Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Rojava’daki Kürt birliği hakkında, "Eğer Kürtler Rojava'da birlik olsaydı, durum bugünkü gibi olmazdı" dedi.
DEM Parti heyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmenin ardından siyasi partilerle görüşmelerini sürdürüyor.
DEM Parti heyeti ile görüşme hakkında Yapıcıoğlu, "DEM Parti talep ederse onlarla görüşürüz" dedi.
Anayasa değişikliği ve Kürtçe dili konusunda da HÜDA PAR Başkanı Yapıcıoğlu, "Türkiye'nin anayasası değişmeli ve Kürtçe resmi dil olmalı" ifadelerini kullandı.
Öcalan’ın PKK’ye silahları bırak çağrısı yapıp yapmayacağına ilişkin soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, “Eğer sadece silah bırakma konusu pazarlık edilecekse muhatap Abdullah Öcalan'dır. Öcalan böyle bir çağrıyı PKK'ye yapacak mı yapmayacak mı belli değil. Böyle bir çağrıyı yaptıktan sonra, Kandil'deki arkadaşları bunu kabul edecek mi etmeyecek mi o da belli değil. Ama ben inanıyorum ki böyle bir çağrının yapılma ihtimali var ancak sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz” dedi.
Süreci desteklerini belirten Yapıcıoğlu, “Daha önce de söyledim, PKK’nin silah bırakması için yapılan çalışmayı destekliyoruz. PKK’nin bugün Kürtlerin önünde bir sorun olduğunu ve Kürtlere en büyük zararı verdiğini söylediğimiz gibi. PKK’nin silah bırakması gerektiğini söylüyoruz. Bu bir. İkincisi; PKK silah bıraksın ya da bırakmasın Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Diyoruz ki Kürtler de Türkler gibi bu cumhuriyetin kurucularıdır, ancak bugün devlet sanki sadece Türklerin devletiymiş gibi davranıyor. Kürtlerin bir kısmı da kendilerini bu devletin sahibi olarak görmüyor. Diyoruz ki bunun ortadan kalkması gerekiyor, Kürtler de bu toprağın, bu ülkenin sahibidir ve bu devletin, bu cumhuriyetin kurucularıdır, eşitlik olması gerekiyor, Türklerin hakkı neyse Kürtlerin de aynı olması gerekiyor. Kürtçenin de devlette kullanılması, anadilde eğitimin önünde hiçbir engel olmaması gerekiyor, bunun için de Türkiye'nin anayasasının değişmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Rûdaw’dan Şahyan Tahsin'in sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Bilgilerinize göre, Abdullah Öcalan ile bu yeni süreç nasıl başladı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Bilindiği gibi, 1 Ekim'de MHP Başkanı yerinden kalkıp DEM Parti milletvekillerinin yanına giderek ellerini sıkıp onları selamladı. Bunun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, DEM Parti'nin kendilerine uzatılan bu elin kıymetini bilmesi gerektiğini söyledi. Bundan üç hafta sonra, 22 Ekim'de Devlet Bahçeli grup toplantısında bir konuşma yaparak 'Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalksın, TBMM'ye gelsin, DEM Parti grubunda konuşma yapsın ve PKK'yi lağvedip silah bıraktığını açıklasın' dedi.
Bunun ardından bir süreç başladı, gidiş gelişler oldu. Aynı zamanda DEM Parti eşbaşkanları Adalet Bakanlığı'nı ziyaret ederek Abdullah Öcalan'ı görmek istediklerini söylediler. Bir süre geçti, izin çıktı ancak parti eşbaşkanları için değil. Önceki heyet gibi yine Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk ve Pervin Buldan İmralı'yı ziyaret ettiler. Bundan sonra bir süreç başladı ancak bu sürecin ne olduğu, nasıl olması gerektiği konusunda her taraf farklı şeyler söylüyor. Bazı taraflar bunun yeniden başlayan bir çözüm süreci olduğunu söylüyor. Hükümet tarafı, AK Parti ve MHP ise süreç yok, görüşme yok, ateşkes yok, PKK'nin en kısa zamanda silah bırakması gerekiyor diyor.
