Haşimi: Saadet Partisi’nin Kürt meselesinde sicili temiz

Saadet Partisi’nden Diyarbakır milletvekili adayı olan Kürt siyasetçi Seyyid Haşim Haşimi, “Saadet Partisi dışındaki partiler, hem yeni sorunlara cevap veremiyor hem de işin kolayına kaçıp, içe kapanan ve aşırı milliyetçi bir söyleme, bir çizgiye kayıyor” dedi.

 

Haşim Haşimi, “Saadet Partisi, ülkemizin geleceğini konuşan tek parti. Üstelik Kürt meselesinde tertemiz bir sicili var. Siyasetin tıkandığı, içe kapanan çizgilerin öne çıktığı bu dönemde SP’nin tavrı ve duruşu, tarihi bir değer temsil etmektedir” diye konuştu.

 

Haşimi, “HDP dışında seçim beyannamesinde özel olarak Kürt meselesine geniş bir şekilde değinen, adalet ve eşitlik çerçevesinde çözeceğim taahhüdünde bulunan ve bu konuya özel olarak yer ayıran tek parti Saadet Partisi’dir” ifadelerini kullandı.

 

Seyyid Haşim Haşimi, 24 Haziran seçimlerine ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...

 


Öncelikle neden Saadet partisi?

 

Yuvamdayım. Evimdeyim. Siyasete ilk hangi partiden girdiysem, oradayım. İlk defa tanımıyorum, ilk defa temas kurmuyorum. Partiye üye olmadığım zamanlarda da son derece düzeyli ve saygılı yakın bir ilişki içerisindeydim. O yüzden sürpriz değil. Pek çok sebepten dolayı geç kalmış bir buluşma bile diyebiliriz. Ama bu sebepler elbette ki kişisel şeyler değil çünkü benim siyasetle ilişkim hiç kişisel olmadı. İstesem bile olmaz çünkü bölgede ve Diyarbakır'da bir geleneği, bir çizgiyi temsil ediyorum. O temsilin yükü var omuzlarımda ve bu yükü en iyi şekilde kaldırabileceğim yer, siyasete ilk girdiğim yer diye düşünüyorum.

 

Türkiye muazzam bir dönüşüm sürecinden geçti ama maalesef diğer tüm partiler bu dönüşümün gerisinde kaldı. Saadet Partisi dışındaki partiler, hem yeni sorunlara cevap veremiyor hem de işin kolayına kaçıp, içe kapanan ve aşırı milliyetçi bir söyleme, bir çizgiye kayıyor. Böyle bir dönemden geçiyoruz ve Saadet Partisi, ülkemizin geleceğini konuşan tek parti. Üstelik Kürt meselesinde tertemiz bir sicili var. Siyasetin tıkandığı, içe kapanan çizgilerin öne çıktığı bu dönemde SP’nin tavrı ve duruşu, tarihi bir değer temsil etmektedir.

 

2018 yılındayız ve HDP dışında seçim beyannamesinde özel olarak Kürt meselesine geniş bir şekilde değinen, adalet ve eşitlik çerçevesinde çözeceğim taahhüdünde bulunan ve bu konuya özel olarak yer ayıran tek parti Saadet Partisi. Kürt meselesinde daha önce adım atmış partiler dahil, kimse bu konuda net pozisyon almak istemiyor veya yuvarlak laflar söylüyor. O yüzden burada olmam değil, burada olmamam şaşırtıcı olurdu.

 

Saadet Partisi’nin Kürt illerinde tabanı var mı ? Seçimde  kaç oy almayı bekliyorsunuz?

 

Saadet Partisi’nin geldiği bir gelenek var. O gelenekte gerek MNP gerek MSP ve sonrasında Refah ve Fazilet Partileri’nin Kürt illerinde her zaman ciddi bir karşılığı oldu. Bir dönem Diyarbakır ve ilçelerini SP geleneğinden gelen partiler yönetiyordu mesela. Özellikle 1990-2000 yılları arasında bu bölgedeki adeta tek partiydi. Son dönemlerde yaşanan gelişmeler, aşırı milliyetçi grupların siyaset ve siyaset dili üzerindeki etkisi bölgede çok şeyi değiştirdi. Kürtler arasındaki mevcut sürece sadece bölge değil, batı illerinde de ciddi bir tepki var. Bu sandığa yansıyacak elbette. Şu an yüzde vermem doğru olmaz ama seçimlerden oyunu en çok arttıran parti olarak çıkacağımızdan ve bu seçimlerde damga vuracağımızdan şüphem yok.

 

Saadet Partisi’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik projeleri var mı? Varsa nelerdir?

 

Temel pozisyonumuz net: Adalet ve eşitlik çerçevesinde sorunun çözümü. Bu yeterince geniş ve kapsamlı bir duruş. Aynı zamanda anadilde eğitim konusunda net bir tavrımız var. Mevcut ayrımcı ve dışlayıcı söyleme karşı net bir karşı duruşumuz var. Ama tabi şunu söylemek lazım; 15-20 sene önce bu sorunun cevabı çok kolaydı ama hem Türkiye değişti hem de Kürt meselesi. Gerek aktörleri gerekse de Irak ve Suriye’deki boyutlarıyla çok değişti. O yüzden bugün işin esasına dair bir tavır ve duruş geliştirmek gerekiyor. Kürtler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı mı değil mi? Kürtlerin bu ülkenin geleceğinde yeri var mı yok mu? Yeri varsa bu yer tam olarak neresidir ve nasıl bir şeydir? Bunlar önemli sorular ve SP dışındaki partilerin cevapları muallakta veya negatif. O yüzden SP’nin tavrı net ve duruşu sağlam.

 


1990 yıllarında Refah ve Fazilet Partisi’nde siyaset yaptınız. Bu partiler iktidar oldu ancak Kürt sorunu konusunda bir adım atmadılar...

 

Hayır tam tersine bu meseleyi ülke gündemine maleden, ülke gündemine sokan iki partidir hem RP hem de FP. IKBY’den Saddam’ın katliamlarından kaçan Kürtler için sistematik çalışma yapan parti RP idi. Türkiye’yi o zaman ayağa kaldırmıştık adeta. Aynı şekilde TBMM’de göç raporu hazırladığımızda ve köylerimizi kimlerin yaktığını belgeleriyle ortaya koyup, TBMM’de Kürtlerin hakları ve talepleri Meclis güvencesi altındadır ibaresini Meclis’te kabul ettirdiğimizde de yine FP olarak biz vardık.

 

Daha sonra AK Parti döneminde açılım ve çözüm süreci gibi tüm süreçlerde de esas itici aktörler RP-FP geleneğinden gelen isimler oldu hep. Buna Sayın Erdoğan’da dahil. O yüzden adım atmadılar tespiti doğru bir tespit değil. Tabi ki biz günlük tartışmalarda halktan, vatandaştan yana tavır alırken; şiddete ve baskıya da karşı tepkimizi koyduk. O konuda da tavrımız net. O yüzden diyoruz ki eğer gerçek ve adil bir çözüm olacaksa bu ancak SP’nin olduğu bir TBMM’de olur. Başka yolu yok. Gerisi halkımızın çıkarlarını ve değerlerini savunmak değil, dar ideolojik kavga vermektir ve bunun Kürtlerle bir ilgisi olmadığı gibi bir faydası da yoktur.

 

Daha önce yaptığınız bir konuşmada, “Ülkemizde yaşanan bir sorun da Kürt sorunudur biz bu sorunu hak ve adalet ekseninde çözmekte kararlıyız” demiştiniz. Bunun pratik açılımı için birkaç örnek verir misiniz?

 

Anadilde eğitim konusunda net tavrı olan tek partiyiz ki zaten işin demokratik boyutuyla, hak boyutuyla halen ortada duran en temel mesele budur. Diğer tüm sorunlar siyasi denklem, siyasi iklim ve bölgesel gelişmelerle ele alınması gereken siyasi sorunlardır. Burada esas mesele SP’nin bir aktör olarak TBMM’de bulunması, bu sorunların çözümünde ve TBMM’nin bir çözüm zemini olmasında bir tür katalizör parti, bir tür uzlaşma zemini ve aktörü haline gelmesidir. 

 

Tam olarak hangi çerçevede tarif ediyorsunuz bunu? Neyi kastediyorsunuz bundan?

 

Şimdi görünen o ki HDP bir yanda, MHP ve AK Parti bir yanda TBMM’de olacak. İyi Parti ve CHP’de olacak Meclis’te. Aşırı milliyetçi çizgilerin öne çıktığı, kimsenin kimseyle konuşmak bile istemediği, blok ve dışlayıcı siyasetin olduğu bir Meclis olacaktır bu. Siyaset daha da tıkanacak ve kriz üstüne kriz çıkacak. Ama eğer Saadet Partisi, bilhassa Diyarbakır’dan, bölgeden ve diğer illerden gerek Kürtleri, gerekse diğer grupları temsil imkanına kavuşursa bu bambaşka bir TBMM demektir. Herkesle ilkeleri çerçevesinde, makul bir ilişkisi olan, görüşlerimize katılsa da katılmasa da herkesin saygı duyduğu bir partiden bahsediyoruz.

 

Tüm partiler için TBMM’yi bir çözüm zemini yapma imkanı var SP’nin. Bunu HDP tek başına yapamaz. Bunu AK Parti de tek başına yapamaz. Ama her iki partide SP ile konuşarak, SP’nin katkısını alarak, SP ve diğer partilerle ortak zeminleri güçlendirerek yapabilir. O yüzden ben hep diyorum; SP’nin olduğu bir TBMM esası itibariyle tarihi uzlaşmaların yaşanacağı bir meclis olacaktır. O yüzden halkımızın bilhassa Diyarbakır’daki seçmenlerimizi bu hususu göz önüne alarak oy kullanacağını düşünüyorum. Çünkü partimize destek verenlerin zaten oy desteği bizimle. Ama bunun da dışında tüm partilerin tabanlarından oy talep ediyoruz. Mesela ısrarla şunu söylüyoruz: Evinizden bir oyu SP’ye ayırın çünkü SP TBMM’ye girerse hem Irak ve Suriye’deki gelişmeleri hem de Türkiye içinde Kürt meselesiyle ilgili gelişmeleri daha sakin ve basiretli bir şekilde ele alma imkanı olacak.

 


24 Haziran seçimlerinin Türkiye ve bölge açısından önemi nedir?

 

24 Haziran seçimleri Türkiye, bölge ve ilimiz açısından son derece önemli ve kritiktir. Ortadoğu'nun ve bölgemizin geleceği açısından bir dönüm noktasındayız. Barış, huzur ve adalet çağrısının siyasetten silinmek istendiği bir dönemden geçiyoruz. Bölgenin ve Türkiye'nin temel problemi olan Kürt sorununun konuşulmaması için sarfedilen çaba hiç bu kadar öne çıkmamamıştı. Bakınız 7 Haziran seçimlerinden sonra bölge siyasetinde yaşanan krizler ve çatışmalar özetle şöyle;

 

-Siyaseten HDP’ye yapılan baskınlar

-HDP'nin süreci yanlış yönetmesi

-Hendek siyasetinin getirdiği yıkım

-AK Parti’nin geleneksel çizgisinden uzaklaşması, kopması gibi pek çok durum söz konusudur ve yaşanan bu krizler sebebi ile halk çok acı çekti.

 

Oysa Diyarbakır ve bölge halkı, tabanı güçlü olan iki parti (HDP-AK Parti) için söylüyorum üstüne düşeni yapmıştır  fakat siyaset ve siyasetin kurumları bu sorumluluğun gereğini yapmamıştır. Onun için bölge siyasetinde muazzam bir tıkanma yaşanıyor.

 

Partilerin Diyarbakır’da aday listeleri nasıl?

 

Bölgedeki tıkanmanın başka bir sebebi de siyasi partilerin son birkaç seçimdir aday yaptıkları listelerle ilgili yaptıkları tercihlerdir. Bölgenin hassasiyetlerini bilen, bilgi, birikim  tecrübe sahibi cesur siyasetçiler tercih edilmiyor. Bu niteliklere sahip siyasetçilerin hem bölge hem Türkiye genelinde sesi kısılmak, boğulmak isteniyor. 24 Haziran seçimlerinde bu anlayış çok açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

 

Tam da bu noktada  Saadet Partisi ve adayları bu duruma karşı bir meydan okuma olarak öne çıktı. Anahtar parti olarak, alternatif parti olarak gündeme damga vurdu. Bu gelişmeyi bölgemiz ve Türkiye'nin geleceği açısından, huzurun ve barışın geleceği açısından çok değerli ve önemli bulmamız lazım. Çünkü hem taban düzeyinde hem temsil düzeyinde bütün kesimlerle diyalog içinde olabilecek tek parti.

 

Mevcut siyasi ortamda huzur, barış ve diyalog için tartışmak, sorunların konuşulabilmesi için Saadet partisi temel ihtiyaçtır. Onun için Saadet Partisi’nin hem Türkiye genelinde hem de bölgede özellikle Diyarbakır'da güçlü bir temsille öne çıkması lazım. Çünkü siyaset bir yandan gözaltılarla hapislerle birçok yöntemle derdest ediliyor.

 

Öte yandan siyaset simsarlarının değerlerimizi sömürmeye çalışanlar ve temsil gücü olmayanlar öne çıkartılıyor. Bu listelere oy vermek zorundasınız dayatması yapılıyor. Arkasındaki büyük güce rağmen siyaset üretmek varken, tarihi sorumluluk içinde çaba sarf etmek varken, siyaseti güce dönüştürmek varken, gereğini yerine getirmede zayıf kalınmıştır. AK Parti de geçmiş tecrübelerine ve birikimlerine rağmen AK Parti'yi başka bir partiye stepne yaptı, dayanak yaptı. Bütün bunların olduğu bir ortamda Saadet Partisi umut veriyor çünkü Saadet Partisi adalet diyor, hak ve hukuk diyor.  Mazlumdan yana tavır koyuyor. Yani geleceğe konuşuyor.

 

Seçim sürecinde bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim...

 

Ben teşekkür ederim.

 

Seyyid Haşim Haşimi kimdir?

 

1956 yılında Şırnak'ın Cizre ilçesinde doğan Haşimi, 1989-94 dönemi Refah Partisi (RP) adayı olarak Cizre Belediye Başkanlığı, 1995'te RP Diyarbakır Milletvekili, 1999 Fazilet Partisi’nden (FP) Diyarbakır Milletvekili seçildi.

 

7 Haziran 2015’teki Genel Seçimlerde AK Parti’nin Diyarbakır adayı olan Seyyid Haşim Haşimi, 1 Kasım’da yapılacak seçime bağımsız aday olarak girme kararı aldı ancak seçilemedi.

 

AK Parti’nin Kürt politikasının şekillenmesinde önemli bir role sahip olan Seyyid Haşim Haşimi, demokratik açılım sürecinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile sık sık görüştü.

 

Haşimi, Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasında zaman zaman politikaların belirlenmesinde önemli rol oynadı. Toplum Sorunları Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olan Haşimi, Almanca biliyor. Haşim Haşimi, evil ve 6 çocuk babasıdır.