Tarık Ziya Ekinci: Kantonlar geçici...

08-08-2015
Cesim İlhan
Tarık Ziya Ekinci
Tarık Ziya Ekinci
Etiketler Tarık Ziya Ekinci Barzani Erdoğan Kanton Bağımsızlık HDP
A+ A-

Kürt siyasetçisi Tarık Ziya Ekinci, Rojava’daki (Surşye Kürdistanı) kanton sistemini “geçici” olarak değerlendirerek, “Savaş süreci boyunca devam edecek bir yönetim sistemidir” dedi.

 

Kürdistan Bölgesi’nin Irak’tan ayrılıp bağımsız devlet olması gerektiğini ifade eden Ekinci, şunları söyledi:

 

“Kürtler’in, Türkiye ve Iran’ı rahatsız etmeyecek biçimde ABD ve AB ile ilişkilerini geliştirecek biçimde bir diploması geliştirmesi gerekiyor. Bunlardan birisini karşısına aldın mı bağımsızlığı sürdürmek çok zor.”

 

Türkiye’de daha önce “çözüm süreci”nin başarıya ulaşması için “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekliyordum” diyen TİP eski milletvekili, doktor ve yazar Tarık Ziya Ekinci, Artık “Kürt sorunu yok” diyen birini desteklemenin mümkün olmadığını söyledi.  

 

Ekinci, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...

 

Siz daha önce “DTP Türkiye partisi olmalı” demiştiniz. Ama o zaman Kürt hareketi tarafından eleştirilere maruz kaldınız.  Sonra HDP olan parti, sizin söylediklerinizin aynısını yapmaya başladı. Ne değişti?

 

Evet ben HDP’nin “Türkiyelileşme” projesinden önce “DTP Türkiye partisi olmalıdır” demiştim. Bugün Kürt hareketinin oluşturduğu siyasi organizasyon son derece tutarlı ve akıllıcadır. HDP başarılı ve iyi bir projedir. Daha önce söylediklerimin yapılması beni mutlu ediyor. Fakat düzeltilmesi gereken yönleri vardır. HDP eklektik ve birçok siyasi yapının biraraya gelmesiyle oluşmuş bir harekettir. Değişik yapılardan oluşunca herkesin kendine göre programı vardır. Herkes kendi programı istikametinde politika yapıyor. Bunlar HDP ile geçici olarak bir uzlaşma içerisinde çalışıyorlar. Oysa ben, Türkler ile  Kürtler’den oluşan, tek bir programı olan bir siyasi parti öngörüyordum.  Bana göre böyle birkaç partinin bir araya gelmesiyle oluşturulan HDP, Kürt sorunun çözümüne de Türkiye’nin demokratikleşmesine de cevap veremez. Bunun ileride mutlaka tek bir partiye evirilmesini temenni ediyorum. 

 

Kürt siyasi hareketi ve Kürt aydınları Türkiye’de neden bağımsızlık taraftarı değil?

 

Kürt burjuvazisi bağımsızlık istemiyor. Batı illerinde son zamanlarda büyük yatırımlar yaptılar. Bunlara “seni Kürt pazarına kapatacağım” diyemezsin. Bunun için Kürtler’in sosyolojik olarak Türkiye’den ayrılıp bağımsız devlet kurma koşulları bugün yok. Onun için bugünkü şartlarda burjuvazi Kürt bağımsızlık hareketinin öncüsü değildir. Ama Kürt aydınlarının içerisinde bağımsızlık isteyen pek çok insan vardır.

 

Siz hangi taraftasınız?

 

Ben tercihimi sosyolojik öğelere bağlıyorum. Bu öğeler, bugün Kürtler’in Türkiye’den ayrılıp ayrı bir devlet kurmasının mümkün olmadığını gösteriyor. Burjuvazinin taleplerine uygun olarak Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlamak için mücadele edecek bir hareketten yanayım. Bu mücadeleyi Kemalizm’e ve ulusalcılığa karşı olan, evrensel demokrasiyi isteyen güçlerle yükseltmek mümkündür.   

 

Savaş ve demokratikleşme iki ayrı bir duruma işaret ediyorsa, aynı anda ele alınması mümkün mü?

 

PKK, bugüne kadar ret ve inkar edilen bir halkın varlığını tescil ettirmek için ortaya çıkmış, şiddeti araç olarak kullanan bir örgüt. Bunu bir savaş olarak nitelemek bence gerçekçi değil. Tamamen hak mücadelesi veren ve Kürt halkının tanınmasını kabul edilmesini isteyen bir harekettir. Bir sürü yalpalanma yaşadı. Başta, Ortadoğu’da bağımsız Kürdistan için mücadele edeceğiz” dediler. Daha sonra “Türkiye’den ayrılıp bağımsız Kürdistan kuracağız” dediler. Fakat Türkiye’nin şartları ve Kürdistan’ın sosyal yapısı onları zorlayarak Türkiye’de demokrasi mücadelesini ön planda tutmayı kabul ettirdi.

