Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selim Temurci Kürtçe anadil eğitiminin temel bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın herhangi bir partinin "veriyorum" yada "vermiyorum" demesinin abes olduğunu söyledi.
Türkiye'de 15 Temmuz 2016 yılında yapılan darbede AK Parti İstanbul İl Başkanlığını yürüten Selim Temurci, darbeye karşı insanları sokağa döken ekibin başını çekiyordu.
Türkiye eski başbakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte AK Parti'den kopan Temurci, AK Parti'den eski partisi ile yeni partisi arasındaki farkları ve Kürt sorunu ile ilgili düşüncelerini Rûdaw Diyarbakır Temsilcimiz Maşallah Dekak'a anlattı.
Şuradan başlamak istiyorum. Siz 15 Temmuz darbe döneminde AK Parti İstanbul İl Başkanı idiniz. Herkes sizi takip ediyordu o dönem. İnsanlar sokağa çıktı, darbeye karşı sesini yükseltti. Ama şuan AK Parti de değil Gelecek Partisi'ndesiniz. Neden ayrıldınız. Oradan başlayalım.
Doğrusu hep geleceği konuşmak istiyoruz Maşallah bey. Tabi böyle sorular gelince de mazimizle ilgili duygusallaşabiliyoruz. Sizin de ifade ettiğiniz gibi 15 Temmuz'da o kalabalıkları İstanbul'dan tüm Türkiye'ye medya kuruluşları aracılığıyla seslenen ve bu çalışmayı yapan ekibin lideriydim. Bizim hayatımız, bizim çocukluğumuz o darbeleri, o darbe zulümlerini dinlemekle geçti.
Şunun için soruyorum. insanlar şunu bekliyordu. AK Parti içerisinde yeni bir konuma geleceğinizi ve yükseleceğinizi düşünüyordu. Ama tam tersi bir gelişme oldu ve siz AK Parti'den ayrıldınız ve yeni partiye geçtiniz.
Şöyle; O dönem demokrasi ve özgürlükler için, darbeye karşı duruşumuzu ayrı değerlendirmek lazım. Ülkeyi yöneten iktidarın demokrasi ve özgürlüklere verdiği zararı, siyasi ahlaksızlıkları gördüğümüzde, öncelikle ailemize ve daha sonra da milletimize karşı yarın bakacak bir yüzümüz olsun ve bir duruş sergiledik diyebilmek için Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve AK Parti Genel Başkanı'ndan benim artık bu siyasi tabloda bu ahlaki yapıda sizinle siyaset yapma şansım kalmadı diyerek müsaade istedim. Siyasette bunlar olabilir.
Ayrıştığınız noktalar neler. Böyle kısaca sıralarsanız...
İnanın bir çok alan sayabiliriz.
En önemli üç alanı sıralarsanız...
Bizim siyaset yapma gerekçemiz demokrasi, hukuk, adalet ve şeffaflıktır. Bu alanlardır. O dönem partinin bu alanlarla ilgili bir takım ilkeleri vardı. Dolayısıyla biz yarın siyasi bir ahlaksızlıkla suçlanacaksak, biz yarın demokrasiyi adeta yok sayan siyaset yapma tarzı ile suçlanacaksak bizim o yapıda siyaset yapma şansımız yoktu. Çok önemli bir yerden girdiniz. Birkaç gün bunları konuşabiliriz. İstanbul'da il başkanı yapmış birinin ben artık sizinle siyaset yapmayacağım diyebilecek birini tanımıyorum ve ben bunu yaptım.
Kürt sorunu konusunda şuan AK Parti ile ayrışıyor musunuz? Sizi ayrıştıran noktalar neler?
Bizim şuanda ayrıştığımız en temel nokta samimiyetimizdir. Çok net söylüyorum. Biz demokrasi diyorsak, şeffaflık diyorsak, bunun alt yapısını da oluşturduk. Bu bölgede her yerde bizim kurucumuz var. Hakkari'den de var, Siirtt'ten de var, Şırnak'tan da var. 2002'de iktidara gelen AK Parti ile bugünkü AK Parti arasında inanın bana siyah ile beyaz arası kadar fark var. Çok büyük farklar var. O günkü AK Parti, bugünkü AK Parti asla değil. Bugünkü AK Parti MHP'nin adeta lokomotifine atlamış, kendi değerini unutmuş, kendini bir bilinmeze götüren bir AK Parti. Böyle bir siyasi yapı ile Gelecek Partisi'nin Kürt politikasını karşılaştırmak bizim için zül olur. Çünkü onların artık böyle bir derdi yok. Bizim böyle bir derdimiz var.
Kürtçe anadil eğitimi ilgili sizin bir projeniz var mı? Anadil eğitimini savunuyor musunuz?
Bizim burada temel felsefemiz şu; sizin doğuştan gelen haklarınızı vermek gibi bizim böyle gayri ahlaki bir duruşumuz yok. Anadil en tabii haktır, anamızın ak sütü gibi bize helaldir. Biz bunu öğreneceğiz, çocuklarımıza öğreteceğiz, bu kültürü yaşatacağız.
Kültür olarak mı eğitim olarak mı?
Bakın anadilin eğitimde kullanılması ve öğretilmesi olarak Gelecek Partisi'nin programında çok net ifadeler var. Bu temel bir haktır. Bu hakkın herhangi bir partinin veriyorum vermiyorum demesi ve konuşmamız bile abestir. Siz anadilde eğitim alamazsınız deme hakkım yok.
Belediyelere kayyum atamaları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Çok net. Kayyumlarla ilgili görevden alındıkları saatlerde ilk açıklama yapanlardan birisi benim. Demokrasiye inanıyorsak milletimizin seçtiklerini baş tacı yapmak zorundayız. Şayet Ahmet Türk Mardin'de belediye başkanı seçilirken, seçime girmesini engelleyecek bir sıkıntı varsa, onu ne için seçime soktunuz. Onu seçime soktunuz ve bir hafta içerisinde görevden aldınız. Siz seçilmiş bir insanı içişleri bakanlığı aracılığıyla görevden alamazsınız. Belediye başkanı şayet yargılanır ve ceza yer ise, millet tarafından seçilen belediye meclisi üyeleri var. O zaman onların içerisinden birini belediye başkanı olarak seçilseydi.
Sayın Selahattin Demirtaş'ın cezaevinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce de içerde olmalı mı?
Sayın Demirtaş bizim siyasal anlamda rakibimizdir ama bizim düşmanımız değildir ta ki teröre destek verene kadar. Bizim kırmızı çizgimiz terördür. Biz Sayın Demirtaş ile Diyarbakır sokaklarında aslanlar gibi o da söylesin söyleyeceğini, biz de söyleyelim söyleyeceğini. Sayın Demirtaş eğer terörü övücü sözler söylemişse, o ayrı değerlendirilir. Çünkü biz bilmiyoruz söyleyip söylemediğini. Sayın Demirtaş'ı cezaevine koyarak kahramanlaştırdılar. Sayın Demirtaş dışarı çıksa bile biz bunları söyledik ama hata yaptık demesi lazım. Son söz Demirtaş ile ilgili olarak iktidarın bu konudaki samimiyetsizliğini aslında biz 23 haziran seçimlerinde gördük. Abdullah Öcalan'ın mektubundan bahseden ülkeyi yönetenler, onun kardeşini TRT'lere çıkaran yönetenler eğer Demirtaş'ı daha fazla siyaset dışı görüyorlarsa burada çok büyük bir ahlaksızlık vardır.
Sayın Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken Kürdistan Bölgesi Başbakanı Sayın Neçirvan Barzani'yi Van'da karşıladı. O ziyareti ben de takip ettim. Sizin Kürdistan Bölgesi ile ilgili dış siyaseteniz ne olacak?
Bakın Türkiye Cumhuriyeti 2000'li yıllara kadar özellikle Kuzey Irak ve Kürdistan Bölgesi ile ilgili olarak genelde güvenlikçi bir mantıkla bölgeye baktı. Özellikle 2000'lerden sonra, Maşallah kardeşim Sayın Ahmed Davutoğlu'ndan bahsedildiğinde Erbil'de konsolosluğu açan odur. Orada Türk konsolosluğu açıldıktan sonra oraya Türk işadamlarının nasıl gittiğini biz gördük. Dünya değişiyor, bölge değişiyor. Orada Kürtler var, Türkmenler var, Araplar var. Biz orada her insanı kardeşimiz olarak görüyoruz ve onların gelişmesi ve kalkınmasını istiyoruz. Bunu bu ülkenin güvenliği için de vazgeçilmez olarak görüyoruz. Eğer Kuzey Irak, Kürdistan Bölgesi gelişirse, Türkiye ile ilişkileri gelişirse güvenliğimizi o zaman sağlayabiliriz. O bölgeyi siz de biliyorsunuz. Barzani ailesi ve oradaki insanlar aslında PKK terörünü kendi toprakları üzerinden Türkiye'ye bir saldırı yapmasını da sürekli kınayan açıklamalar yapıyor ve bunu istemediğini söylüyorlar. Biz gerçekten bölge ile kalıcı, derin, ekonomik ve sosyo kültürel ilişkiler geliştirmek istiyoruz. Çünkü bizim tarihimiz ve coğrafyamız bize bunu emrediyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın