Pervin Çakar: Müzik dünyasında Kürtlüğümü temsil ediyorum
Erbil (Rûdaw) – Kürt opera sanatçısı Pervin Çakar, bu noktaya gelmek için çok çalıştığını, zorluklar yaşadığını belirterek, “Sonuçta güzel şeyler büyük emekle ortaya çıkar, zorluk çekerek çıkar. Ama bugün bunu başardığım ve geleceğe birşeyler bırakabileceğim için mutluyum” dedi.
1981 yılında Mardin’de beş çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Pervin Çakar, babası öğretmen olduğu için ilkokulu Ordu’nun Fatsa ilçesine bağlı bir köyde okudu. Müzik eğitimine doksanlı yılında Diyarbakır Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nde başlayan Çakar şu anda operanın sahnede devleşen “Kürt divalarından” biri olarak tanınıyor.
Çakar, Rûdaw TV’de yakın bir zamanda iki bölüm şeklinde yayınlanacak olan “Awazi Zehawi” programında sanatçı Hejar Zehawi'ye opera ile yollarının kesiştiği dönemi, dünyaca ünlü sanatçılarla buluşmasını, Kürtçe opera şarkılarını ve bu yolda yaşadığı zorlu süreçleri anlattı.
Opera ile tanışma hikayesinin tamamen tesadüf olduğunu belirten Kürt soprano, bu anısını şu sözlerle dile getiriyor:
“Diyarbakır’da Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuduğumuz dönem yazlı bir sınava katıldım ve kazandım. Yarışmadan sonra Ankara’ya gittim. Orada yarışmanın jüri başkanı benden akşamları seremoni için şarkı seslendirmemi istedi. Klasik ve koro şarkıları okudum. Jüri başkanı bana sesimin opera için çok iyi olduğunu söyledi. Tabi ben o zamana kadar operayı bilmiyordum. Bana koleksiyonundan ünlü Yunan sanatçı Maria Callas’ın bir albümünü verdi. Ben de tamam, daha sonra dinlerim dedim.”
2000 yılında Ankara’da Gazi Üniversitesi Müzik Eğitim Bölümü’ne başlayan Çakar 2003 yılında bu okulun Şan Ana Sanat Dalı’ndan mezun oludu.
“Diyarbakır’da okurken violoncello okuduğum için Ankara’da da 2 yıl cello okudum. Fakat ben opera okumak istiyordum. Üniversite Rektörü ile görüştüm ve bu talebimi kendisine ilettim, o da kabul etti” diyen Çakar, böylece opera eğitimine başlıyor.
Daha sonra katıldığı konserlerde büyük sanatçıların konserin sonunda geleneksel şarkılarını seslendirdiğine şahit olan Çakar, bu yüzden kendisinin de Kürtçe klasik şarkıları seslendirme gibi bir düşünce uyandığını belirtiyor.
Giuseppe de Spirito isimli bir opera menajerinin sesini beğenmesi ve onu İtalya’ya davet etmesi üzerine 2004 yılında bu ülkeye taşınan Çakar, Accademia d’Arte Lirica’da dünyaca ünlü opera sanatçıları ile çalışma fırsatı buluyor.
Çakar, “Accademia’dayken ünlü sanatçılar hem opera eğitimi ve hem de İtalyancamı geliştirmem için Perugia’da Accademia Musicale Umbria’ya gitmemi önerdi. Daha sonra Werther Operası’nda Sophie rolünde Milano’daki Teatro Rosetum sahne aldım. Bu benim için çok önemli bir deneyimdi. Bu operadan sonra senfoni orkestralarıyla çalıştım” diyor.
Kürt ve yabancı kompozitörleri araştırdığında Polonyalı ünlü müzisyen Alexandre Tansman’ın 1926-1928 yılları arasında bestelediği, librettosu Jean-Richard Bloch'a ait “La Nuit Kurde-Şeva Kurda-Kürt Gecesi” Operası'na rastladığını belirten Çakar, “Bu bende büyük bir merak uyandırdı. Bu operanın notalarını görmek istedim. Paris’teki Alexandre Tansman Fondetion’a bir e-posta gönderdim. Bir hafta sonra Tansman’ın kızından bir mesaj aldım. Çok heyecanladım, o anda ölecek gibi oldum. Bana yanıtında, ‘Pervin hanım, sizin gibi Kürt bir sanatçının bizimle bağlatı kurmasından ötürü çok mutlu olduk. Biz bu notaları sana göndermek istiyoruz’ diye yazıyordu. Mutluluktan o an uçuyordum” diye anlatıyor.
Kürt sanatçı, Alexandre Tansman’ın bestelediği operanın 1930 yılında Hanover’de yakıldığını belirterek, “Şu an opera ile okunmuş hali yok, sadece piyanı ve ses var. Birgün bu operayı okumak isterim” diyor.
Alexandre Tansman’ın dışında Kürtleri anlatan diğer opera sanatçılarını da araştırdığını dile getiren Çakar, ayrıca şu bilgileri paylaşıyor:
“Ermeni sanatçı Aram Haçaturyan’ın ‘Gayane’ (Mutluluk) adlı balesinin bir bölümünde “Kürt Gencin Dansı” adlı bir bölüm var. Yine İtalyan kompozitör Roberto Pice’nin yazdığı ‘Dansa Kurda’ diye bir eser var. Sanatçı Kafkasya’ya kadar gidiyor, orada Kürtleri tanıyıp çok etkileniyor ve bu eseri yazıyor.”
2012 yılında Sanatçı Luciano Pavarotti Vakfı tarafından Pavarotti’nin anısına düzenlenen ve dünyca ünlü sanatçıların katıldığı bir projede yer alan Çakar, “Andrea Bocelli, Jeff Beck, Elisa, Zucchero, Jovanotti ve Ennio Morricone gibi sanatçılarla Luciano's Friends adlı projede yer aldım. Bu çok önemli bir tecrübe oldu. Bu konser için çok iyi hazırlandım. Zaten Andrea Bocelli ile şarkı okuyacaksın dediklerinde aşırı heyecanlandı. Daha sonda birlikte prova yaptık ve çıkıp konser verdik” diyor.
Çakar, Zehavi’nin “Birlikte şarkı söylediğin büyük sanatçılar Kürt olduğunu biliyor mudu?” sorusuna, “Doğrusu sanatçılar çok da etnik kimliğinize bakmaz, kültürünüze önem verir, ona bakar. Ve tabi ki herbirinin de bir etnik aidiyeti var. Ben de her zaman Kürt sanatçı olduğumu söyledim. Müzik dünyasında da Kürtlüğümü temsil ediyorum” yanıtını veriyor.
Pervin Çakar, İtalya’ya ilk gittiği yıllarda yaşadığı zorlukları ve azmini şöyle anlatıyor:
“İtalya’ya gittiğimde henüz 22 yaşındaydım. Şimdi düşünüyorum da çok cesaretliymişim. Ne aile ne arkadaş, yalnızdım. Accademia d’Arte Lirica’a İtalyan Enstitüsü’nden aldığım bursla gitmiştim. Kalacak yerim yoktu. Ben de bir manastırda kaldım. Bursum çok kısıtlıydı ve bu yüzden harcamalarıma çok dikkat ediyordum. Üç yıl boyunca bu burstan yararlandım ama okumak isteyen çok fazla öğrenci vardı ve ben onların da burstan yararlanmasını istiyordum. Bu yüzden gidip cafe ve restoranlarda çalıştım. Bazen kendi halime çok hüzünlenirdim ama müzik ve opera bana büyük bir enerji verirdi. Çalışırken kazandığım parayı öğretmenlerime verirdim. Bunu da öğrenmek için yaptım. Sonuçta güzel şeyler büyük emekle ortaya çıkar, zorluk çekerek çıkar. Ama bugün bunu başardığım ve geleceğe birşeyler bırakabileceğim için mutluyum.”
Kürt soprano, “Altı dilde şarkı söylüyorsunuz; İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, İngilizce, Kürtçe ve Türkçe okuyorsunuz. Kürtçe dil olarak operaya uygun mudur?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Okuma ve yazma tekniği opera için çok önemli. Mesele ‘Lo Şivano’ şarkısında cümlelerin sonu ‘a’ ve ‘o’ ile bitiyor ve bu operaya oldukça uygun. Fakat Almanca’da kelimelerin sonu çoğunlukla akh, ikh ile bitiyor. Kürtçe operaya daha uygun. Hatta İspanyolca’dan da daha uygun. İspanyolca veya Almanca okuyabilmek için çok daha fazla teknik çalışmanız gerekiyor.”