Hem PKK hem de PYD, yani hem Türkiye'de hem Rojava'da hem de her yerde PKK’nin silah bırakması gerekiyor. Gerçekte İmralı'da ne konuşuldu, saatlerce orada kaldılar ancak bugüne kadar medya aracılığıyla halka söylenen şey çok kısa. Sadece açıkladıkları yedi madde var, bir sürecin başladığını söylüyorlar. Abdullah Öcalan da tüm siyasi tarafların bu sürece katılmasını istiyor. Bir çözüm bulunmalı. Bölgenin şartları, Suriye'de, Gazze'de ve Filistin'de yaşanan olaylar mutlaka bir çözüm olması gerektiğini dayatıyor. Ancak nasıl bir çözüm olacağı, çözümden neyin kastedildiği, hükümetin niyetinin ne olduğu, Bahçeli'nin niyetinin ne olduğu henüz belli değil.
Rûdaw: DEM Parti'nin bu maddelerle siyasi taraflara gittiğini söylediniz. DEM Parti sizinle görüşme talebinde bulundu mu?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hayır, bu saate kadar böyle bir talep bize ulaşmadı, böyle bir mesaj gelmedi. Gelirler mi gelmezler mi belli değil.
Rûdaw: Böyle bir talep olursa yanıtınız ne olur?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Eğer gelirlerse, bizim de öngörülerimiz var, endişelerimiz var, taleplerimiz var, sözümüzü söyleriz, önce onları dinleriz. Acaba ziyaretlerinin amacı ne, hangi sıfatla geliyorlar, sadece Abdullah Öcalan'ın mesajlarını mı siyasi taraflara iletiyorlar yoksa süreç hakkında görüş ve fikirleri mi var. Öngörüleri nedir, ne söylüyorlar henüz belli değil. Geldiklerinde ne söylerlerse ona göre dinleyeceğiz.
Elbette biz de bu konuda yani Kürt sorununun çözümü konusunda siyaset alanına girdiğimiz günden, yani partimizi kurduğumuz günden bugüne kadar söylediklerimiz var. Kürt sorununun devam ettiğini ve çözüme ihtiyaç duyduğunu söylüyoruz. Fakat uzun bir süredir, 2015'ten bu yana hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de öncesinde yani 2013-2015 çözüm süreci döneminde de MHP böyle bir sorunun olmadığını söylüyordu. Ama biz bir sorun olduğunu, iyi bir sürecin yürütülmesi ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini, çözüm için üzerimize düşen ne görev varsa yerine getireceğimizi söylüyoruz.
Diyoruz ki bu konunun çözülmesi gerekiyor ve birbirinden ayrılması gereken iki konu var. Türkiye'nin önünde iki mesele var, biri PKK meselesi, PKK’nin silahları, PKK’nin yürüttüğü savaş, diğeri de Kürt sorunu. Biri diğerine bağlanmamalı ya da biri diğerinin önünde şart ve engel olmamalı.
Diyoruz ki PKK silah bıraksın ya da bırakmasın, Türkiye Devleti'nin, hükümetin bu konuya bir çözüm bulması gerekiyor, bu meselenin çözülmesi gerekiyor, Kürt-Türk kardeşliğinin yeniden inşa edilip güçlendirilmesi gerekiyor. PKK'ye da diyoruz ki, bu mesele çözülsün ya da çözülmesin PKK’nin silah bırakması gerekiyor. Çünkü bugün öyle bir noktaya geldik ki PKK’nin silahları en büyük zararı Kürt halkına veriyor. Ve çözümün önündeki en büyük engel de bugün PKK’nin silahlarıdır.
Rûdaw: Şu andaki süreç hakkında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da MHP Başkanı Devlet Bahçeli ile herhangi bir görüşme ve temasınız oldu mu?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 1 Ekim'den önce çok kez görüşmelerimiz oldu, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Kürt sorunu yoktur derken de kendisini ziyaret ettik, Kürt sorununun olduğunu ve çözülmesi gerektiğini söyledik, görüşümüzü kendisine ilettik ancak 1 Ekim'den sonra bu konuda Erdoğan ile aramızda herhangi bir görüşme olmadı.
Rûdaw: Size göre bu seferki sürecin amacı nedir?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Görünen o ki, hükümetin, Bahçeli'nin ve devletin amacı PKK'yi silahsızlandırmak, silahları susturmak. Sadece Türkiye'de değil, Rojava'da da, Suriye Kürdistanı'nda da PYD'nin de silah bırakması gerektiğini söylüyorlar. Evet, Kürtler ve Türkler kardeşliklerini güçlendirsinler, belki tarihte yeni bir anlaşma, 100 yıl önce, birkaç yüz yıl önce, 900 yıl önce olduğu gibi, yine böyle bir kardeşlik aramızda kurulsun ama bunun için ne adımlar atılacak; kimse bunlardan bahsetmiyor ve gündemde böyle bir şey olmadığını söylüyorlar. Gündemde tek bir şey var diyorlar: Ya PKK ellerindeki silahları susturacak ya da biz o silahı ellerinde tutan kişileri susturacağız.
Rûdaw: Sizce Öcalan PKK'ye silah bırakma çağrısı yapacak mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Eğer sadece silah bırakma konusu pazarlık edilecekse muhatap Abdullah Öcalan'dır. Öcalan böyle bir çağrıyı PKK'ye yapacak mı yapmayacak mı belli değil. Böyle bir çağrıyı yaptıktan sonra, Kandil'deki arkadaşları bunu kabul edecek mi etmeyecek mi o da belli değil. Ama ben inanıyorum ki böyle bir çağrının yapılma ihtimali var ancak sonucun ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Rûdaw: Abdullah Öcalan TBMM'ye gidecek mi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Öngörüm şu ki, ben inanmıyorum. Yani bugünkü yasalar Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkıp doğrudan Meclise gitmesi için uygun değil. Eğer üzerindeki tecrit kalksa, eğer kalan cezası affedilse… Çıksa bile uzun bir süre geçmeden, bugünkü yasalara göre mümkün değil, böyle uzun cezası olan birinin, çıktıktan sonra seçimlere katılıp Meclise girmesi bugünkü yasalar çerçevesinde temel bir değişiklik olmadan mümkün değil.
Rûdaw: Yani yasaların değiştirilip Öcalan için bir düzenleme yapılarak Meclise gitmesinin önünün açılacağına inanıyor musunuz? Çünkü başlangıçta çağrı yapıldığında, Öcalan'ın Meclise gelmesi konuşulmuştu…
Zekeriya Yapıcıoğlu: Doğru, 22 Ekim'de Bahçeli'nin çağrısı bu şekildeydi, yasalarda değişiklik yapılıp Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması mümkün. Ev hapsinde olması yani cezaevi dışında olması yani başka şartlarda tutuklu olması mümkün, üzerindeki kalan cezayı kaldırmaları mümkün. Serbest kalsa bile, milletvekili olarak meclise girecek kadar önünün açılacağına inanmıyorum. Ancak PKK, Öcalan ve DEM Parti'nin de bir zayıflığı var. Yani Öcalan'ın serbest bırakılması için de böyle bir çağrı çıkabilir; yani Abdullah Öcalan PKK'ye silah döneminin, silahlı mücadele döneminin, silahlı mücadelenin geçtiğini, bundan sonra siyasi bir mücadele yürüteceklerini söyleyebilir, böyle bir çağrı olabilir.
Rûdaw: Siz HÜDA PAR olarak bu süreci destekliyor musunuz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Daha önce de söyledim, PKK’nin silah bırakması için yapılan çalışmayı destekliyoruz. PKK’nin bugün Kürtlerin önünde bir sorun olduğunu ve Kürtlere en büyük zararı verdiğini söylediğimiz gibi. PKK’nin silah bırakması gerektiğini söylüyoruz. Bu bir.
İkincisi; PKK silah bıraksın ya da bırakmasın Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Diyoruz ki Kürtler de Türkler gibi bu cumhuriyetin kurucularıdır, ancak bugün devlet sanki sadece Türklerin devletiymiş gibi davranıyor. Kürtlerin bir kısmı da kendilerini bu devletin sahibi olarak görmüyor. Diyoruz ki bunun ortadan kalkması gerekiyor, Kürtler de bu toprağın, bu ülkenin sahibidir ve bu devletin, bu cumhuriyetin kurucularıdır, eşitlik olması gerekiyor, Türklerin hakkı neyse Kürtlerin de aynı olması gerekiyor. Kürtçenin de devlette kullanılması, anadilde eğitimin önünde hiçbir engel olmaması gerekiyor, bunun için de Türkiye'nin anayasasının değişmesi gerekiyor.
Bunun için de bazı önerilerimiz var, bazı tekliflerimiz var. İnanıyorum ki, önümüzdeki dönemde, yani bir iki ay içinde, siyasi taraflar arasında anayasa değişikliği için bazı ziyaretler olacak, o zaman da önerilerimizi ve görüşlerimizi belirteceğiz, hem siyasi taraflara hem de halkımıza söyleyeceğiz.
Rûdaw: Sizce bu devlet nasıl Kürtlerin ve Türklerin devleti olur, sizin dediğiniz gibi Türklerin hakkı neyse Kürtlerin de aynı olması nasıl hayata geçirilir?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Eğer istek varsa, doğru bir niyet varsa ve bu yönde bir irade varsa, kapsamlı bir şekilde tüm taraflarla, hükümetle, siyasi taraflarla da görüşmeler yapacağız, değişikliğin nasıl olacağı konusunda hazırlıklarımız var. İnşallah bunları kapsamlı bir şekilde söyleyeceğiz, başta, anayasanın başlangıcında “dibace” denilen bölümde, yani maddeler başlamadan önce, bu giriş yazısında 20'den fazla kez Türklerden bahsediliyor. Yani diyorlar ki biz Türk dediğimizde Türk milletinden bahsediyoruz. Türk milleti ne demek? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kişiler anlamında, bu şekilde isimlendiriyoruz, etnik bir isimlendirme değil.
Fakat gerçekte o metni okuduğumuzda Türk kelimesinden kasıt nedir? Biz etnik olarak anlıyoruz, birçok kişi öyle anlıyor, diyoruz ki eğer bir etnik grubun veya kavmin adı anayasada geçecekse, bu olmaz. Ya hiçbir kavmin adı geçmemeli, ya da geçecekse, anayasanın başlangıcında denilmeli ki bu cumhuriyet 100 yıl önce, bu topraklar üzerinde birlikte yaşayan halklar, yani Kürtler ve Türkler diğer halklarla birlikte bu cumhuriyeti kurdular. Ve hepsi birlikte bu cumhuriyetin, bu ülkenin sahibidir, eşittir. Kürtçe için bugün örneğin Türkiye anayasasında Türkçe dışında, hiçbir dil vatandaşlık için anadil olarak öğretilemez diyor.
Bu şekildeki maddelerin anayasada yer almaması, çıkarılması gerekiyor, nasıl ki Türkler bu cumhuriyetin kurucusu, bu ülkenin sahibidir, dilleri okullarda resmi olarak tüm vatandaşlara, çocuklara öğretiliyorsa, Kürtler de talep ettiklerinde dillerinin de okulda öğretilmesi gerekiyor, sadece Kürtçe öğretilmesi değil, belki fizik ve matematik gibi diğer derslerin de Kürtçe olarak çocuklarımıza öğretilmesi. Yani anadil önündeki engel sadece Kürtler için değil, bu topraklarda yaşayan hangi halk varsa, Arap, Çerkez, Gürcü, Arnavut, ne varsa, herkes kendi dilinde eğitim alabilmeli.
Rûdaw: Yani anayasa değişikliği için ilk adım, başlangıç bölümünün değiştirilmesi mi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Evet, başlangıç bölümünün de değiştirilmesi gerekiyor, Kürtçenin önündeki engelin de kalkması gerekiyor, herkesi Türk olarak tanımlayan vatandaşlık tanımının da değişmesi gerekiyor.
Rûdaw: Bunun yerine konulacak bir öneriniz var mı? Sadece Türk ifadesi çıkarılsın mı yoksa tüm unsurların adı mı yazılsın?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hayır, biz hiçbir unsurun adının içinde yer almaması gerektiğini söylüyoruz, bu topraklarda kim yaşıyorsa hepsi vatandaştır ve yasa önünde eşittir, kimse kimseden ne üstün ne de aşağıdır diyoruz. İlla bazı unsurların adını yazacağız derseniz, eğer Türk unsurunun adı yazılacaksa, Kürt'ün de yazılması gerekir. Evet başka halklar da var, başka unsurlar da var, 26 tane var.
Rûdaw: Bu sorunun çözümü için iyi bir yol olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa başka görüşleriniz de var mı, Kürt sorunu nasıl çözülür?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Anayasanın değişmesi için bazı adımlar atılmalı, bazı yasalar değişmeli. Bazı idari adımlar var ki atılırsa, anayasa değişikliği de gerekmiyor, nasıl? Örneğin bakanlığın tek bir kararıyla, mesela bazı yerlerin isimleri değiştirilmişti. Ya da Şeyh Said, Palulu Şeyh Said gibi “hain” olarak ilan edilen ama Kürt halkı içinde büyük saygınlığı olan şahsiyetler. 1925'te bir ayaklanma oldu, bu kıyamdan sonra Şeyh Said ve arkadaşları Diyarbakır'da idam edildiler. Biz diyoruz ki hem ailesinden hem de Kürt halkından özür dilenmesi ve itibarının iade edilmesi gerekiyor.
Doğru, 1938'de bir yasa çıktı, İstiklal Mahkemelerinde mahkum olup idam edilenlerin, o hüküm üzerlerinden kalktı, ama Türkiye tarihinden, yeni cumhuriyetten bahseden kitaplarda o yazıların da değişmesi gerekiyor. Yani Kürtleri inciten o kelimelerin çıkarılması gerekiyor. Yani birçok adım var, yavaş yavaş eğer irade varsa, eğer samimiyet varsa adım adım bu konu çözülebilir.
Rûdaw: Siz Cumhur İttifakı'nın bir parçasıydınız, şu andaki süreç iyi giderse, AK Parti ve MHP'nin, Devlet Bahçeli'nin Kürt sorununun çözümü için nasıl bir planı var veya olacak?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Belli değil, gerçekten bu şekilde bir bilgi elimizde yok. Ama her görüşmemizde söylüyoruz, yani bugün değil, bir yıl önce de, iki yıl önce de, üç yıl önce de, 2015'ten bu yana ne zaman bu konu gündeme gelse dedik ki, Kürt sorunu hala devam ediyor, hala çözülmemiş, çözülmesi gerekiyor. Konu açıldığında da hangi yönde adım atılması gerektiği sorulduğunda, görüşümüzü söylüyoruz. İnancımız şu, birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile bir görüşmemizde, yine böyle bir tartışma oldu, Kürt sorunu yok dedi, biz var ve çözülmemiş dedik.
Bu noktaya geldi ve dedi ki evet kabul ediyorum, Kürt kardeşlerimiz var sorunları var, problemleri var kabul ediyorum, ama bunun Kürt sorunu, Kürt meselesi ya da Kürt problemi olarak adlandırılmasını kabul etmiyorum; ama kabul ediyorum, Kürt kardeşlerimizin sorunları var ve bu bizim görevimiz, çözüm bulmamız gerekiyor, bir çare bulmamız gerekiyor.
Rûdaw: Bu sürece karşı bazı sesler var, biri İYİ Parti ve CHP’nin de çekinceleri var. Görünen o ki CHP de desteklemiyor. Bu “CHP'nin Kürt sorununun çözümüne” inanmamasından mı kaynaklanıyor?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Ben CHP'nin görüşünün netleşmediğine inanıyorum. Muhtemelen onlar da kendi içlerinde bu konuyu tartışıp bir karar verecekler, bu sürece karşı mı duracaklar yoksa destek mi verecekler. Ama görüldüğü kadarıyla net bir görüş onlarda oluşmamış ve belki bazı endişeleri var bu süreç hakkında, süreç nereye gidiyor, niyet ne. Gerçekten bugüne kadar yapılan bu görüşmeler hakkında medyaya ve halka çok az şey söylendi. Hükümetin söylediği ile DEM Parti'nin söylediği de çok yakın değil, bu yüzden bazıları şüpheli, bazıları endişeli, bu da normal.
Rûdaw: Peki size Rojava hakkında bir soru sormak istiyorum. Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu grupları, Tişrin Barajı ve Kobani çevresine saldırılarını sürdürüyor. Size göre, bu saldırıların durdurulması gerekiyor mu?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Gerçekten biz diyoruz ki 13 yıldır Suriye'de bir iç savaş var, belki birçok uzak ve yakın devlet, komşu ve Amerika gibi uzaktan gelen, Rusya gibi, bazı Avrupa devletleri gibi ülkeler de bu savaşa katıldı, diyoruz ki yaklaşık 14 yıl oldu, bu gelecek Mart'ta 14 yıl bitiyor. Bu savaş devam ediyor, diyoruz ki Suriye halkları ister Kürt, ister Arap, ister Türkmen, her kim varsa, ister Müslüman ister gayrimüslim, ister Alevi ister Şii, hepsi kendi çapında acı görmüş ve kan dökülmüş.
Suriye'deki halklar kim varsa bir araya gelsinler, birlikte, diyalogla, siyasi bir şekilde, herkes bir masada otursun görüşmeler yapsın. Gelecekte Suriye'de nasıl bir devlet kurulacak, kimin hakkı hukuku nedir bunlar yerine getirilsin ve barışçıl bir şekilde konularını konuşarak diyalogla çözsünler ve herkesin kendisini içinde göreceği yeni bir anayasa konulsun. Bizim fikrimiz budur.
Fakat bu gerçekleşmeden önce, anayasa yazılmadan önce, bugün elinde silah olanlar, Suriye topraklarında nasıl bir pozisyon alabileceklerini ve ellerini nasıl güçlendirebileceklerini arıyorlar. Ama en büyük gücün, hak sahibi olanın gücü olması gerekiyor. Yani kim haklıysa o güçlüdür, Suriye topraklarında eşitlik olması gerekiyor. Birkaç yıl öncesine kadar, Baas rejimi döneminde Kürtlerin bir kısmının kimliği bile yoktu, vatandaş olarak tanınmıyorlardı. Mülkiyet hakları yoktu, eğitim hakları yoktu, birçok haktan mahrumdular.
Fakat Suriye iç savaşı başladıktan sonra, PYD-PKK, diğer Kürtlere yani PDK ve ENKS'nin diğer parçalarına saldırdı, bir kısmını Suriye'den çıkardılar, onlara baskı yaptılar. Bugün de yani IŞİD'in Kobani'ye saldırısı sırasında tüm Kürtlerden yardım istedi. Dediler ki, gelin bize yardım edin, IŞİD Kobani'yi almak üzere, Kürtleri katledecek, büyük bir katliam olacak. Fakat Peşmerge gelip Kobani Kürtlerine yardım ettikten, Kobani IŞİD'den kurtarıldıktan sonra, tekrar eski yoluna döndü. Eski haline döndü.
Bundan sonra Suriye Kürtleri, birlikte tüm siyasi taraflarla, birlikte, Rojava topraklarında bir yönetim kurabilselerdi, bugün Rojava'nın şartları bu şekilde olmazdı. Fakat PKK, PYD küçük olsun ama benim olsun dedi ve bugün belki bunun zararını çekiyor. Biz diyoruz ki oradan göç eden Kürtlerin, ister buraya Türkiye'ye gelmiş olsun, ister Kürdistan'a, Irak Kürdistan Bölgesi'ne gelmiş olsun, onların da topraklarına dönmesi gerekiyor. Suriye'deki unsurlar ne olursa olsun, herkes mülküne, toprağına, köyüne, hakkına kavuşsun ve böyle bir rejim kurulsun.
Kim karar verecek? Suriye hakkında karar vermek bizim hakkımız değil, sadece elimizden gelirse onlara yardım ederiz ve ellerinden tutarız, ama nasıl bir devlet kuracaklar, nasıl kendilerini yönetecekler, bu Suriye halkının kararı olacak ve onlar kendi sistemlerini kuracaklar.
Rûdaw: Türkiye Rojava’ya karşı nasıl davranmalı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Gerçekte sadece Türkiye değil, biz diyoruz ki bugün Baas rejimi yıkıldı, ama Suriye halkları tamamen zulüm altındaydı o zulüm bitti, biz bunun için şükrediyoruz, diyoruz ki inşallah böyle bir zulüm bir daha kimsenin başına gelmez. Gerçek şu ki Baas rejimi Irak'ta nasıl zulüm yaptıysa aynı rejim Suriye'de de tüm Suriye halkına zulüm yapıyordu. Suriye'nin etrafındaki devletler, Suriye'nin komşuları, ister Türkiye ister Irak ister Ürdün ve diğerleri, Suriye halkına yardım etmeli.
Sadece, örneğin Türkiye sadece Türkmenleri desteklemesin ya da Bağdat hükümeti sadece Arapları ya da Kürdistan Bölgesel Yönetimi sadece Kürtleri sahiplenmesin. Hepimiz insanız ve eşitiz, herkesin tüm mazlumlara yardım etmesi gerekiyor. Türkiye eğer kardeşlik ve dostluk elini Suriye'nin tüm unsurlarına uzatırsa, uzun vadede bu Türkiye'nin yararına olacaktır.
Bölgede sadece tek bir unsurdan, tek bir halktan, tek bir milletten, ya da tek bir dinden, tek bir mezhepten oluşan hiçbir devlet yok. Yani orada ne varsa, bu tarafta sınırda da var, sınırın altında ne varsa, üstünde de var, devlet şunu unutmamalı ki orada olan kişiler hangi milletten olursa olsun, hangi inançtan olursa olsun, akrabaları, insanları, dostları ve hatta kardeşleri, sınırın bu tarafında da var, hepsini eşit görmeleri gerekiyor, kardeşlik elini, dostluk elini, merhamet ve şefkat elini onlara uzatmaları gerekiyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın