Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Başkanı Mehmet Ali Dim, "Türkiye ile alakalı yaptığı yayınlar ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle Türkiye hükümeti arasındaki ilişkilerde önemli bir rol üstlendiğini biliyorum. İnşallah önümüzdeki süreçte Erbil’e seyahat imkanı olur” dedi.
Uluslararası Medya Konseyi'nin girişimiyle Antalya'da bir medya çalıştayı düzenlendi.
Küresel Gazeteciler Konseyi, 14 Ekim 2019 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdopan’ın kararıyla kuruldu. Konsey şu ana kadar pek çok çalışma ortaya koydu.
Küresel Gazeteciler Konseyi Başkanı Mehmet Ali Dim, Rûdaw Ankara Temsilcisi Şevket Herki’nin sorularını cevapladı.
Şevket Herki: Biraz çalışmalarınızdan bahsettim ama şunu da sormak isterim. Konsey ne zaman kuruldu? Şu ana kadar neler yaptınız?
Mehmet Ali Dim: Şimdi tabii sizin de az önce bahsettiğiniz gibi biz 14 Ekim 2019 tarihinde Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle kurulan bir örgütüz. Uluslararası birlik statüsüyle kurulduk. Bu 3335 sayılı yasa var. O yasaya tabiyiz. O yasaya tabi kuruluşlar, uluslararası alanda herhangi bir izin almaksızın faaliyet gösterebilen kuruluşlar. Dolayısıyla biz de adı gibi küresel bir örgüt olma yolunda bir adım attık. Dolayısıyla bizim örgütümüzün başlangıç itibariyle bugün geldiğimiz noktada sizin de bahsettiğiniz gibi Türkiye'nin hatta bence Avrupa kıtasının en önemli gazetecilik meslek örgütlerinden bir tanesi olduk. Onu kesinlikle söyleyebilirim. Çünkü bu kadar çok ülkede temsil edilen ve Ankara'da genel merkezi, İstanbul'da ofisi, Bakü'de ofisi olan bir örgütüz. Üye konusunda da biz çok agresif bir yapıya sahip değiliz. Üye sayımızı işte binlerle ifade edebiliriz. Biz daha çok nitelikli, hakikaten konseyimizin amacına hizmet edebilecek üyeleri seçerek alıyoruz. Bu arada Rûdav TV'nin mensupları da bizim üyemiz. Rûdav TV'ye teşekkür ediyoruz. Bizim kuruluşumuzdan bugüne hem içimizde yer aldılar hem de inanılmaz destek verdiler. Belki önümüzdeki günlerde bir Erbil ziyaretimizde olabilir diye düşünüyorum.
Bunun yanı sıra ifade etmek istediğim şöyle bir konu var. Bizim asıl misyonumuz bir meslek örgütünden ziyade, meslek örgütü misyonumuz zaten var, onu ifade etmekte yarar var ama asıl misyonumuz kamu diplomasisine destek vermek.
Şimdi biliyorsunuz ülkemizin diplomasi faaliyetlerini Dışişleri Bakanlığı ve diplomatlarımız gerçekleştiriyor. Ama bu faaliyetlere destek veren sivil toplum örgütleri, kişiler, kurumlar, kuruluşlar, firmalar global çapta faaliyet gösteren, ticaret yapan kişi ve kurumlar da kamu diplomasine destek veriyorlar. Dolayısıyla biz de medya alanında kamu diplomasine destek veren bir örgütüz.
Bu yönüyle bizim misyonumuz biraz farklı. Zaten biz kurulurken o günkü Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu sağ olsun bizim kuruluşumuzda, bize çok inanılmaz destek veren ve her açıdan arkamızda duran, konseyimizi destekleyen bir kişi olarak dedi ki, ‘Ülkemizde yüzlerce belki gazetecilik meslek örgütü var. Gazeteciler cemiyetleri var. Federasyonlar, konfederasyonlar, sendikalar var. Ama hiçbirisi yurt dışında faaliyet göstermiyor. Asıl bizim ihtiyacımız yurt dışında ülkemizin kamu diplomasisine destek verecek, medya yoluyla destek verecek örgüte ihtiyacımız var. Siz yapacaksanız böyle bir şey yapın. Ben de destek vereyim ve bunu tabii Cumhurbaşkanımızın da onayıyla bir birlik olarak kuralım. Uluslararası alanında da rahat bir şekilde ya da uygulanabilir şekilde faaliyet gösterin diye bize bir yol gösterdi Sayın Çavuşoğlu Bakanımız. O zaman biz yola çıktığımızda da sağ olsun desteklerini esirgemediler. Ve biz kuruluştan sonraki 10 gün içerisinde 24 Ekim 2019 tarihinde Rusya'da faaliyet gösteren Rus Medya Konseyi'nin 21. Rus Dünya Medya Kongresi'ni Ankara'da topladık. 24 Ekim 2019 tarihinde. Ve yaklaşık buna 180 gazeteci katıldı Rus dili konuşan. 60 ülkeden. Ve biz bunları hem Kapadokya hem Alanya olmak üzere dört gün Türkiye'den misafir ettik. Bu zaten bizim yaptığımız kamu diplomatik faaliyetlerine bir basamak oluşturdu.
Ondan sonra tabii Azerbaycan'da, kardeş Azerbaycan'da, yine kardeş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde defalarca çalıştaylar yaptık. Yani bu ülkelerimizin özellikle Azerbaycan'ın Karabağ Savaşı'nda elde ettiği zaferin öncesinde ve sonrasında oradaki Karabağ'la ilgili Azerbaycan'ın haklı tezlerinin uluslararası kamuoyunda duyurulması için biz de destek verdik. Çok sayıda yabancı gazeteciyi Azerbaycan'a ve Karabağ'a götürdük. Gürcistan komşu biliyorsunuz. Gürcistan'a gittik iki kere. Hatta Gürcistan'da belki tarihte ilk defa iki savaşan ülkenin, Azerbaycan ve Ermenistanlı gazetecileri bir araya getirdik. İlk defa, tarihte ilk defa. Ve onları aynı masa etrafında oturttuk. Onların bir araya gelmesini, aynı perspektiften bakabilmelerini, aynı pencereden bakabilmelerini, aslında savaşın bir amaç değil, geçici bir araç olduğunu, aslında daha çok dostluğun, kardeşliğin, işbirliği ve dayanışmanın iki ülke için daha yararlı olduğunu vurgulayan bir toplantıya ev sahipliği yaptık biz. Ve bu toplantıyı biz Tiflis’te yaptık. Ev sahibi olduk ama Tiflis'te yaptık. Yani şunu söylemek istiyorum. Konsey kısa sürede hem yurt dışında hem yurt içinde etkinlikleri yapabilen, faaliyetleri yapabilen bir hüvviyete sahip oldu. Böyle bir kimliğe sahip oldu. Bu manada tabii bize destek veren kişi, kurum, kuruluşlara teşekkür ediyoruz.
Şevket Herki: Bu yılki konferansın ana konularından biri sosyal medya konusuydu. Aynı zamanda yapay zekadan da bahsettiniz. Türkiye'de yapay zekanın medyada ne kadar kullanıldığını bilmek istiyorum. Türkiye'deki gazeteciler yapay zekadan ne ölçüde yararlanabiliyor? Çalıştayda bu konunun hangi yönleri tartışıldı?
Mehmet Ali Dim: Şimdi şunu öncelikle ifade edeyim. Medya bir dönüşüm içerisinde. Yani bu günümüzde tabii hepimizin cebinde olan cep telefonları başta olmak üzere teknolojik bir dönüşüm söz konusu. Tüm sektörleri kasıp kavuran belki de bir devrim niteliğinde artık bu yüzyıla damgasını vuran dijital bir dönüşümün eşiğindeyiz. Medyada, yani geleneksel medya dediğimizde kağıda basılı gazete ve şu an içinde bulunduğumuz ekran, televizyon bunlar geleneksel medya biliyorsunuz.
Şimdi bunları tehdit eden bir unsur ortaya çıktı sosyal medya. Sosyal medyanın da bir takım yararları olduğu kadar handikapları ve zararları da var. Hem geleneksel medyanın içinde bulunduğu bu süreçte sosyal medya ciddi manada bir katalizör rol oynuyor.
Niye? Geneksel medyanın haberlerinin daha çok kitleye ulaşmasını sağlıyor. Paylaşımlarla, linklerle değil mi? Bu bir gerçek ama bir başka taraftan da sosyal medya, geleneksel medyanın da bitişini, tükenişini hızlandırıyor. Nasıl yapıyor bunu? Bir bakıyorsunuz sosyal medya kullanıcısı olan kişiler, gazeteci kimliğine bürünerek, aslında gazetecilikle ilgisi olmayan insanlar, çeşitli bilgileri, haberleri sosyal medya hesaplarında paylaşıyorlar.
Herhangi bir geleneksel medya linki olmaksızın ve o bilgilerin şu an tabi istatistikler diyor ki yüzde 73'ü palavra. Yalan, dezenformasyon ya da gerçek dışı. Dolayısıyla insanlar o bilgileri aldığı zaman gerçek olarak kabul ediyorlar. Ve o bilgilerle donatılan toplum çok tehlikeli bir toplum haline geliyor. Son zamanlarda toplumun bence içinde bulunduğu şiddet eğilimi değil mi? Terör eğilimi. Toplumda bu özellikle aile yaşantısına dönük tehditler ve dünyayı şu an kavuran malum intiharlar, psikolojik çöküşler, tükenmişlik sendromu. Bunların hepsinin altında yatan sebep sosyal medya. Bunu ben söylemiyorum, bunu uzmanlar söylüyor. Dolayısıyla bizim de şu an çalıştığımızın temel konularından birisi bu olacak. Yani dijitalleşme, sosyal medyanın yanlış kullanımı ve sosyal medyayı nasıl kullanması gerektiği… Ayrıca son dönemde biliyorsunuz çok moda hale gelen yapay zekanın medyada kullanımı. İşte bunları biz bu toplantıda, bu çalıştada irdeliyoruz, irdeleyeceğiz. Dolayısıyla sonuç belirgesi de açıklayacağız.
Şevket Herki: Bildiğiniz gibi bu konuda hukuki bir dayanak da gerekiyor. İnternet yasası şu anda TBMM'de tartışılıyor. Konuya hukuki açıdan nasıl bakıyorsunuz? Yasanın aynı zamanda basın özgürlüğünün önünde engel oluşturma ihtimali var mı?
Mehmet Ali Dim: Onu şöyle söyleyeyim. Ben Basın İlan Kurumu Genel Kurulu üyesiyim aynı zamanda. Basın İlan Kurumu biliyorsunuz geleneksel medyaya yani kağıda basılı gazetelere resmi ilan dağıtımıyla mükellef bir kuruluş idi biliyorsunuz. Ama biz benim de içinde bulunduğum Genel Kurulda işte bundan yaklaşık bir yıl önce ya da 18 ay önce diyeyim bir karar aldık. Bu kararın neticesinde yeni çıkan internet yasasıyla birlikte artık internet sitelerine de resmi ilan verilmeye başlandı ama belli şartlar dahilinde yani kadro, muhabir (olacak). Her sabah erken kalkanın internet sitesi kurduğu bir ülkede yaşıyoruz, biliyorsunuz. Binlerce site var. Mesela Antalya bölgesinde zannediyorum 2000'den fazla site var, haber sitesi var. Örnek olarak söylüyorum. Binlerce site var ve hepsini gerçek bir haber sitesi olarak kabul etmek mümkün değil. Basin İlan Kurumu yeni yasayla birlikte dedi ki sitelerde belli sayıda muhabir, editör, yazı işleri müdürü, genel yayın müdürü, sorumlusu, okur sorumlusu neyse bu kadroları oluşturanlara kademeli olarak ben ilan vereceğim. Ve gerçekten çok ciddi de ilanlar ve ilan paraları veriliyor. Şu anda internet siteleri kendine çeki düzen vermeye başladı. Yani en azından bu yasaya uygun bir şekilde kadro belirlemeye ve yayınını da düzeltmeye, daha doğrusu etik ve ahlaki değerler üzerine inşa etmeye, yalan haberin, atıyorum dezenformasyonun hemen hemen minimize edildiği bir sistem şu anda destekleniyor devlet tarafından. Buna uyanlar ayakta kalıyor, uyamayanlar da gidiyor ama şöyle bir gerçek var 500 dolara yaklaşık bir site kurabiliyorsunuz. Yani sunucusuyla yazılımıyla. 500 dolar bunun maliyeti. 500 doları veren herkesin site kurabildiği bir ülke bence bu demokrasi de değil, özgürlük de değil. Bu tamamen kargaşa, kaos ortamının yaratılmasına yol açan bir sistem. Bu konuda biz birçok defalar zaten Hükümet’e de, Meclis’e de görüşlerimizi raporlarla sunduk. Dedik ki bakın bunu belli kriterlere bağlayalım. Yani bunun için izin almak gerekmiyor. Tamam medyaya izin alınmaz, gazeteye izin alınmaz, yazı yazmak için izin alınmaz, haber için izin alınmaz. Tamam bunlar demokrasidir ama. Bir medya kuruluşu kurmak için bari hiç olmazsa… Bir berber dükkanı açmak için 36 tane imza alıyorsunuz. Bir site kurmak için bir imzaya gerek yok. Bir dilekçe veriyorsunuz savcılığa, o da savcılık yönetimine tabi olmak istiyorsanız… İstemiyorsan onu vermek zorunda değilsin. Siteyi kur, yayına başla. İzin yok. Dedim ki böyle bir sistem olamaz. Dedik ki böyle bir sistem olamaz. Bunu belli kriterlere bağlayalım. Şimdi onunla ilgili düzenleme yapıldı kısmen.
Kadrosu olan, sahibi olan, adresi belli olan, devletle muhatap bir sisteme kayıtlı olanların altyapısı var, biliyorsunuz. İletişim Başkanlığı'nın bir altyapısı var. Gazetelerin de, medya kuruluşlarının da kayıt olduğu bir sistem var. Oraya kaydolma zorunluluğu var. Bunlarla ilgili çalışma yapıldı. Ama hala daha şu anki internet sitelerinin bana göre yüzde 70'i kaçak. Kaçak derken korsan. Korsan yayıncılık yapıyor. Bu konuda çok fazla mesafe almamız gerekir. Bizim zamanımız o kadar yok. Biz neyi kurtarabilirsek kârdır hesabı yapıyoruz.
Şevket Herki: Konuşmanızın başında Rûdaw'dan da bahsettiniz. Biz de konseyin çalışmalarında yer aldık. Rûdaw'ı takip etmek için birçok mecra var. Özellikle son birkaç yılda Rûdaw, dijital medya ve yapay zeka konusunda iyi bir yol katetti. Rûdaw’ın çalışmalarını nasıl görüyorsunuz?
Mehmet Ali Dim: Doğrusunu söylemek gerekirse çok takip edemiyorum. İnanın yani dersiniz ki başka bir kanal izliyor musun? Onu da izleyemiyorum. Çünkü hep telefonla, genelde sosyal medyalar üzerinden bana atılan şeyleri ve orada paylaşılan içeriklere bakabiliyorum. Ama Rûdaw TV'yi biliyorum. Zaman zaman içerikleri bana da düşüyor. YouTube üzerinden özellikle bazen düşüyor. Zaman zaman görüyorum. Yani genelde zamanla ilgili sorunumuz var. Çok böyle oturup da bir televizyon izleyeyim bir şeye bakayım yok. Ama sizin içerikler zaman zaman düşüyor. Diğerleri gibi. Yani böyle oturup izlemekten bahsetmiyorum. Ama şunu söyleyeyim. Rûdaw TV Erbil merkezli bir yayın kuruluşu. Onu özellikle ifade etmekte fayda var, Türkiye ile alakalı yaptığı yayınlar ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle Türkiye hükümeti arasındaki ilişkilerde önemli bir rol üstlendiğini biliyorum. Bu tabii çok önemsenecek bir şey. İnşallah önümüzdeki süreçte Erbil’e seyahat imkanı olur da ekip arkadaşlarımızla, şöyle bir gazeteci grubuyla gelirsek bu ilişkileri daha da güçlendirmiş oluruz. Rûdav TV de bizim arkamızda olur inşallah.
Şevket Herki: Gelecek yıl çalıştayınızı Erbil'de yapma ihtimaliniz var mı? Rportajdan önce de bunu konuşmuştuk; çalıştayı gelecek yıl Erbil'de yapma planınız var mı?
Mehmet Ali Dim: Şunu söyleyeyim, biz Erbil'i gerçekten istiyoruz. Ben daha önce de bulundum Erbil'de. Çok da güzel bir şehir olmuş. Gerçekten benim umduğumun çok üzerinde şehirleşmiş yani. Eskisi gibi değil. Eskiden çok iyi şeyler duymuyorduk genel ile alakalı. Eğer bu konuda hem Erbil tarafıyla hem Ankara tarafıyla iletişim kurabilirsek, oradaki hükümet temsilcileriyle de bağlantı oluşturabilirsek, yani biz tabii bütün gezileri resmi yapıyoruz biliyorsunuz. Yani o ülkenin yönetimiyle, büyükelçiliğiyle temas ederek gerçekleştiriyoruz. Resmi oluyor bizim gezilerimiz. Böyle gayri resmi bir şey yapmıyoruz. Nereye gidersek gidelim, o ülkenin büyükelçiliği ile temas ediyoruz. Onu söyleyeyim. Onlardan izin demeyeyim de bilgileri dahilinde ve onların programına uygun şekilde yapıyoruz. Çünkü öyle yapmak gerekiyor. Bizim korsan bir şey yapmamız söz konusu değil. Bu konuda sizin destenize ihtiyacımız var.
Şevket Herki: Umuyoruz ki gelecek yıl bu etkinlik Erbil'de yapılır.
Mehmet Ali Dim: İnşallah…
Şevket Herki: Sizi Erbil'de ağırlamak isteriz. Söyleşi için de çok teşekkür ederim.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın