Yazar Seierstad insanlara hayat vermede harika bir yeteneğe sahip

Haber Merkezi -Åsne Seierstad insanlara hayat vermede harika bir yeteneğe sahip.

Åsne Seierstad yeni kitabında Afganistan'a dönüyor. Üç insanın kaderinden hareketle ülkeyi Taliban'ın iktidarı ele geçirmesinden öncesi ve sonrasını tasvir ediyor. Bir eleştirmen ’’anlattığının bütün parçaları altın değerinde, ama benim konsantrasyon eksikliğim var’’ diye yazıyor.

Åsne Seierstad, geçen hafta "İyi bir neden olmadan oraya gitmezsiniz ve gerekenden fazla kalmazsınız," demişti. Zavallı Afganlar, kime güvensinler? Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi süper güçlere karşı 40 yılı aşkın süredir devam eden savaşlar ve iç savaşa evrilen iç çatışmalar. Geçici barışlar, sarayda yeni efendiler, sınırları iç içe geçmiş İslamcı çatışmalar, El Kaide ve IŞİD, büyük oyun, savrulup ortalığa saçılan ittifaklar, bir gün "terörist" ertesi gün "ulusal kahraman" olan karakterler.

ABD, 20 uzun yılın ardından 2021 yazında, hiçbir şey başaramadan askerlerini geri çekti ve Taliban hızla yeniden güç kazandı. Yozlaşmış ve iskambil kağıdından bir ev gibi çöken bir Afganistan ordusu, halkı kaderine terk ederek saraydan uçurulan bir Cumhurbaşkanı…

Beyaz Saray için dayanılamaz bir fiyasko, Avrupa adına hararetle "terörizme karşı mücadele" şöyle veya böyle çekilmek zorunda kalan batık bir NATO.

Altı ay sonra Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi geldi ve dünya Afganistan için daha az vakit ayırmaya başladı.

Taliban ışıkları tümden söndürecek mi? Kabil'de panik yayılıyor, en azından çalışmak ve eğitim almak isteyen kadınlar arasında. Kararnameler ıslık çalıyor, kırbaçlar şaklıyor ve erkek değilseniz evde kalmak en güvenlisi, en azından Taliban öyle buyuruyor. ’Din adamları’ genellikle istediklerini alıyorlar.

Geçen yıl Mart ayında, kızların ortaokul ve liselere dönmesine izin verilmediğinde ilk öldürücü darbe geldi. Rejim, son zamanlarda kadınların ülke üniversitelerinden dışlanacağını duyurdu. Sivil toplum kuruluşları dahil, yardım, eğitim ve sağlık sorunları yorulmadan mücadele eden uluslararası kuruluşlar, 'kadın çalışanları olmadan da işlerini yürütebilirler' dendi. Tam bir orta çağ çorbası. Kabil'deki Taliban bakanlarının Kandahar Emiri tarafından istila edildiği söyleniyor.

Haliyle Åsne Seierstad'ın "Afganlar" kitabı tam zamanında geliyor. İlk tepkim hayal kırıklığı oldu; Kabil'in düşüşünden sonra "yeni" denilen Taliban'ın tasviri nerede? Öncelikle okumak istediğiniz şey bu oluyor. Üçüncü bölümde işler ciddiye binince kitap kalınlaşıyor, nabız yükseliyor ve sonuna kadar artık her şey çok ilginç bir hal alıyor.

O zaman anlıyorum ki: Mevcut haber ortamında bu hikayeyi kronolojik olarak anlatmak aptalca geliyor.

Seierstad, Kabil düştüğünde orada değildi, ancak 2022'nin ilk yarısında ülkeye üç uzun yolculuk yaptı. Uzun bir son sözde, kitabın nasıl ortaya çıktığını açıklıyor. Hikaye esas olarak, farklı kuşaklardan 1976, 1987 ve 2000 doğumlu üç Afgan ile yapılan uzun sohbetleri ve röportajları kapsıyor.

Bir süre devrik hükümet için çalışan cesur ve bilge kadın hakları savunucusu Cemile, Norveç'te sürgünde olan Seierstad ile tanışır. Taliban Beşir; kaçan eski bir milletvekilinden kalan yeni evini beklenmedik bir şekilde açar ve savaş alanındaki dramatik yaşamı anlatır. Kabil'in ’göstermelik yüzünde’ görece özgürlük içinde büyüyen öğrenci Ariana ilmiğin nasıl daraldığını, çaresizliğin arttığını ve geleceğin nasıl zifiri karanlığa dönüştüğünü anlatıyor.

"Hiçbirini unutmayacağım." Åsne Seierstad, bireylere hayat verme, diriltme ve çok farklı hikayelerinin daha büyük bir şeye dönüşmesini sağlama konusunda harika bir yeteneğe sahip, tıpkı bir toplum resminin yavaş yavaş netleştiği eski bir kolektif roman gibi.

Her şey belgelendi, iki kez kontrol edildi, onaylandı ’mümkün olduğu kadar’. Muhabir geri plana çekildi, sahneleri özgürce anlattı, gerektiğinde Afganistan'ın modern tarihi ve İslam'ın çeşitli varyantları hakkında gerçekler ve hızlı analizlerle doldurdu.

Åsne Seierstad, Norveç'te çalışma yöntemi nedeniyle eleştirildi, ancak başka ülkelerde daha iyi anlaşıldığını hissediyor. Bununla herhangi bir problemi yok. Empati ve hayal gücü doğal olarak belgesel yöntemine dahil edilir. Güvenilirlik, uyanık okuyucuyla karşılaşıldığında artar,’’ellerinde çubukları olan ’’ işaretçiler bir kenara bırakılır.

Bu durumda sorun daha çok bilginin miktarıdır. Hepsi geniş aileleri ve her yerde hısım-akrabaları olan üç ana karakter, haliyle dağınık takım görüntüsü olacak, sıra kimdeydi? Diye.

"Beni en çok rahatsız eden şey, anında yakalanmadan dolaylı olarak yeniden anlatıldığında kolayca yapmacık hale gelen diyaloglar. Kaydedilmiş uzun röportajlarla çalışmak zor olabilir."

Åsne Seierstad'ın kitapları yıllar içinde daha da kalınlaştı. "Birimiz" ve "İki kız kardeş" de yaklaşık 500 sayfaydı. İlk çıkış kitabı "Kabil'deki Kitapçı” ve en sevdiğim "Grozni'deki Melek" yaklaşık yarısı kadar kalındı. Buradaki konsantrasyonu özlüyorum. Bütünsellik içindeki parçalar, ağırlık olarak altın değerinde. Örneğin; genç Ariana'nın kaderinden etkilenmemek mümkün değil. Babası Savunma Bakanlığı'nda çalışıyordu, annesi öğretmendi ve her ikisi de iyi birer eğitim almışlardı.

Taliban yönetimi ele geçirdiğinde, başlangıçta dehşete kapılmış ve kayıtsız bir şekilde evde oturmuşlardı. Onlara ne olacaktı? Baba çatıya çıkıp üniformasını ateşe verdi. Anne, okulların yeniden açılması için mücadele etmeye devam etti. Yavaş yavaş Ariana'ya döndüler: Odasında takılıyordu, Netflix ve pop müzik dinliyordu. Taliban yeniden iktidara geldiğinde, üniversite eğitimini unutabilirdi. Ariana hukuk okumak yerine evlenmeli, ne kadar erken olursa o kadar iyi, (talip sıkıntısı yoktu) ve ailenin hayatta kalması ve onuru birdenbire her şeyin önüne geçti. Ariana kapıları çarptı ve reddetti, üzgündü, yaşlı adamla evlilik, asla! Anne daha sonra aslında onun da babasıyla evlenmek istemediğini söyledi ve ’çoğu şeye alışıyorsun’ dedi. Ariana'nın cevabı:

"Mutlu olmamın senin için bir anlamı yok mu?"

"Hayır," diye yanıtladı annesi kararlı bir şekilde.

"Senin mutluluğun benim için hiçbir şey ifade etmiyor."

Dagens Nyheter’den devamı

  Birinci bölüm: 'Kabil'in Kitapçısı'nın yazarı Seierstad: Taliban değişiyor