Sürrealist biyografi ressamı Vahap Aydoğan: Çizdiğim her karakter, bana bir ışık katıyor

01-08-2023
Abdulselam Akıncı
Etiketler Vahap Aydoğan Kızıltepe Sürrealizm Ressam Sanat Mezopotamya
A+ A-

Mardin’de sarı, çok sıcak ve kavurucu bir temmuz günü öğleden sonra... Şehrin güneybatısındaki bereketli Mezopotamya ovasında büyüyüp genişleyen Kızıltepe’ye gitmek üzere yoldayım. Mardin’nin üzerine kurulduğu dağdan menderesler çizerek uzayan yoldan ovaya doğru indikçe biçilmiş buğday ve arpa tarlalarından dağılan sap ve saman kokusu sıcakla birlikte dağın yamaçlarına kadar varıp genzime oturuyor. Öyle bunaltıcı ve yakıcı bir sıcak var ki o sıcağın tek bir güneşin işi olduğuna inanasım gelmiyor, olsa olsa Mardin ovasına birkaç güneş birden doğmuş ve insana düşünmeyi bile erteleten o sıcaklık da o yüzdendir hissine kapılıyorum.

Bol virajlı ve kazalara sebep zikzaklı yolu bitirip Kızıltepe’nin üzerine kurulduğu ovaya tam vardığımda ise biçilmiş buğday tarlarına nefes aldırmadan ekilen mısır tarlaları karşılıyor beni. Etrafı, güneşi, Kızıltepe ovasını ve sınırın öte tarafını daha iyi görmek için arabanın camını her indirdiğimde güneşin sıcağından daha sıcak nemli ve yapış yapış bir ısı tarlalardan hücum ederek yüzüme vuruyor sonra da yüzümden sıyrılıp arabanın içine doluşuyor.

Yaşama tutunmak için Suriye iç savaşından kaçan savaş mağdurları bağırsalar seslerini duyurabilecekleri akrabaları ve sevdiklerinden bir sınır telinin ayırdığı bir mesafede olan bu tarlalarda sulama işini yapıyorlar. Ovada rakseden sulama fıskiyelerini raksettiren, ovaya suyla can veren, yeşil veren, renk veren, bereket veren  onlar işte. Savaştan kaçanların suyla toprağı barıştırdığı ve artık baş vermiş, serpilmeye hazır mısırların gökyüzüne doğru ağır ve sabırlı bir ergenleşme yolculuğunda olduğu böylesi bir günde, binlerce yıllık tarihinde milyonlarca gerçek hikayeyi besleyip büyüten topraklara, Kızıltepeli bir Mezopotamya ressamı olan Vahap Aydoğan’ın sanat hikayesine kulak vermeyedir yolculuğum..

Vahap Aydoğan, Kızıltepe doğumlu. Liseyi Diyarbakır'da, üniversiteyi ise Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okumuş, kendini gerçeküstü düşünmekten alamayan, dünyası tamamen resme evrilmiş, çok kültürlülüğü seven, karmaşık psikoloji ile resmi ortak bir zeminde harmanlamayı benimsemiş biri olarak tanımlıyor. 23 yılı aşkın süredir devam eden ressamlık serüveninde 81 ilden özel olarak dinlediği  insan biyografilerini sürreal bir tarzda tuvallere aktarmış. O hala resmetme serüveni devam ediyor. Sanatın yeşerdiği topraklardan sanata evrilmiş Mezopotamyalı Kürt bir ressamın hikayesini dinlemek üzere soruyorum..

Resim sanatına yönelmenizde içsel dünyanız mı etken oldu, yoksa somut gerçekliklerin oluşturduğu duygu dünyanızın yönlendirmesiyle mi başladı sanat hikayeniz?

Vahap Aydoğan: Her iki faktör de etkili oldu desem yerinde olur. İçsel dünyamın etkisiyle başladım sanat hikâyeme, aynı zamanda somut gerçekliklerin oluşturduğu duygu dünyam da beni yönlendirdi. Coğrafyada yaşamanın içsel olarak beslediği doneler mevcuttu ve bu doneleri işlemek için çeşitli enstrümanların varlığından haberdar oldum. Sonrasında hayatımda bir perspektif açarak bir ürün, bir eser ortaya çıkardım. Benim sanata açılmam tamamen bu şekilde oldu. Dışsal etkenler motivasyon sağladı, içsel etkenler ise üretim sürecinde rehber oldu benim için. Her iki faktörü de kendi duygu dünyamda harmanlıyorum…

Gerçek insanın gerçek yaşam hikayesini tuvale aktarıyorsunuz üstelik de çok da tanışık olmadığımız bir tarzla. Neden gerçeküstü çizgiler? Neden insan biyografileri?

Vahap Aydoğan: Gerçek ve somut olan her şey ya gözünüzün önündedir, ya sahipsiniz ya da dokunabiliyorsunuzdur. Olanı çizmek, var olan bir sureti resmetmek, herkesin ulaşabileceği bir zirve olabilir. Ama benim için önemli olan görünmeyeni göstermek, söylenmeyeni söyletmek, gizemin arka planına ulaşmaktı. Bu yüzden gerçeklik değil, gerçeküstü çizgiler beni etkiliyor. Siz dahil herkesin hayatında inanılmaz anılar vardır ve anıların birikimlerin var olduğu insanın zihninin kaydettiği, isterseniz bilinçaltı deyin, isterseniz hafıza deyin, anılar orada saklıdır. Ben o hafızayı ve o bilinçaltı dünyasının kodlarını tabloya aktarırken inanılmaz bir motivasyon süreci yaşıyorum. Bu motivasyon, biyografileri çizmeme vesile oldu. Biyografiler, bu yüzden çok derin ve anlamlı.

Resmedeceğiniz kişiyi hikâyesini nasıl buluyorsunuz? İnsanlar size açılmayı nasıl kabul oluyor?

Vahap Aydoğan: Aslında bu süreç hem karmaşık, hem de çok basit bir düzlemde ilerliyor. Sanatımın temelinde güven duygusu yatıyor. İnsanlar size hayatlarını anlatırken, hiç tanımadıkları birine açılmayı kabul etmeleri, onlara bir tür konfor alanı sağlıyor. Bu güven duygusuyla birlikte, kişiler kendi iç dünyalarının ve yaşamlarının somut bir nesne üzerinde yansımasını görmek istiyorlar. Talep edenler arasından resmedeceğim hikaye veya kişiyi seçerken seçici olmak zorunda kalıyorum. Bu seçimde biraz hissiyat, biraz da yaşamdaki deneyimler pusula görevi görüyor.

Bir çeşit psikolog ya da psikiyatrist gibi hissediyor musunuz kendinizi? Her hikaye sizin hikayenize dönüşüyor mu, yoksa resmettiğiniz kişinin spesifik bir hikayesi mi olması gerekiyor?

Vahap Aydoğan: Hayır, kendimi bir psikolog veya psikiyatrist gibi hissetmiyorum. Her hikaye benim hikayeme dönüşmüyor, ancak resmettiğim kişinin spesifik bir hikayesi olması gerekiyor. Sorduğunuz soruları dönüş olarak imgelediğim için, tabii ki bilinçaltındaki duygu ve düşüncelerin aktarımında etkili oluyorum. Ancak, asıl olarak sanatsal bir terapi yapıyorum. Resmettiğim biyografi, kişinin yaşamına dair bir yolculuktur. Ben sadece tablo ve onlar arasında bir köprü ya da ayna görevi görüyorum. Onların hayatlarına tanıklık etmek benim için önemlidir. Bu nedenle, benim resim tarzım ile onların hikayesi iç içe geçtiğinde daha da anlam kazanır.

Ruhunuzu çarpan bir tablonuz ve tabloya konuk olan biyografinin ilginç hikayesini tablodan alıp yazıya dökseniz, nasıl bir hayat hikayesi ve nasıl bir konuk olurdu?

Vahap Aydoğan: Konuğum mahsa Mahsa Amani (Jina Amini) olurdu. Biyografisini çalıştığım “Düş Ve Döngü” tablosu beni çok etkiledi. Masha Amani’nin özelinde yaptığım biyografi çalışması için kendisi hakkında done toplama ve onu ölüme götüren olayın arka planını irdelerken kimsesiz, kimliksiz, sözsüz, aidiyet duygularını bir kenara bırakmış insan yığınlarına ses olmanın hissiyatını bizlere aktardı derdim... Ülkesinde dahi aidiyet duygusunu tatmayan Masha’nın biyografisini çizmem ve onun özelinde tüm kadın cinayetlerinin ülkede özgürlük meşalesi ve simgesi haline geldiğini söyleyebilirim.

Günün sonunda hikayesini dinlediğiniz ve biyografisini çizdiğiniz kişinin sizin ruh dünyanıza etkisi ne oluyor?

Vahap Aydoğan: Her eserde farklı bir kimlikle çalışmak, çoktan seçmeli bir skalada sabit kalmak mümkün değil. Ancak bu durum bana inanılmaz bir katkı sağlıyor. Burada sunulan her eser, beni büyüleyici bir deneyime sürüklüyor. Her seferinde farklı bir dünyayı görmek, izlemek ve anlamak gibi bir hissiyat var. Çizdiğim her karakter, bana bir ışık katıyor. Her gün beni daha da aydınlatıyor ve geliştirdiğini fark ediyorum. Tabii ki, zorlukları da oluyor. Özellikle bazen uzakta olan ve sadece yazılı bir enstrümanla kişinin dünyasını algılamakta zorlandığım zamanlar olabiliyor. Ruhumu etkileyen alan ise tamamen psikolojik bir dengeyle ilgili. Bazen akıp en derin dehlize götürüyor, bazen de imgelerle düş dünyasında zirveye çıkarıyor.

Çalışmalarınız sadece insan hikayelerini kapsamıyor. Mekânlara, özellikle yaşanmışlığı temsil eden mekanlara da ilginiz var. Mekan ve insan arasındaki ilişkiye yönelten sebepler nelerdir ve arkeolojik mekanlara olan ilginizin sebebi nedir?

Vahap Aydoğan: Hem coğrafyamızın tarihi dokusunun gizemli olması, hem de kendimi bildim bileli arkeolojinin ilgimi çektiği bir gerçek. Ben arkeolojik kazılarda da yer aldım. Arkeolojik kazıları günlerce yerinde izlediğim zamanlar oldu. Hem mozaik çalışmalarında, hem de Göbeklitepe'nin ilk zamanlarındaki kazı alanında gözlemlerim çok oldu. Sanat tarihi açısından benim için arkeoloji büyük bir ilgi alanıdır. Bu yüzden özellikle çalışmalarımda ve Hilali Ahmer'in 150. Yılına özel yaptığım çalışmada bile arkeolojiyi stilize ettim.

Dijital bir dünyadayız artık. Yapay zekayla çok şeyin münkün olduğu bir çağa evriliyor dünya. Klasik ressamcılığın ditijal çağda dijital dünyaya karşı duruşu nasıl olacak. Bir boyun eğme ya da kabullenme mi olacak yoksa klasik olanla modernin bir barışı mı olacak sizin sanat hayatınızda?

Vahap Aydoğan: Dijital çağ dediğiniz zaman, tam da çağın içinde bulunduğumuz tarihsel dönemin izlerini ifade ediyor. Eğer toplum ve sanat, dijital kavramıyla bir uyum içinde ilerlemeye devam edecekse, değişimin ve yeniliğin önünde hiç kimse duramaz. Çağdaş sanat ile modern sanat arasındaki fark da burada ortaya çıkıyor. Çağın en iyi örneklerini siz yarattıktan sonra modern sanat, çağdaş sanatın üzerine bir şeyler ekleyerek yoluna devam eder. Mona Lisa'yı, Dali'yi, Van Gogh'u veya Frida'yı çağın dışına itebilir misiniz? Asla! Bu durum ne kabulleniş ne de boyun eğme anlamına gelir aslında. Tarihsel süreç içinde ihtiyaçlara cevap verme şekilleri değişebilir. Ama sanatın yönü daima aynı perspektifte  yol almaya devam edecektir. Dünyan’ın en eski sanatçılar bugün yaşamış olsalardı kuşkusuz  en iyi dijital alanlarda eserler vereceklerdi. Tamamen ihtiyaca verilen bir cevap ve tamamen sanatta sunumun yer değiştirmesi diyebilirim dijital sanat için. Kalıcı olur mu, onu zaman gösterecek…

 

Kendinizi çizdiniz mi ya da çizmeyi düşündünüz mü? İnsanın kendini anlatabilmesi mümkün mü?

Vahap Aydoğan: Kendi biyografimi çizmem veya portre çalışması yapmam hiç olmadı. Gerçekten düşünmedim. İnsanın kendisini anlatabilmesi, bence tüm çalışmaların en zor şeklidir. Kişi kendini anlatırken tek yönlü bir süreç izler. Sadece bir pencereden kendisini görür. İçsel duygularını anlatırken görmeyeceği noktalar vardır. Ama mümkün müdür tam anlamıyla hakkını veremeyeceği bir eser, çalışan açısından?

Vahap Aydoğan'ın sanatının ve çalışmalarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Hedefleri, planları ve projeleri nelerdir?

Vahap Aydoğan: Ben TV programlarına bu güne kadar çıkmayı düşünmedim. Telefon, ses veya görüntü kanalıyla biyografi çalışmaları da yapmadım. Tamamen yazılı bir dil kullanarak biyografi çizdim. Belki bu konularda düşüncelerim değişebilir. Sadece Türkiye değil, dünyanın birçok ülkesinde farklı rollerdeki insanlarla da biyografi çalışmaları yapıyorum. Bu yelpazeyi genişletme hedefim var.

Ama projelerimin en önemli parçası Mezopotamya çağdaş sanat fuarını bölgede açabilmek olacak. Ankara ve İstanbul'daki çağdaş fuarının yanında bağımsız sanatçıları da fuara dahil edecek bir proje üzerinde çalışıyorum. İkincisi, çok farklı statüden 20 kişinin onayını alarak bir sergi hazırlığım var. Çalışmalarım devam etmekte.

 

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli