Türkiye Irak Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TISİAD) Bilim Kurulu Başkanı ve Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Özer, “Türkiye’den bir takım insanlar geldi iş yaptı buradan birçok insan para da kazandı ama sorunlar da yaşandı. Dolayısıyla iyi şeyleri emsal almak lazım kötü şeyler emsal değil. Onlardan yola çıkarak güvensizlik probleminin ortadan kaldırılması lazım” dedi.
Türkiyeli iş insanlarının Kürdistan Bölgesi’nde yatırım yapmak için geç kalmaması gerektiğini söyleyen Özer, “Irak’ın ve Kürdistan Bölgesi’nin yeniden yapılandırılması için kaynak ayrılmış durumda. Zaten tarihsel bir birliğimiz var. Buraya - Kürdistan- yatırım yapmalıyız biz bir ailenin iki ferdi gibiyiz. Bunu geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Özer, başkent Erbil’i ziyaretinde Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…
Ticarette ortak dilin kullanılması gerektiğini belirtiyorsunuz. Bu konuyu açar mısınız?
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, yeni inşa ediyor yani 20 yıllık bir tarihe sahip. Dolayısıyla bir ulusu bir ülkeyi bir arada tutan temel unsurlardan bir tanesi de dildir. Baktığımız zaman da burada 4 lehçe konuşulduğunu görüyorum. Bunlar; Kurmanci, Gorani, Sorani ve Lorani’dir. Bunların da alt birimleri Dimili, Zazaki, Şexbizinki gibidir. Dolayısıyla bir Sori bir Kurmanci’yi anlayamıyor, bir Kurmanci bir Lori’yi anlayamıyor. Bu hem bilimsel gelişmeyi hem kültürel gelişmeyi, hem de ekonomik gelişmeyi engelleyen bir unsur bu birincisidir. İkincisi de; hem dilin gelişmesi için dilin mutlaka ticarette kullanılması gerekiyor. Çünkü dil canlı bir varlıktır, günlük hayatta kullanılmadığı taktirde zayıflar zayıfladıktan sonra da ölür, yok olur gider. Dolayısıyla dilin mutlaka ticarette kullanılması lazım. Dilin ticarette kullanılması sadece dilin gelişmesine katkıda bulunmaz, aynı zamanda ticarette de katkıda bulunur. Örneğin; ben buraya geldiğimde Kürtçe iletişim kurabiliyorum ama benimle birlikte buraya - Kürdistan Bölgesi’ne- gelen Türkiye’den arkadaşlar iletişim kuramıyor. Ben onlara göre daha avantajlı konumdayım. İngiltere’ye gittiğinde İngilizce ya da Bağdat’a gittiğinde Arapça geçerlidir. Dolayısıyla ortak bir dil birliğinin kurulması lazım.
Bu konuda ne yapılabilir?
Önerim şu; bütün Kürt dil bilimcileri bir araya gelerek, ortak komisyon oluşturmalıdır. Bu komisyonu da bugünden başlatmaları gerekir. Çünkü bunun sonuç vermesi 20 yılı bulur. O nedenle de acil yapmaları gereken de bu dil birliğidir, bununla beraber kültür birliği, bununla birlikte bilimsel çalışmalar ve eğitimle ilgili gelişmelerdir.
Kürdistan Bölgesi ile Türkiye’deki iş insanları arasında yapılan ticari anlaşmalarda şimdiye kadar kazanan kesimin Türkiye’deki iş insanlarının olduğu düşüncesi ağır basıyor. Bu konuda karşılıklı ticari dengeyi sağlamak ve Kürdistan’da sadece tüketimi engellemek için ne tür bir yol izlenmesi gerekiyor?
Bana göre Kürdistan’ın ikinci en büyük sorun budur. Tamamen İnşaat ve tüketim ekonomisine bugüne kadar gelmesidir. İnşaat bir yere kadar zorunludur. Çünkü beton yenmez. Kürdistan’ın gelişen Ortadoğu’da bir yer edinebilmesi için kendine mutlaka bir yer edinmesi gerekiyor. Sakız bile Bağdat, Türkiye veya İran’dan geliyor. Halbuki buranın çok verimli toprakları var. Verimli topraklarda ziraat yapılması ve tarıma dayalı sanayiler üretilmesi lazım. Burası bir de İran’a, Irak’a, Arabistan’a, Türkiye’ye Kafkaslar’a yakın bir bölgedir. Bir lojistik başkenti üstü de olabilir. Dolayısıyla yapılması gereken inşaat sektöründen sonra ziraat, ticaret ve en önemlisi de sanayinin ve teknolojinin önünün açılarak üretimin yapılmasıdır.
Yapılmamasının nedeni nedir?
Burada 3 tane temel sorun bulunmaktadır. Bir; tembellik görüyorum. Öğleden sonra fiesta yapıyor. Halbuki herkes 4 saat çalışıyorsa buranın ayakta kalıp ileri gitmesi için 14 saat çalışması lazım. 2; havaalanında, otellerde bakıyoruz Filipin’den, Bangladeş’ten adam getirmiş. Peki siz neden çalışmıyorsunuz? Petrol ne zamana kadar sizi idare edecek. Dolayısıyla petrole güven olmaz. Petrol aslında insanlığı tembelliğe de iten birşeydir. Dolayısıyla Kürdistan yüzünü Türkiye’ye ve Avrupa’ya dönmesi lazım. Yani Araplar’ın kültürüyle çağ atlamak mümkün değildir.
Bir diğeri israf meselesi, lokantaya gidiyoruz, 4 kişinin yiyeceği yemek yerine 10 kişilik yemek getiriliyor. Kalan israf ediliyor. Yazıktır, Kürdistan’da bile bu kadar aç insan varken bu israf niye! Bunun önüne geçilmesi gerekir. 3 de; az önce sorunuzda da belirttiğiniz gibi tüketim var, inşaat var ama üretim yok. Artık üretime geçilmesi lazım. Türkiye’deki işadamlarının da artık burada - Kürdistan’da- üretime yönelmesi gerekiyor. Bir diğeri de eğitimdir. Bizim Mersin’de Toros Üniversitesi var, Toros Kolejleri var turizmde yatırımlarımız var. Burada hem lise hem üniversitelerin meslek eğitim kurumlarını açabiliriz. Bu ayrıca üretime katılması içinde ayak olması lazım. Diğerleri de sağlık ve enerjidir. Bu alanlara artık Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bu konuda yatırımcılara teşvik vermesi ve bürokrasinin de ortadan kaldırması lazım.
Kürdistan Bölgesi yetkilileriyle yaptığınız görüşmelerde bu konulara değindiniz mi?
Yaptığmız toplantılarda değerli dostum Hükümet Sözcüsü Sefin Dizayi, Erbil Valisi ve Türkiye’nin Erbil Konsolosu Hakan Karaçay, birliklerin temsilcileri ve çok sayıda iş adamı katıldı. Toplantılarda hem sorunları hem de az önce değindiğim konuları dile getirdik. Yaptığımız görüşmelerde Türkiye ile burayı güvence altına alan bir hukuk anlaşması yok bu olmalı, bankacılık sistemi başladı ama cılız. Para transferlerinin sağlıklı işlenmesi için daha çok modermleşmesi lazım. Para yeşerdiği yere girer zorluk bulursa çeker gider. Onun için bu alanlarda mutlaka yeni girişimlerin yapılması gerekiyor.
Peki iki taraftaki iş insanları arasında güvensizlik olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet şunun altını çizmek istiyorum daha önce buraya Türkiye’den bir takım insanlar geldi iş yaptı buradan birçok insan para da kazandı ama sorunlar da yaşandı. Dolayısıyla iyi şeyleri emsal almak lazım kötü şeyler emsal değil. Onlardan yola çıkarak güvensizlik probleminin ortadan kaldırılması lazım.
Bizde üniversite olarak buraya geldik mastır ve doktora bölümleri açmak için görüşürken o sırada IŞİD belası çıktı ardından referandum geldi. Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında 3-4 yıldır bir soğukluk girdi. Şimdi yeniden Sayın Neçirvan Barzani Türkiye’ye gitti, Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu buraya -Erbil’e- geldi. İlişkiler yavaş yavaş gelişiyor. Bu ilişkilerin gelişmesinin temsili ön koşulu ekonomidir. Ekonomik istikrar olmazsa siyasal istikrar olmaz. Ekonomik istikrarında ön koşulu demokrasi, hukuk ve insan haklarına saygıdır. Bunların da üzerine dayanacağı unsurda toplumsal barıştır. Huzur ve güven ortamıdır. Ki bunlarda yavaş yavaş oluşuyor. Türkiyeli iş adamlarının da geç kalmaması gerekiyor. Irak’ın ve Kürdistan Bölgesi’nin yeniden yapılandıırlması için kaynak ayrılmış durumda. Zaten tarihsel bir birliğimiz var. Buraya yatırım yapmalıyız biz bir ailenin iki ferdi gibiyiz. Bunu geliştirmemiz gerekiyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın