Yaşar Yakış: Cerablus - Mare Kantonu…

Türkiye’de iktidardaki AK Parti’nin ilk dışişleri bakanı Yaşar Yakış, Suriye ile Rojava’nın geleceğinde ihtimallerden birinin de, “Cerablus-Mare arasında yeni bir kanton” olduğunu söyledi.

 

Yakış, “Türkiye, Kuzey Irak’taki Kürtler’le iyi ilişkiler kurarak bunun nimetlerinden her iki tarafın yararlanmasına imkan sağlamıştır. Aynı şeyi Kuzey Suriye’deki Kürtler’le yapmamak için herhangi bir neden yoktur” dedi.

 

AK Parti konusunda ise Yaşar Yakış, “Siyasi partiler sürekli bir gelişme ve değişim içinde olurlar ve doğru olanı da budur. Ama AK Parti belki kurulduğu zamanki öz’e hiçbir zaman dönmeyecektir” ifadelerini kullandı.

 

Yaşar Yakış, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

 

Abdullah Gül'ün adının AK Parti’nin resmi web sayfasında “kurucular” arasından çıkarılması ne anlama geliyor?

 

Sayın Abdullah Gül AK Parti’nin “kurucusu” değil, “Kurucular Kurulu üyesi”dir. AK Parti kurulurken, Anayasa Mahkemesi’nde Fazilet Partisi’nin kapatılması davası devam ediyordu. AK Parti’yi kuranlar, Fazilet Partisi mensupları AK Parti’de kurucu olarak yer alırlarsa, mahkemenin bu yeni partiyi de kapatabileceğinden endişe ediyorlardı. Bu nedenle Fazilet Partisi mensuplarına kurucular listesinde yer vermediler. Kurucular Kurulu üyeliği adı altında bir statü ihdas edildi ve eskiden Fazilet Partisi üyesi olanlar bu kurulun üyesi oldular.

 

Geçen hafta medyada Sayın Abdullah Gül’ün Kurucular Kurulu’ndan çıkarıldığı yolunda yer alan haberlerin ne anlama geldiğini bilmiyorum.  

 

AK Parti’de hala bir çekirdek kadro var mı yoksa tamamen değişti mi?

 

AK Parti’de çekirdek kadro mensupları halen var. Fakat parti tüzüğüne göre art arda üç dönemden fazla milletvekilliği yapılması mümkün olmadığı için çekirdek kadroya mensup bazı partililer halen gözönündeki görevlerde yer almıyor.

 

AK Parti milli görüş gömleğini çıkarmakla övünüyordu, şimdi üzerinde hangi gömlek var?

 

AK Parti’nin oy tabanı ile milli görüş tabanı birbirine çok yakındır. Giydiği gömleğin milli görüş gömleği ile benzerlikler taşıması bu nedenden ötürüdür.

 

Parti sanki  giderek devletleşti? Direnme gücü yok muydu? Yoksa planlı mıydı?

 

AK Parti güçlü bir parti olduğu için, doğal hakkı olarak, devletin tüm kurumlarına hakim olmak istiyor. Türkiye’deki siyasi partiler mevzuatı, lidere çok büyük yetkiler verdiği için, partililerin lidere karşı başkaldırması kolay değildir.

 

Bunun eskiden beri tasarlanmış bir plan olup olmadığını bilmiyorum.

 

AK Parti aslında kendi içinde mi kavga ediyor yoksa sonradan gelenler ile değişenlerle mi?

 

Bir siyasi partinin bünyesinde çekişmeler ve rakipleri bertaraf etme çabası her zaman vardır. Sonradan gelenler partinin yöneticileri tarafından seçilerek partiye alındıkları için onlarla bir kavga sözkonusu olduğunu sanmıyorum.

 

AK Parti'nin tekrar öze dönme imkanı var mı?

 

Siyasi partiler sürekli bir gelişme ve değişim içinde olurlar ve doğru olanı da budur. Ama AK Parti belki kurulduğu zamanki öz’e hiçbir zaman dönmeyecektir.

 

Size göre AK Parti miadını doldurdu mu?

 

Batı ülkelerinde siyasi partiler eskidir. İngiltere İşçi Partisi 1900 yılında, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti 1854 yılında kurulmuştur. Bir siyasi parti kendisini günün şartlarına uyarlayamazsa, miadı dolar.

 

Erdoğan başkanlıkta ısrar ediyor.  AK Parti içindeki bazı kesimler de bundan rahatsız…

 

Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmaları yanlış bir mihver üzerinde cereyan ediyor. “Başkanlık sistemi Türkiye için uygun mudur?” sorusunun tartışılması gerekirken, “Recep Tayyip Erdoğan başkan olmalı mıdır?” sorusu tartışılmaktadır.

 

ABD’deki başkanlık sistemiyle ilgili yasaların hepsini Türkiye’ye getirip yürürlüğe koysak, oradaki kontrol ve denge (check sand balance) kültürü olmadıkça, oradaki gibi bir başkanlık sistemi oluşturamayız. Bütün siyasi rejimler gibi başkanlık rejimi de bir kültür konusudur. Türkiye’de o kültür ancak gelişerek yerleşebilir. Yargı erkimiz politize olmuştur. Ders kitaplarındaki bir şiiri seçim meydanlarında okudu diye bir siyasi lideri hapseden yargı da bu yargıdır. Genelkurmay başkanını silahlı terör örgütü mensubu olarak görüp hapse atan da bu yargıdır. Sonra bu kararları veren yargıçlar hakkında dava açan yargı da bu yargıdır.

 

Öte yandan ABD’de parlamento (Congress) yürütme erkini sıkı bir şekilde denetlemektedir. Türkiye’de parlamentonun böyle bir işlevi yerine getirdiğini söylemek zordur.

 

Biraz önce değindiğim Türkiye’deki siyasi partiler mevzuatındaki yetersizlikler nedeniyle ne AK Parti’de ne de öteki partilerde, parti mensuplarının lidere rağmen bir inisiyatif almaları zordur.

 

Türkiye’nin Suriye politikası bir çok ülke tarafından eleştiriliyor, Türkiye neden ısrar ediyor?

 

Türkiye, Suriye politikasını, en başta, Beşar Esad’ın kısa zamanda düşeceği faraziyesine dayandırdı. Halbuki diplomasinin en temel kurallarından biri yumurtaların hepsini ayni sepete koymamaktır. Eğer Beşar Esad kısa zamanda düşseydi, Türkiye bu isabetli kararının hasadını toplayacaktı. Düşmedi, şimdi sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyor.

 

Beşar Esad’ın kısa zamanda düşmeyeceği belli olunca siyasi karar merciinde bulunanlar Türk kamu oyunun önüne çıkıp şunu söyleyebilirlerdi: “Ey Türk milleti, biz Suriye politikamızı Beşar Esad’ın kısa zamanda düşeceği faraziyesine göre oluşturmuştuk. Bu faraziye gerçekleşmedi. Onun için şimdi politikamızı arazideki şartlara uyarlıyoruz”.

 

Karar mevkiinde olanlar bunu söyleseler, sağduyulu Türk halkının bunu anlayışla karşılayacağını tahmin ediyorum. Çünkü Suriye politikamız Türkiye’yi birçok alanda sıkıntıya sokmuş durumda.

 

Kürtler’in Suriye’deki geleceğini nasıl görüyorsunuz?

 

Suriye’deki gelişmeler oradaki Kürtler için çok büyük bir şans sunmuştur. ABD, DAEŞ’le savaşmak için, en müessir müttefik olarak Kürtler’i görmektedir. Türkiye’nin PYD’yi dışlaması için ABD nezdinde yaptığı girişimler istenen sonucu vermemiştir. Rusya’nın da desteklemesi Kürtler açısından büyük bir şanstır. Rusya, DAİŞ’le mücadelesinde PYD/YPG’den destek görüyor olmasaydı dahi, sırf Türkiye’ye zarar vermek için PYD’yi kollardı.

 

Suriye krizinin nasıl bir sonuca ulaşacağı konusunda belirsizlikler halen devam etmektedir. Büyük seçenekler masadadır. Eğer Suriye, krizden sonra, üniter yapısını sürdürürse, Kürtler de o üniter yapı içinde yer alacaklardır. Ancak, kriz öncesinde olduğu gibi vatandaşlık haklarından mahrum kalmayı kimse Kürtler’e artık empoze edemez. Üniter yapı içinde muhtemelen belediyelere adem-i merkeziyetçi bir yaklaşımla daha geniş yetkiler verilecek ve Kürtler bu yetkilerle donanmış olarak varlıklarını sürdüreceklerdir.

 

Kriz sonrasında konfederal bir yapı benimsenirse, Kuzey Suriye’deki Kürt kantonları bu konfederal yapı içinde varlıklarını sürdüreceklerdir. Cızire, Kobani ve Afrin kantonları zaten oluşmuş durumda. Cerablus - Mare arasında yeni bir Kürt kantonu mu olur yoksa çoğunluğu Arap olan bir Arap-Kürt-Türkmen kantonu mu olur, henüz belli değildir.

 

Kriz sonrasında federal bir yapı oluşursa, Kuzey Suriye’de, Kuzey Irak’takine benzer bir federe Kürt bölgesi oluşabilir. Bunun sınırlarının nasıl olacağı, bundan sonraki gelişmeler bağlıdır.

 

Eğer krizden sonra Suriye’nin toprak bütünlüğü korunamazsa, Kuzey Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulabilir.

 

Şu anda Suriye konusundaki en etkili aktör olan Rusya, ABD ve Iran’ın ilk tercihinin Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması istikametinde olduğu anlaşılıyor. Öteki ihtimaller ancak bu şık gerçekleşmediği takdirde gündeme gelecektir.

 

Kantonlar yaşamaya devam eder mi?

 

Cızire, Kobani ve Afrin kantonları esasen mevcut. Cerablus-Mare arasında yeni bir kanton oluşup oluşmayacağı henüz belli değil. Türkiye orada da bir kanton oluşmasına ve böylelikle Kobani kantonunun Afrin’le birleşmesine şiddetle karşı çıkıyor. Sonuçta ne olacağı muhtemelen ABD-Rusya-İran üçlüsü tarafından belirlenecektir.

 

PYD Kobani’nin DAEŞ’ten kurtarılması sırasında uluslararası camiaya yanlış mesajlar veren bir tutum izledi. Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) 2015 sonlarında yayımladığı bir rapora göre, ABD bombardımanı sayesinde Kobani DAEŞ’ten kurtarıldıktan sonra oraya gelen PYD elemanları, köylerdeki Araplar’ı ve Türkmenler’i evlerinden kovdu, bazılarının evlerini yaktı. Hatta PYD taraftarı olmayan Kürtler’e de ayni şekilde davrandı. Evlerine dönmek isteyenlerin de dönmelerine engel oldu. Gerçi PYD bunu, DAEŞ’in kurmuş olabileceği bombalı tuzakları temizlemek için yaptığını söyledi ama Uluslararası Af Örgütü bu izahatı yeterli bulmadı ve PYD’nin bu yaptıklarının “savaş suçu” olduğunu bildirdi.

 

Kantonların birleşmesi Türkiye’de nasıl bir etki yaratır?

 

Türkiye, Kuzey Suriye’deki Kürtler’le, Kuzey Irak Kürtleri ile geliştirdiği ilişkilere benzer ilişkiler geliştirebilirse, kantonların birleşmesinin Türkiye’ye vereceği zarar asgariye indirilmiş olur. Çünkü kantonların birleşip birleşmeyeceğini karar verecek olan Türkiye değildir. O karar Suriye halkına ve onun üzerinde etkili olan dış aktörlerle aittir.

 

Türkiye, Kuzey Irak’taki Kürtler’le iyi ilişkiler kurarak bunun nimetlerinden her iki tarafın yararlanmasına imkan sağlamıştır. Aynı şeyi Kuzey Suriye’deki Kürtler’le yapmamak için herhangi bir neden yoktur.

 

Türkiye’de yeniden çatışmalı sürece girilmesi Suriye’deki gelişmelere bağlanıyor, sizce öyle mi?

 

Türkiye’nin kendi Kürtleri ile yeniden çatışmaya girmesinin Suriye’deki gelişmelerle doğrudan ilgisi var mıdır bilmiyorum. Suriye’deki gelişmeler, Güneydoğu’ya yakınlığı nedeniyle, işleri zorlaştırmış olabilir. Fakat Türkiye’nin bu konuları mümkün olduğu kadar birbirinden ayırarak yürütmeye çalışması belki çözümü de kolaylaştıracaktır.

 

Ankara eğer Suriye Kürtleri’ne yönelik politikasını değiştirirse, Türkiye’deki Kürt sorunu çözülür mü?

 

Sorun kendiliğinden çözümlenmez, ama ortamı yumuşatacağı için çözümü kolaylaştırabilir.

 

Türkiye geçmişte bu yönde adımlar da attı. PYD’nin lideri Salih Müslim’i davet etti. Türk yetkililerinin o tarihte yaptıkları açıklamalara göre Türkiye Salih Müslim’e şu öneride bulunmuştur: “Türkiye’nin seninle işbirliği yapmasını istiyorsan, önce Beşar Esad’ın yanında durmayı bırakıp, onunla mücadele edenlerin safına geçmen lazım”.

 

Salih Müslim, Suriye yönetiminin çökeceğinin kesin olmadığını düşünmüş olmalı ki, Türkiye’nin bu önerisini kabul edememiş. Salih Müslim’in bu tahmininin doğru çıkıp çıkmayacağını zaman gösterecektir. Ancak şu kesin ki, Salih Müslim yumurtalarının hepsini rejimin düşeceği faraziyesine dayanan sepete koymak istememiş.

 

Şimdi ne yapılabilir? Salih Müslim Türkiye’ye tekrar davet edilebilir. Kuzey Suriye’de Kürtler’in çoğunlukta olduğu bölgelerdeki Türkmenler’in haklarını korumak için ona işbirliği önerilebilir. Çünkü Kuzey Suriye’deki Kürtler’in kaderi ABD veya Rusya ile değil, Türkiye ile içiçedir. ABD er veya geç bu bölgeden ayrılacaktır. Rusya bölgeye yerleşmeye çalışıyor ama, yerleşse de yerleşemezse de Kürtler’in kaderi Türkiye’nin kaderi ile aynıdır. Sınırın iki tarafında yaşayan Kürtler aynı dili konuşuyor, çoğu aynı aşiretin mensubudurlar. Dinleri aynıdır. Çoğu birbirleriyle akrabadır. Aynı coğrafyayı paylaşıyorlar.

 

Bu veriler karşısında Türkiye’nin PYD ile işbirliği yapması her iki tarafın da çıkarınadır.

 

Bunlardan bağımsız olarak, Türkiye’deki Kürt sorunu nasıl çözülür?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan çok cesur bir adım atarak bir süreç başlatmıştı. Bu Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda attığı en kapsamlı adımdı. Türkiye’nin ne yapıp yapıp bu sürece geri dönmesinin çok yararlı olacağı düşüncesindeyim. Türkiye bu konuda Kuzey İrlanda, Bask sorunu ve Güney Afrika’daki deneyimlerden esinlenebilir. Masaya oturmak için sonuncu PKK’lının da ortadan kaldırılması gibi bir hedef benimsenmesi gerçekçi değildir. Türkiye kendi ülkesindeki Kürt sorununu bugün çözemezse, ileride daha fazla taviz vermek zorunda kalacaktır. 

 

İmralı tutanakları ile ilgili kitapta Öcalan, “Erdoğan’ı ancak ben durdururum” diyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

 

Sayın Erdoğan gibi güçlü bir lider, ancak kendisi durmak istediği takdirde durur.

 

PORTRE/ Yaşar YAKIŞ

 

1938'de Düzce Akçakoca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Dışişleri Bakanlığı'nda değişik görevlerde bulunduktan sonra, NATO Savunma Koleji’ne devam etti. NATO Daimi Temsilciliği ve Şam Büyükelçiliği Müsteşarlığı görevlerine getirildi. Riyad Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Kahire Büyükelçisi ve BM nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi oldu. AK Parti’nin kurucularından olan Yakış, çok iyi düzeyde Fransızca ve İngilizce, iyi düzeyde Arapça biliyor. Evli ve 1 çocuk babası.