 

PKK’nin mücadelesini sürdürmesinin nedeni henüz Türk burjuvasının ve onu temsil eden siyasi iktidarın bu sorunu çözmede sağlıklı bir programının olmayışıdır. Bir kararlılık yok. Çözüm sürecini de tamamen seçime endeksli, küçük siyasi menfaatler çerçevesinde ele alınan bir araç olarak görüyorum. PKK ile doğru dürüst bir müzakere yapılabilir. Tamamen silahsızlanma sağlanabilir. PKK otuz yıldan fazladır mücadele ediyor. Bu mücadeleyi yok sayarak “gitsinler silahları bıraksınlar” diyemezsin.

 

Son operasyonları ve çatışmaları neye bağlıyorsunuz?

 

Operasyonlar seçimden evvel başladı. Seçimlere birkaç hafta kala Erdoğan birdenbire, “görüşme, anlaşma yoktur, masa yoktur, Kürt sorunu yoktur ve biz kimseyle de müzakere etmiyoruz” dedi. Erdoğan kurdukları masayı tekmeledi. Erdoğan bunun seçimlerde bazı milliyetçi gruba giden oyları hesap ederek yaptı. Sonuç olarak da çatışmalar tekrar başladı. Şimdi dönüş yapamıyor artık. Bence bunlar önümüzdeki erken seçim için bir yatırım yapıyor. Bunlar ordu içindeki hassasiyeti de gözönüne almaya başladı. Ordu PKK’nin ihlal ettiği davranışlarında rahatsızdı. Yol kesmelerden, adam kaçırmadan, haraç almaktan rahatsızdı. Bunlar bir nevi güvenlik sorunudur. “Göz göre göre güvenlik ihlalleri var, ben elimi kolumu bağlıyorum” diyor. Bu şikâyetleri bertaraf etmek için kendi seçim yatırımı için Erdoğan böyle bir karar verdi.  Halbuki Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak böyle bir yetkisi yok.  Bugün seçim olursa bu durumlar AK Parti’nin oylarını arttırmaz. HDP de durumunu korur barajın üstünde kalır.

 

Siz daha “Erdoğan’ı destekliyorum” demiştiniz. Bu desteğiniz halen devam ediyor mu?

 

Askeri vesayete karşı çıkması, Avrupa birliği üyeliği için mücadele etmesi, 2005’te Diyarbakır’a gidip ordunun varlığına rağmen “Kürt sonu vardır bu sorunu çözmek kendime vazife olarak görüyorum” demesi çok önemli bir gelişmelerdi. Bunlar çok tutarlı politikalardı. Bütün bunları yapmaya hazır olduğu için destekledim. Şimdi ise tamamen değişti. Askeri vesayete son verdi ama kendi vesayetini kurmaya çalıştı. Türkiye’deki demokratikleşmenin önünü kesti. Erdoğan açık açık “Kürt sorunu yok” diyor. Kürt sorununu yok sayan bir cumhurbaşkanının desteklemem mümkün mü?

 

Türkiye’de PKK, Öcalan ve devlet arasında kalıcı bir müzakere süreci var mıydı?

 

Galiba PKK ile Öcalan kalıcı bir müzakereye inandılar. Fakat Erdoğan ve ekibi tamamen oyalayıcı bir siyaset izledi. Her seçim döneminde bunu biraz alevlendirdi. Müzakereleri ve süreçleri biraz ilerletti. Özellikle Kürt kamuoyunun desteğini alarak bunu çok kullandı. Aynı zamanda Türkiye’deki demokrasi güçlerinin de desteğini almak için bunu kullandı. Hep konjektörel olarak hareket etti. Hiçbir zaman köklü biçimde bir programa bağlı olarak Kürt sorununu müzakere etmeye yanaşmadı.

 

Peki, Kürt siyaseti üzerinde bir vesayetin olduğunu söyleyebilir miyiz? Sivil siyaset ile

 

Türkiye’de uzun süre Kürt siyaseti ordunun vesayeti altında yürütüldü. Güvenlikçi politika “Kürtleri yok edelim” diye bi siyaset izledi. Özal, Demirel ve Çiller zamanında öyle oldu. Açık ve net bir şekilde ordudan bağımsız bir siyaset izlenemedi. Ama Erdoğan döneminde ordunun vesayeti kırıldı. Bu sefer Kürt siyaseti üzerine sivil siyaseti vesayeti başladı.

 

Peki, PKK’nin Kürt hareketi üzerinde bir vesayeti sözkonusu mu?

 

PKK’nin direkt olarak Kürt hareketi üzerine tam bir etkiye sahip olduğunu söylemek mümkün değil. Kürt siyasi hareketinin de PKK üzerinde tam bir etkisi yok. Ama çok açık ve net olmasa da zaman zaman PKK’nin baskın olduğunu hissediyoruz. HDP Kürdistan’da militanlarının çalışmalarıyla oy alıyor. PKK o militanlar yoluyla Kürt siyasi hareketi üzerinde az da olsa bir vesayetini görmek mümkündür. Ve bu Kürt siyasi hareketinin anti kapısıdır. Bunu aşmaları lazım.

 

Sizce Kürt siyasi hareketinin Kürt sorunun çözümü için somut bir projesi var mı?

 

Hayır. Kuruluşundan bugüne kadar verdiği mücadelede açık bir programı yoktur. İlk zamanlarda Ortadoğu’da; Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ta bağımsız bir Kürdistan demiştir. Giderek Türkiye’de demokrasi mücadelesini vermeye başlamıştır. Bu aşamada da doğru dürüst bir programı yoktur.

 

Güney Kürdistan’da başkanlık ve bağımsızlık gündemde. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Artık Irak’ta Araplar’a bağlı yaşamanın koşulları yoktur. Kürtler fiilen zaten ayrılmışlar. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak Irak’tan ayrılıp bağımsız devlet olmaları gerekiyor. Bu da Kürtler’in iyi bir diploması geliştirmesine bağlıdır. Kürtler’in, Türkiye ve Iran’ı rahatsız etmeyecek biçimde ABD ve AB ile ilişkilerini geliştirecek biçimde bir diploması geliştirmesi gerekiyor. Bunlardan birisini karşısına aldın mı bağımsızlığı sürdürmek çok zor. Çünkü Kürdistan denize değil, karaya bağlıdır. Denize bağlı bir devletin hem ticari hem de ekonomi olarak ilişkilerini sürdürmesi son derece zordur. Kürdistan’ın bağımsızlık kararını Türkiye ile anlaşarak alması gerekiyor. İran’la da öyle.

 

Barzani’nin başkanlığını ve siyasi ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ben Barzani’nin izlediği dış politikayı beğeniyorum. Tutarlı görüyorum. Ama sanırım iç politikada o kadar tutarlı değil. Barzani’nin başkanlığına gelince oradaki halk başkan yapmışsa ben onlara karşı bir görüş sergileyecek değilim. Takdir oradaki Kürt halkınındır.

 

Sizce HDP barajı nasıl aştı?

 

Birincisi; Erdoğan’ın Türkiye tarzı bir başkanlık siteminin peşinde olması Türkiye’de demokratik kamuoyunu ve gelişen burjuvazisini çok rahatsız etti. Buna karşı bir tepki vardı. Bunu önleyecek tek güç HDP idi. Çünkü HDP barajı aşamasaydı Erdoğan’ın bu düşüncesi tahakkuk edecekti. İkincisi ise, Kürt siyasi örgütleri elbirliğiyle HDP’yi desteklediler. Bir nevi Kürt siyasi hareketin birliği oluştu. Eskiden AK Parti’ye oy veren sağcı Kürt feodalleri özellikle “Kürt sorunu yoktur, ben artık Kürt sorununu tanımıyorum” diyen Erdoğan’ın açıklamasından rahatsız oldular. Bu kesim Erdoğan’ın bu açıklamalarının yeni bir savaşın başlangıcı olduğunu bildikleri için HDP’yi desteklediler.

 

Batı Kürdistan’da (Rojava) Kürtlerin kurdukları kanton sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Onlar geçici yönetimlerdir. Savaş süreci boyunca devam edecek bir yönetim sistemidir. Bu kanton sisteminin tam oturmuş demek mümkün değildir. Şu an orda PYD’den başka bir güç ve seçenek olmadığı için iyi yürüyor gibi. Fakat yarın savaş biterse kantonların yürüyüp yürümeyeceği belli değil. Bu kantonlarda Kürtler’in varlığının sürdürülmesi için de merkezi bir otorite gerekir.

 

Sizin Kürt hareketi için herhangi bir öneriniz var mı?

 

Ben Kürt hareketinin Türkiye’nin demokratikleşmesi için mücadele etmesini öneririm.  Avrupa Birliği’ni mutlaka savunmaları lazım. HDP’nin Avrupa Birliği üyeliğini savunması lazım. HDP’nin çoğulcu, katılımcı kuvvetler ayrılığına dayalı, hukukun üstünlüğüne bağlı, insan haklarına saygılı bir demokrasi için mücadele etmelidir. Bunlar olmadan Kürt sorunu çözülmez.  Türkiye’nin kaderi HDP’nin bir erken seçimde yine güçlü olarak meclise girmesine bağlıdır. HDP’ye destek vermek bu toplumun demokratikleşmesini sağlayacak tek yoldur.

 

PORTRE / Tarık Ziya EKİNCİ

 

1925 Lice doğumlu. İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. 1957-1960 yılları arasında CHP üyesi, 1963’te TİP üyesi, genel sekreteri ve 1965-1969 dönemi TİP Diyarbakır milletvekili. Siyasal ve kültürel etkinlikleri nedeniyle 12 Mart döneminde üç yıl hapis yattı. 12 Eylül döneminde 5 kez tutuklandı. 1982 - 1985 arasında, baskılardan dolayı Fransa’nın başkenti Paris’te yaşadı. Evli ve iki çocuk babası.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli