz. Bu söyleşiye katılmadan önce tam da bu konuda yani aşıyı nasıl başka ülkelere göndereceğimiz hakkında konuşuyorduk. Tek şartla aşının kalitesi yüksek olmalı. Halledilmesi ve çözüm bulunması gerek sıkıntılar çok, ama biz bu konuda çalışıyoruz.
Rûdaw: Sayın Prof. Uğur Şahin, vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyoruz?
Ben de teşekkür ediyorum. Bu vesileyle tarafsızca bilgileri ulaştırmaya çalışan bütün medyacılara teşekkür etmek istiyorum. Benim için önemli olan şey şu; Covid-19 pandemisi baş gösterdiğinde hepsi tarafsızca sorumluluk alarak çalıştı. Bu çok önemli, çünkü ancak bu şekilde insanlara daha fazla aşının ulaşması sağlanabilir. Bu şekilde aşıya olan güven de artar. Tekrar çok teşekkür ederim en yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın