Kürt Baharı’nın yazarı: Kürtler hiç bu kadar güçlenmemişti!

“The Kurdish Spring (Kürt Baharı - Ortadoğu'nun Yeni Haritası)" isimli kitabın yazarı Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Çalışmaları Direktörü David Phillips, Kürtler’de demokrasi bilincinin diğer Ortadoğu ülkelerinin çok ilerisinde olduğunu belirterek, “Kürt toplumu bu açıdan nerdeyse tüm Arap ülkelerinden daha önde gidiyor” dedi.

 

Son yıllarda Kürtler üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Phillips,Kobani direnişinin Kürt tarihinde “Halepçe” gibi ulusal kimliğin inşası için önemli bir yer tutacağını söyledi.

 

ABD’nin Peşmerge Güçleri’ne silah vermesini ve Iraklı Kürtler’in bağımsızlığına destek olmasını isteyen Phillips, “Uluslararası Koalisyon, Kürt savaşçılar dahil olmadan IŞİD’i yenemez” dedi.

 

CNBC’de dün “İŞİD’i yenmek için ABD’nin neye ihtiyacı var?” başlıklı yazısı yayınlanan Phillips, Obama yönetimine “Önce Irak” politikasını, “Önce Erbil” olarak değiştirmesi çağrısında bulundu.

 

Phillips “İŞİD’i bitirmek için Kürtler’e ihtiyacımız var. Bugün Kürtler’e ağır silah vermezsek, yarın ABD askeri karadan savaşmak zorunda kalır” diye yazdı.

 

Rudaw’a konuşan Phillips, son zamanlarda Ortadoğu’da yaşananları, Kürtler’i ve IŞİD’i değerlendirdi.

 

Uzun bir süredir Kürt Sorunu üzerine yazıyorsunuz? Bir de yakın tarihte “Kürt Baharı” adını verdiğiniz bir kitabınız yayımlandı...“Arap Baharı” ile karşılaştırmak için mi bu ismi seçtiniz?

 

Kürtler’de demokrasi giderek gelişiyor. İnsan hakları ve demokrasi konusunda Kürtler Ortadoğu’da diğer halklar açısından çok önemli bir model teşkil ediyor. Arap ülkeleri despotik rejimlerden kurtuldu ama yerine daha etkili ve temsilci bir yönetim koyma noktasında başarısız oldu.

 

“Kürt Baharı” ile “Arap Baharı” arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

 

Arap Baharı başarısız olurken, Kürt Baharı başarılı oldu. Tunus hariç Arap Baharı olan diğer ülkeler, işlevsel bir demokrasi kuramadı. İş, hükümeti gözetim altında tutma ve hesap verebilirliğe gelince toplumun rolü çok hayati bir önem taşıyor. Kürt toplumu bu açıdan nerdeyse tüm Arap ülkelerinden daha önde gidiyor.

 

Kürtler Ortadoğu’ya ilham kaynağı olabilir

 

Kitabınızda Irak’ın bölüneceği, Ortadoğu’da yeni bir haritanın oluşacağı tezlerini işliyorsunuz... Bu süreçte Kürtler nasıl bir rol oynayabilir?

 

Ortadoğu’nun yeni haritası, dünyada bundan sonraki ilk bağımsız devlet olacak olan Kürdistan’ın sınırlarına bağlı olarak değişecek. İŞİD’in ülkede çıkardığı krizin ardından Irak dağıldığında Kürdistan Bölgesi ayağa kalkacak ve uluslararası toplum da güvenlik ve ticari ilişkiler bakımından gereken ilgi ve işbirliğini gösterecek. Kürtler yaşadıkları ülkelerin demokratikleşmesine hem yardımcı olabilir, hem de ilham kaynağı.

 

Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık ilan etmesi halinde Ortadoğu’da güç dengeleri nasıl etkilenir? Kürtler’e bölge devletlerinden kimler destek verir?

 

Tek taraflı bağımsızlık ilanı tansiyonu tırmandırabilir. Güney Kürdistan bir devletmiş gibi hareket etmeli. Irak dağıldığında, Irak Kürdistanı da yükselişe geçecektir. Eğer bağımsız bir devlet ilanı olacaksa, bu Bağdat’la yapılacak nötr bir anlaşma ile sağlanacak. İyi bir yönetim, gelirlerde şeffaflık ile enerjiden elde edilen gelirlerin Kürt bileşenleri arasında adil bir şekilde dağıtılması anlayışıyla hareket edilmeli.

 

Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaşabilirler!

 

Bağımsız bir Kürdistan’ın muhtemel geleceğini nasıl görüyorsunuz? Mesela Rojava ile birleşirler mi?

 

Suriye ve Irak devletleri çöktü. Irak Kürdistan’ı Rojava ve Suriye üzerinden deniz bağlantısı kurabilir. Kürtler birbirine çok bağlı, özellikle kendilerine saldırı yapıldığında daha bir bağlılar. Kürdistan Bölgesi ile Rojava arasında bir çeşit konfederasyon ya da gayri resmi bir düzenleme olabilir. Özellikle Kurdistan Bölgesi’nin Kuzey Suriye üzerinden Akdeniz ile bağlantı kurması için. Fakat ben su an için bu amaçla herhangi bir resmi anlaşma olacağını sanmıyorum.

 

Amerika’da Kürtler konusundaki uzmanlardan biri olarak, son dönemlerde yazılarınız aracılığıyla Kürtler’le çalışmaları konusunda tavsiyelerde bulunuyorsunuz. CNBC’de Obama yönetimine hem eleştiri hem tavsiye niteliğinde bir yazınız çıktı. Obama yönetimi nasıl bir Kürt politikası yürütmeli?

 

Öncelikle şunu belirteyim; ABD’nin hava saldırısı Kürtler’in daha fazla bedel ödemesini önledi. Aynı zamanda Şengal’de insani trajedinin daha da kötüye gitmesi engellendi. Peşmergenin Musul Barajı’nı geri alması, PKK ve PYD’nin Kobani’yi savunmasına destek verdi. Eğer ABD İŞİD’e karşı savaşta ciddiyse o zaman karada savaşanlara destek vermeli. Kürtler, Irak ve Suriye’de verdikleri savaşlarda sunu kanıtladı; Kürtler İŞİD savaşçılarını alt etme ve yenme yeteneğine sahip.

 

ABD, Kürdistan Bölgesi’ne doğrudan silah yardımı yapmalı ki bu silahlar ağır silahlar olmalı, savaşın gidişatını değiştirmeli ve Musul geri alınmalı. ABD yönetimi Kürtler’le daha yakın güvenlik ve ticari işbirliği geliştirmeli. Uluslararası koalisyon, Kürt savaşçılar dahil olmadan IŞİD’i yenemez. Bu yüzden, Kürtler ulusal yönlü istekleri konusunda ABD’den destek beklemeyi hak ediyor.

 

PKK terör listesinden çıkartılmalı

 

Kürt ve Amerikan ilişkilerini geliştirilmesi için, “ Kürdistanı’nın bağımsızlığının desteklenmesi,” “PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkartılması” ve “Rojava adına PYD ile işbirliği yapılması” yönünde tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Bu çağrılarınıza Washington’dan ne gibi tepkiler alıyorsunuz?

 

Washington'un Türkiye’ye bakışı değişiyor. Türkiye’nin NATO müttefikliğine ne kadar uygun olduğu konusunda giderek büyüyen bir tartışma var. NATO güvenlikten işbirliğinden daha fazla bir önem arz ediyor. Ortak değerlere sahip ülkeler topluluğudur NATO. Gezi’den beri Türkiye NATO üyeliği kriterleri ile örtüşmüyor.

 

PKK, 11 Eylül saldırılarından sonra yabancı terör örgütleri listesine dahil edildi. PKK terör listesinden çıkartılmalı. Eğer, Ankara ve PKK konuşuyorsa neden batılı devletler hala PKK’yı dışlamaya devan etsin.

 

Ne barış var ne de barış sureci!

 

Daha barış süreci başlamadan “PKK’nin silahsızlandırılması, dağdan indirilmesi ve topluma yeniden entegre edilmesi” yönünde bir yol haritası yazmıştınız. Son yıllarda Washington-Ankara-Diyarbakır-Erbil arasında birçok seyahatleriniz oldu. Bu sürecin başlamasında nasıl bir rol oynadınız? Hala bu süreçte yer alıyor musunuz?

 

Çok ucuz bir yaklaşım sergileniyor. AKP Hükümeti hala Kürtler’e siyasi ve kültürel bir hak vermiş değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan hala tahrik edici bir dil kullanıyor ve PKK’ye “terör örgütü” diyor. Türkiye barışta ciddiyse o zaman anlamlı adımlar atmalı ve demokratik özerklik tanımalı. Değilse eğer, o zaman gerçekten de durum riskli bir boyutta demek ki, Türkler ve Kürtler’in bunu istediğini sanmıyorum.

 

Ben politik diyalogu destekliyorum. Ancak bugün ortada ne barış ne de barış süreci var. Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürt Sorunu’na kesin ve kalıcı bir çözüm bulması gerekirken, eline geçen tarihi fırsatı boşa harcıyor.

 

AKP Kürt sorununu çözebilir mi peki?

 

Evet. AKP Kürt sorununu çözebilir. Ama bunun için barışa yönelik ilkeler ve taahhütlerle hareket etmeli. Politik oyunlar oynamak yalnızca Kürtler’i öfkelendirir ve PKK’yı de yeniden radikalleştirir.

 

Kürdistan Bölgesi  ile Türkiye ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ilişkiler “çözüm süreci”ne nasıl katkıda bulunabilir?

 

Ankara ve Erbil stratejik bir ortaklık geliştirdi. Ancak, Türkiye yalnızca “iyi gün dostu” olduğunu kanıtladı. İŞİD Kürdistan’a saldırdığında, Türkiye Kürtler’in kendisinden yardım talebini reddetti.

 

Birincisi, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. İkincisi de, Türk rehineler meselesi. Türkiye hala koalisyon güçlerinin İncirlik Hava Sahası’ndan İŞİD’e hava saldırısı yapılmasını reddediyor. Erdoğan’ın sınırlar kapatıldı açıklamasına rağmen, hala Türkiye ve Suriye’de cihatçıların geçiş hattı devam ediyor.

 

Kobani Kürt tarihinde Halepçe gibi rol oynar

 

Suriye ve İran’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu iki ülkede Kürtler nasıl bir rol oynayabilir?

 

PYD, kadın savaşçılar ve PKK,  Kobani’nin savunmasında gösterdikleri kahramanlıklar nedeniyle büyük övgüleri hak ediyor. Iraklı Kürt peşmergeler de çok anlamlı bir şekilde destek verdi. İŞİD, hiçbir Kürt liderin yapamadığını başardı: Kürtler’in birliğini ve ortak bir amaca yönelmesini sağladı. Kürtler, terörizmle savaşta Amerika’nın en iyi ve en vefalı dostudur.

 

Kobani direnişi Suriye ve Ortadoğu açısından ne ifade ediyor? Sizce Batılı devletler bunu doğru okuyabildi mi? Rojava’ya yapılan destekler yeterli mi?

 

Obama yönetimi tam zamanında hava saldırıları ve silah yardımı ile Kobani’nin yardımına yetişti. Bu yardımlar Erdoğan’ın itirazlarına rağmen yapıldı. Kobani, Halepçe’nin Kürt tarihinde oynadığı gibi Kürt kimliğinin inşasında son derece kritik bir yer alacaktır.

 

Kobani farklı bölgelerden Kürtler’i bir araya getirdi. PYD, kadın partisi, PKK, PJAK ve pesmerge. Bölgede çok önemli bir olay bu. Kürtler bir şeyi kanıtladı o da, İŞİD’i yenecek kabiliyete sahip oldukları. Simdi de Kobani zaferine ek olarak sahada yeni zaferlere ulaşmaya ihtiyaç var.

 

Kısa bir sure önce Erbil’deydiniz. CNBC’de yayınladığınız bir makaleye göre, Erbil’de Amerikalı ve Kürt yetkilileri ile görüştünüz. İki tarafın yetkilileri son gelişmeleri nasıl değerlendiriyor?

 

Şu anda Erbil’de güvenlik ve istikrar geçen yaz kente yaptığım ziyaretten daha iyi durumda. Kürt liderliği övgüyü hakkediyor. ABD-Kürdistan işbirliği birçok alanda devam ediyor. Kürtler’in savaşmak için silaha ihtiyacı var.

 

İŞİD’i yenmek ve tüm Kürt bölgelerini özgürleştirmek için, Irak ve Suriye’yi terörist gruplardan kurtarmak için. ABD, bu mücadelede peşmerge ve diğer Kürt savaşçılara destek vermeli. Hedeflerimiz aynı, bölgeyi özgürleştirmek ve terörizmden kurtarmak. Birlikte daha yakın çalışmalar yapabiliriz.

 

Makalenizde ayni zamanda ABD’nin “Önce Irak” politikasından vazgeçmesi gerektiğiniz belirtiyorsunuz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

 

“Önce Irak” siyaseti işe yaramıyor. Irak’ın dağılmasını arzulamıyoruz ama gelecekte Erbil ve Bağdat arasında bir uzlaşma arayışını da göz önünde bulunduruyoruz. Bu yüzden Irak öncelikli politikadan vazgeçmemiz lazım. Eşzamanlı yolları denemeliyiz. “Önce Erbil” politikası Irak siyasetinde demokrasi ve istikrar için en iyi yoldur. 

 

Peki, ABD söylediğiniz gibi “Önce Erbil” siyasetini uygulamaz ve peşmergeye ağır silah vermezse ne olur?

 

Statüko devam eder. Ortaya çıkan çatışmayı yönetmek ve buradan zaferle çıkmak istiyor muyuz? Eğer bu savaşı kazanma konusunda ciddiysek ABD Kürtler’e askeri yardımı arttırmalı. Bunu da doğrudan yapmalı, hem güvenlik hem de Kürtler’in önemini kavradığını gösteren siyasi bir açıklama ile birlikte

 

 

 

Obama yönetimine şöyle bir uyarıda bulunuyorsunuz son makalenizde: “Eğer, bugün Kürtler’e yardım etmesek yarın ABD askeri hayatı pahasına karadan savaşmak zorunda kalır” ABD açısından yakın vadede böyle bir potansiyel risk nedir?

 

Kürtler İŞİD eksenli bir savaş yürütebilir ama eğer sonunda bir ödül olmayacaksa niye kendi savaşçılarını bu savaşa kurban versinler ki. Obama yönetimi bir seçim yapmak zorunda. Eğer İŞİD’i bitirmek istiyorlarsa yerel unsurlarla birlikte çalışmak gerek, özellikle de Kürtler.

 

Böyle olursa, zafer mümkün. Yoksa su andaki gibi devam ederse nihayetinde bu çatışmayı yönetmek için ABD askeri sahaya inecek. Ya da IŞİD’le savaşın uzun ömürlü bir süreç olduğunu kabul edip geleceğe dair politikalar belirlemek lazım.

 

IŞİD’e karşı en büyük savaşı Kürtler’in vermesi, en büyük bedeli Kürtler’in ödemesi batı açısından nasıl değerlendiriliyor. Daha iyi bir Ortadoğu için Kürtler gelecekte Batılı devletlerle nasıl bir stratejik ilişki geliştirebilir?

 

Kürtler, Şengal ve Kobani’de IŞİD’e karşı kabiliyetlerini ve yeteneklerini gösterdi. ABD, silah vermeli. Peşmergenin savaşabilmesi için silaha ihtiyaca var. Pentagon da Peşmerge ile doğrudan çalışmalı. “Bağdat önce gelir” politikası iflas etti, realiteden koptu.

 

Kürdistan petrol Kürtler’le Batı arasında stratejik bir ilişki açısından nasıl bir rol oynayabilir?

 

Bağdat Anlaşması gelir dağılımı ve üretim konusunda iyi bir adım. Erbil ve Bağdat arasındaki ilişkilerin normalleşmesini, ihracat ve geleceğe yönelik yatırımları sağlıyor. Bu anlaşma, bir yıllığına yani pazarlıkların gelecek yıl o günkü koşullara göre yeniden başlayacağı zamana kadar yürürlükte olacak.

 

 

Kürtler tarihte olmadığı kadar güçlü!

 

Kürt partileri ve örgütleri arasında zaman zaman yaşanan gerilimler Batıda nasıl okunuyor. Kürler’in bunu aşması ve aynı şemsiye altında bir araya gelmesi için nasıl bir yol izlenmeli?

 

Elbette farklı yaklaşımlar olacak. Bu da sağlıklı çoğulcu siyasetin bir işareti. Demokrasilerde bu hep vardır. Ancak, Kürtler baskı ve tehdit altında olduklarında bir araya gelmeyi ve omuz omuza savaşmayı bildi. Kürt ulusal hareketi tarihte hiç olmadığından daha güçlü bir durumda bulunuyor. Kobani’de tam da bu oldu. Simdi zaman bu zaferin üzerine politik alanda yeni zaferler inşa etme zamanı.

 

PORTRE / David Phillips

 

Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Çalışmaları Direktörü David L. Phillips, Clinton, Bush ve Obama dönemlerine ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde dışilişkiler uzmanı ve kıdemli danışman olarak görev yaptı. Phillips’in “Kürt Baharı” dışında “Losing Iraq (Irak’ı Kaybetmek)” ve “From Bullets to Ballots (Kurşunlardan Oylamaya)” isimli kitapları da bulunuyor. Dünyada sorunlu yerlerle ilgili çalışmalarıyla bilinen Phillips, Kürt meselesini yanısıra Irak, Suriye, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Kosova meselesi, Sudan, Sri Lanka gibi pek çok ülke hakkında çalışmaları bulunuyor.