Hüseyin Qaidi: Irak bugüne kadar da IŞİD’den kurtarılan Ezidilere sahip çıkmadı
3 Ağustos 2014’te Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün Şengal’e saldırısından iki ay sonra Ezidi Kürtlere yönelik soykırımın belgelenmesi için dönemin başbakanı Neçirvan Barzani’nin talimatı üzerine bir ofis kuruldu. “Ezidi Kürtleri Kurtarma” adıyla kurulan bu ofis hem IŞİD’in işlediği insanlık suçlarının belgelenmesi, hem de kaçırılan kişilerin bulunup geri getirilmesi için faaliyetlere başladı.
Ezidi Kürtleri Kurtarma Ofisi yaklaşık 9 yıldır çalışıyor. Ofisin girişimleri ile kurtarılanların büyük çoğu bugün Duhok’taki Şarya Kampı’nda ikamet ediyor.
Ezidi Kürtleri Kurtarma Ofisi Başkanı Hüseyin Qaidi, bu güne kadar kendi çabalarıyla 3 bin 500’den fazla kişiyi kurtardıklarını söyledi. Hala Irak, Suriye ve Rojava Özerk Yönetimi’nin kontrolündeki Hol Kampı’nda kayıp bir çok kişinin bulunduğunu belirten Qaidi, ne Irak hükümetinden ne de Özerk Yönetim’den gereken desteği alamadıklarını belirtti.
Hüseyin Qaidi, kaçırılanların yasal olan Irak vatandaşları olduğunu ancak buna rağmen Irak hükümetinin sorumluluklarını yerine getirmediğini vurguladı. Her şeyin kaçırıldıktan sonra çok kötü süreçler yaşayan insanların kurtarılması ile bitmediğine dikkat çeken Hüseyin Qaidi, bu insanlara gerekli yardım ve desteğin sağlanması için Irak ve Kürdistan Bölgesi hükümetleri ile uluslararası topluma sorumluluk düştüğünü ifade etti.
Rûdaw TV sunucusu Şahyan Tahsin, Şarya Kampı’nda Ezidi Kürtleri Kurtarma Ofisi Başkanı Hüseyin Qaidi ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Rûdaw: 9 yıllık faaliyet süreniz boyunca kaç kişi kurtarıldı?
Hüseyin Qaidi: Bugün 3 Ağustos 2014 yılında IŞİD denilen İslam Devleti teröristleri tarafından Ezidilere uygulanan soykırımın başlangıcının dokuzuncu yıldönümü. Bu vesile ile tüm Ezidxan ve Kürdistan şehitlerinin aziz ruhunu selamlıyor, yaralılara şifa ve kaçırılanlara özgürlük diliyorum. Soykırımın başladığı süreçte Ekim 2014’te faaliyetlerimize başladık. O günden bu güne kadar 3 bin 570 kişi kurtarıldı.
Rûdaw: Elinizde kurtarılanlar hakkında veriler var mı, bunlardan dan kaçı erkek, kaçı kadın ve çocuktu?
Hüseyin Qaidi: Elbette var. Kurtarılanlardan 339’u erkek, 1214’ü kadın, diğerleri ise çocuklardan oluşuyor.
Rûdaw: 3 Ağustos 2014’teki felaketten kısa süre sonra çalışmalara başladınız, nasıl oldu?
Hüseyin Qaidi: Ezidi Kürtlerin yaşadığı felaketin hemen ardından belge ve bulguları toplamak için bir müessese oluşturduk, kaç kişinin katledildiğini, kaç kişinin kaçırıldığını araştırmaya başladık. Bu çerçevede 6 bin 417 kişinin teröristlerce esir alındığını belgeledik. Bu belgeler kısa sürede sayın Neçirvan Barzani’nin eline ulaştı ve kendisi acilen bir ofis açılması talimatını verdi. Ofisin temel amaçlarından biri kaçırılan esirlerin durumunun takip edilmesi ve ikinci aşamada kurtarılmaları için çalışmaktı. O günden bu güne kadar çok sayıda esir kurtarıldı, diğerlerinin de kurtarılması için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Rûdaw: Henüz kurtarılamayanların sayıları veya nerede oldukları hakkında bilginiz var mı? Nerede olduklarını söylemenize gerek yok sadece onlardan haber alabiliyor musunuz?
Hüseyin Qaidi: Elbette IŞİD teröristlerinin hilafetine Suriye ve Irak’ta son verildikten sonra iki ülke için ayrı dosyalar açtık. Suriye dosyası ve Irak dosyası şeklinde. Hol Kampı için de özel bir dosya açtık. Yine ismini şu an söylemeyeceğim kaçırılanların götürüldüğü bazı ülkeler için de dosyalar açtık. Irak’ta 2017’de IŞİD’in hakimiyetine son verildi ama şu ana kadar da bazı yerlerde yada buradaki kamplarda yerleştirilen IŞİD teröristlerinin ailelerinin içerisinde Ezidi çocuklar olduğunu tahmin ediyoruz. Yine araştırmalarımız Suriye’de hala bazı bölgelerde kaçırılanların bulunduğunu gösteriyor. Hol Kampı’nda da hala kaçırılmış olanların bulunduğunu biliyoruz. Yani 2 bin 600’den fazla kişi kayıp, bu çok büyük bir rakam. Bir de şu böyle bir durum var; bugüne kadar yaklaşık 80 toplu mezar tespit edildi ve bunlardan şimdiye kadar sadece 15’i açıldı.
Rûdaw: Bu mezarlarda defnedilenlerin sayısını biliyor musunuz?
Hüseyin Qaidi: Umarım kayıp diye arananların hiç biri mezarda değildir ama bu mezarlar açılmadan ve defnedilenlerin kimlikleri tespit edilmeden net olarak kaç kişinin kayıp olduğunu da bilemeyiz. Bu yüzden çok hassas ve detaylı bir şekilde araştırmalar yapıyoruz. Biliyorsunuz bir kaç gün önce altı kişiyi bir, iki kişiyi de başka bir yerden kurtarıp getirdik. Bazı kişilerin de geri getirilmesi için bir aşama kaydedilmiş, umarım onlar da kısa sürede döner.
Rûdaw: Diğer bir sorum ise kampların durumu ile ilgili. Sonuçta burası çadır ve bıraktığın evin gibi olamaz. Dışarıda gördüğüm bir kişi, Şengal’e evine dönmek istediğini söyledi. Bu insanlar daha ne kadar burada, kamplarda kalacak?
Hüseyin Qaidi: Elbette tam 9 yıl oldu insanlarımız bu kamplarda yazın kavurucu sıcağında, kışın dondurucu soğuğunda çadırlarda barınıyor. Yaşam koşullarının olağanüstü olduğu, temel yaşam malzemelerinin olmadığı, tıbbi imkanların bulunmadığı koşullarda yaşıyor. Ama buna rağmen de bugün insanlar geri dönmek istemiyor, sadece yüzde 15’i dönme taraftarı ki onlar da döndü. Tabi bunun da belli bazı nedenleri var. Bir süre önce kamplarda yaşayan halkımıza Şengal’in IŞİD teröristlerinden artık kurtarıldığını neden dönmek istemediklerini sorduk. Bize verdikleri yanıt şöyleydi; Şengal bu halde olduğu ve bu şekilde idare edildiği müddetçe dönmeyeceğiz.
Rûdaw: Peki geri dönüşlerle ilgili, kurtarılanlar için Irak hükümetinin yaklaşımı ve desteği nasıldır?
Hüseyin Qaidi: Şunu teyit edebilirim ki Irak hükümeti bugüne kadar da kurtarılanlara sahip çıkmadı. Bu vatandaşlarımız kimlikte Musul vilayetine bağlı bir bölgenin insanları yani Irak vatandaşları. Arama, kurtarma, tazmin etme birinci dereceden Irak hükümetinin görevi. Bir çok defa devlet müessesesi olarak Irak’ın kendi vatandaşları olan bu insanların akıbetini araştırmasını ve kurtarmasını istedik. Bunu yapmıyorsa bile bize yardım etmesini istedik.
Rûdaw: Hala Irak’ta olduğunu tahmin ettiğiniz kayıpların bulunması için Musul’a, Anbar’a veya diğer vilayetlere giderek araştırma yapmanız önünde bir engel var mı?
Hüseyin Qaidi: Devlet devlet olsa, tek bir vatandaşı dahi bir yerde kaybolsa veya eziyet görse devreye girmelidir. Hatırlarsanız Avrupa’da bir ülkede 14 yaşındaki bir kız kaybolduktan sonra ölü bulundu. Tüm Avrupa ve hatta dünya basını bunu haber yaptı, bulunması için Interpol bile devreye girdi ve kız çocuğunun arkadaşı olan şüphelendikleri şahıs için bir Arap ülkesine gelerek araştırmalar yaptılar. İşte bu devletin vatandaşına karşı görevidir ki vatandaş da hakkımı arayan bir devlet var diyebilir. 6 bin 417 Ezidi Kürt esir alınarak kaçırıldı ama şu ana kadar da Irak hükümeti bunlar için kafa yormadı.
Rûdaw: Yine sormak istiyorum. Irak’ta kaybolanları arayıp bulmak için engelle karşılaşıyor musunuz?
Hüseyin Qaidi: Size bahsettiğim Irak dosyasında, daha önce IŞİD’in kontrolünde olan bölgelerde kalan IŞİD teröristlerinin ailelerinin içerisinde hala erkek ve kız çocuklarının olduğunu biliyoruz. Kaçırıldıklarında yaşları çok küçüktü, konuşmayı bile bilmeyen, kim olduklarının ne yaşandıklarının farkında olmayanlar var. Bahsettiğimiz bu ailelere karşı sert icraatlar olmadığı için onlar da bu çocukları yanlarında tutuyor, deşifre etmiyor.
Rûdaw: Kayıp mı bunlar?
Hüseyin Qaidi: Tabi ki, o çocuklar şimdi kim olduklarını bile bilmiyor. Kaçırıldığında küçük bir erkek veya kız çocuğuydu. Bu nedenle Irak geneli için özellikle de Musul için bir karar alınmalıydı. Yanında Ezidi kadın, çocuk bulunan aileler bu süre zarfında getirip güvenlik makamlarına teslim etmez ise hakkında sert icraatlar uygulanacak denilseydi bir sonuç alınırdı ama bugüne kadar böyle bir şey yapılmadı.
Rûdaw: Neden yapılmıyor?
Hüseyin Qaidi: Dediğim gibi, hala 2 bin 600 küsur insan kayıp, bunlar Irak vatandaşı gibi görülmüş olsaydı böyle olmazdı. Ama bu konuda kafa yormuyorlar. Eğer Sayın Neçirvan Barzani’nin kurduğu bu kurtarma ofisi olmamış olsaydı belki de bugün kurtarılmış olanlar da kurtarılmamış olurdu. Biz sadece Irak devletinin değil, uluslararası toplumun da bize bu konuda destek ve yardım vermesini bekliyoruz. Çünkü bu suçu işleyen uluslarası toplumu da tehdit eden bir terör örgütüdür ve insanlar kaçırılarak kaybedilmiştir.
Rûdaw: Irak ve Suriye’nin dışında kaçırılanların kurtarılması konusunda hangi ülkeler rol aldı?
Hüseyin Qaidi: Hayır, hiç bir ülkenin kurtarma konusunda bir çabası veya rolü olmadı. Ama biz kaçırılanları Irak’tan, Suriye’den ve şu an ismini vermek istemediğim bazı ülkelerden kurtarıp getirdik. Kısaca bu insanlarımızın bir çok ülkeye götürüldüğünü biliyor ve takipçisi oluyoruz.
Rûdaw: Kaçırılan Ezidi Kürtlerin kurtarılması için Rojava’da Özerk Yönetim ile bağlantınız oldu mu?
Hüseyin Qaidi: Ofisimizi ilk kurduğumuz andan itibaren tüm taraflarla ilişkilerimizin olması için çok çabaladık. Çünkü bu her şeyden önce insani bir konu, bu nedenle siyasi meselelerden uzak tutulmasını istiyoruz. Biz kaçırılan kadınların, çocukların geri getirilip ailelerine kavuşması ve mutlu olmaları için çalışıyoruz. Fakat maalesef bu konuda aramızda hiç bir koordinasyon yok.
Rûdaw: Daha önce de yok muydu?
Hüseyin Qaidi: Hayır, başından beri bir koordinasyonumuz olmadı. Hatta biz Hol Kampı’na gidip araştırma yapması için heyette gönderdik ama kabul edilmedi. Hatta biz iki Ezidi din adamını, Baba Çavuş’u kampa göndermek istedik. Gidip orada dolaşsalar belki de korkup konuşmayanlar ortaya çıkar diye düşündük ama bu konuda da bize destek vermediler, aramızda koordinasyon olmasını kabul etmediler.
Rûdaw: Peki Özerk Yönetim ile bir bağlantınız olmadan nasıl kurtarılabilecek bu insanlar?
Hüseyin Qaidi: Bizim kendi bağlantılarımız, kanallarımız var ve Hol Kampı’nda şu ana kadar çok kişiyi de bu şekilde kurtardık. Yine de biz bu mağdur insanların o zulmün içerisinden kurtarılması için herkesten, tüm çevrelerden destek ve yardım bekliyoruz ve bu çağrımızı yineliyoruz.
Rûdaw: Yani devletlerin, Irak hükümetinin ve diğer kuruluşların desteği olmadığı için mi şu an kurtarma süreci yavaş işliyor?
Hüseyin Qaidi: Çok aktif olduğumuz ve bir çok kişiyi kurtardığımız zaman kaçırılanların sayısı da epey çoktu. Bölge de çok genişti ve elimizin ulaştığı tüm yerlerde bulduklarımızı kurtardık. Suriye ve Irak toprakları IŞİD tarafından temizlendikten sonra geri kalanların büyük çoğu Hol Kampı’nda toplatıldı. Biz kaçırılan insanlarımızın çoğunun bu kampta olduklarını düşünüyoruz.
Rûdaw: Başka nerelerde olabilirler?
Hüseyin Qaidi: IŞİD’lilerin kaçtıkları tüm ülkelerde olabileceklerini düşünüyoruz. Fakat dediğim gibi çok sayıda kişinin Hol Kampı’nda olduğunu düşünüyoruz ve bu meselenin de en kısa zamanda çözülmesi gerektiğini belirtiyoruz.
Rûdaw: Kaçırılanlardan Suriye ve Irak dışına götürülenler de var mı?
Hüseyin Qaidi: Tabi ki var, Suriye ve Irak dışında diğer ülkelere götürülenler de var. Hatta öyle ülkeler var ismini tahmin bile edemezsiniz. Bazıları iki devletin sınırlarını aşarak götürülmüşler.
Rûdaw: Nasıl böyle götürülmüş olabilirler?
Hüseyin Qaidi: İşte bizim için de soru işaretlerinden biri bu.
Rûdaw: Bu şekilde daha uzak ülkelere götürülenleri kurtarmak sizin açınızdan daha zor olmuyor mu?
Hüseyin Qaidi: Elbette daha zor oluyor. Düşünün, 9 yıl önce kaçırılan 1 yaşındaki bir çocuk şu an 10 yaşında. İsmi yok, dili ve dini değiştirilmiş. Bulunmaları onları kaçıranların vicdanına kalıyor ki bunu yapanların zaten vicdanlı olmaları beklenemez. Yada şüpheli isimler bulunur ve bu kişiler üzerinde bazı DNA testleri yapılır ve soruşturulursa kaçırılanlar bulunabilir ki bunu bazı yerlerde yaptık. Dediğim gibi, kaçırılırken 4 günlük veya bir aylık olan çocuklar bugün 9 yaşındadır.
Rûdaw: Kaçırılanların yerlerini tespit etmek için neler yapıyorsunuz?
Hüseyin Qaidi: Bu konuda bağlantı kurduğumuz kişiler, ülkeler de var. Ona göre plan yapıyoruz.
Rûdaw: Irak hükümeti kurtarılanlar için özel bir yasa çıkardı. Bu yasa kurtarılanlar için neler sağladı? Kaçırılanları o cehennemden kurtardıktan sonra ne yapıyorsunuz, nereye yerleştiriyorsunuz?
Hüseyin Qaidi: Birinci sorunuz için teşekkür ediyorum. Irak hükümeti uluslararası toplumun yoğun baskısı ve tepkisinin ardından kurtarılanlar için bir yasa çıkardı. Bu yasa 2021’de çıkarıldı ve Cumhurbaşkanı tarafından imzalandı ve üç ay içerisinde uygulanması gerekiyordu. Ama iki yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen bugüne kadar sadece kurtarılan 400 kişinin ismi yasadan yararlanacaklar listesine kaydedildi. Bağdat’ta 11 kişiden oluşan bir komisyon kuruldu. Komisyonda 10 Arap yer alıyordu, Kürdistan Bölgesi’nin tek temsilcisi olarak ben bu komisyonda görevlendirildim. En başından beri biz veri ve belge konusunda hiç bir sıkıntımız olmadığını, Birleşmiş Milletler tarafından gerçek olduğu ispat edilen belgelerimiz olduğunu bildirdik. Buna rağmen kurtarılanların bu listeye eklenmesi konusunda engeller çıkarıldı. 3 bin 570 kişiyi kurtardık ama 400 kişinin ismi kaydedildi. Yani siz bu kadar süre içerisinde sadece 400 kişinin ismini listeye eklemişseniz demek oluyor ki diğerlerinin listeye eklenmesi ve yasanın uygulanmaya başlanması için bizim daha çok zamana ihtiyacımız var. Bu insanlar ne kadar geç kaydedilirlerse Irak devletinden alacakları tazminat ve maaştan da mahrum kalıyorlar.
Rûdaw: Burada engel ne?
Hüseyin Qaidi: Sorunlardan biri bizim sunduğumuz dokümanları tek başına belge olarak yeterli bulmuyorlar. Peki kurtarılanlar bu durumda ikinci bir belgeyi nereden getirecek? İkincisi kaçırılan kişi yeniden hakim karşısına çıkacak ve yaşadığı o kötü anıyı başından beri anlatacak. Hakim anlatılanlara kanaat getirirse adı o listeye eklenir, getirmez ise eklenmez. İkincisi bu aşamayı geçenlerin isimlerinin elektronik sisteme dahil edilmesi sürecidir. Yasanın 3 ay içerisinde yürürlüğe girmesi gerekiyordu. Ama altı ayda 30 kişi listeye eklenebildi. Dolayısıyla bu iş te çok ağır aksak yürüyor ve Irak devleti, ilgili kurumları baskı görmeli ki harekete geçsinler. Çünkü hala bugün bu çadırların altında barınan kadın ve çocukların hepsi yardıma muhtaçtırlar.
Rûdaw: Ofisiniz bu işin bir kısmını yapıyor, peki ama mesele sadece esirleri kurtarmak değil. Kurtarıldıktan sonrası için de çalışacak bir kurum veya kuruluş olması gerekmiyor mu?
Hüseyin Qaidi: Tabi ki taleplerimizden biri de bu. Biz kaçırılanları kurtarma ofisiyiz. Yani işimiz sadece kaçırılanların kurtarılması ile ilgili. Gerisi, yani kurtarıldıktan sonra yerleştirilmeleri, yaşam ve geçimleri ile ilgili meselelerin hepsi diğer kurumların sorumluluğu. Doğrusu şimdiye kadar bu konuda hakkını verecek bir çalışma olmadı. Sadece Duhok’ta Sağlık Müdürlüğü öncülüğünde bir merkez kuruldu. Ancak bu merkezin çapı ve gerekli imkanlarının olmaması, buna karşın kurtarılanların ihtiyaçlarının çok olması düşünüldüğünde çok iş yapıldı diyebilirim. Fakat bu işin uluslararası standartlara göre yapılması gerekiyor, sadece küçük bir merkez ile olmaz.
Rûdaw: Uluslararası kurumlar bu merkeze yardım ediyor mu?
Hüseyin Qaidi: İhtiyaç duyulduğu kadar edilmedi. Biz bu insanları büyük bir zulüm ve baskının altından, esaretten kurtardık ama onlara iyi ve rahat bir yaşam sunamadık. Bugün altında yaşadıkları çadırlar 5-6 yıldır değiştirilmemiş bile. Sıcakta, soğukta, yoklukta ve yoksullukta bu çadırda yaşıyorlar. Halkımızı hepsi mağdur, hepsi mazlum ama bu kurtarılanlar iki kat daha fazla mağdur durumda. Evlerinden çıkarıldılar, esir alındılar, işkence gördüler, istismara uğradılar, bu dünyada aklınıza gelecek en kötü muameleye maruz kaldılar. Tüm bunlardan kurtulduktan sonra gelip bugün böyle bir çadırın altında yaşıyorlar. Bütün halkımızın hayatının mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor ama bu kurtarılanlar için Irak ve Kürdistan Bölgesi hükümeti ile uluslararası kuruluşların bir şeyler yapması gerekiyor. Siz de gözünüzle görüyorsunuz. O şartlardan kurtarıp getirdik ama burada, bu kamplarda kışın soğuk, yazın sıcak çadırlarda son derece kötü şartlarda yaşıyorlar.