Zehra Doğan: Cezaevinde kendimle yüzleştim
Erbil (Rûdaw)- Ressam ve gazeteci Zehra Doğan, 24 Şubat’ta tahliye olduktan sonra çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü belirterek, “Gerçekle yüzleştikten ve durumu kabullendikten sonra ben durumumu kabul ettim. 'Evet bir şey yok bunu kabul ediyorum.’ Ama bu olmayan birşeyle ne yapabilirim? Dedikten sonra benim için öğretici bir yön ortaya çıktı. Yani ben öğrendim ve cezaevinden çıktım. Belki de cezaevinde olmasaydım bu eserleri de çıkartamazdım” dedi.
Zehra Doğan, Mardin'in Nusaybin ilçesinde “sokağa çıkma yasağı ve operasyonlar” sırasında çizdiği resimleri sosyal medyada paylaştığı ve 10 yaşındaki bir çocuğun notlarını haberleştirdiği için hakkında örgüt üyeliği suçlamasıyla dava açılmıştı.
23 Temmuz 2016'da Mardin'de gözaltına alınan Doğan, 9 Aralık 2016'da ilk duruşmada örgüt üyeliği suçlamasından beraat etti ve “örgüt propagandası” suçlamasından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Örgüt propagandası suçundan 33 ay hapis cezasına çarptırılan Zehra Doğan, Haziran 2017'de tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.
24 Ekim 2018 tarihinde Tarsus Cezaevi’ne gönderilen ressam ve gazeteci Doğan, bu yılın 24 Şubat'ta tahliye oldu.
Cezaevinden tahliye olduktan sonra çalışmalarını sürdüren Doğan, İtalya’da geçtiğimiz haftalarda Santa Giulia Beach Müzesi’nde sergilenen çalışmaları büyük beğeni topladı.
“70 eser sergilendi”
Çalışmalarına ilişkin Rûdaw’a konuşan Zehra Doğan, İtalya’nın önemli müzelerinden Santa Giulia Beach Müzesi’nde kendisine ait yaklaşık 70 eserin sergilendiğini söyledi.
Serginin normalde bir ay süreliğine açıldığını belirten Doğan, “Yoğun ilgiden dolayı sergi 2020 yılının mart ayına kadar sürecek. Çalışmalarıma oldukça yoğun ilgi gösterildi. Bu kadar ilginin olması güzeldi. Nitekim beklediğim ilgilinin üzerinde ilgiyle karşılaştım. İtalya’daki sanatçı, siyasetçi, koleksiyonerler ve bakanlıkların yanı sıra İtalyan vatandaşlarda sergiye büyük ilgi gösterdi. İtalya’da Kürtlere karşı büyük bir ilgi var zaten ve sergimle ilginin yüksek olduğunu yakından farkettim” dedi.
İtalyan resmi TV kanalı “Rai2Tv” 20 dakikalık bir sunumun olduğunu belirten Doğan, sözlerine şunları ekledi:
“Kürdistan’ın dört parçasından bir Kürdistan haritası ve bayrağıyla Kürtlerin geçmişten bugün geldiği süreç sunuldu. Kürtlerin neden direndiği, direniş biçimleri, aşamaları ve Erdoğan’ın yürüttüğü politika konu alıyordu. Programın sunucusu Roberto Saviano bilindiği gibi İtalyan mafyasını deşifre eden bir kitap yazdıktan sonra ölümle tehdit edilen bir yazar. Saviano ayrıca Kürtlere ve Kürt mücadelesine müthiş ilgisi olan bir yazar.”
Sakera adlı yayınevinin de sergide sunulan eserlerinin kataloğunu hazırlandığını belirten Doğan, “Katalogta da çalışmlarımın üzerine tanıtım yazılarına yer verildi. Bu da benim için çok önemli idi nitekim bu yayınevi, benim gibi çok az genç sanatçıya yer veriyor. Çünkü bu yayınevi daha önce ya yaşamını yitirmiş ya da olgun yaşın üstündeki sanatçıların çalışmalarına yer veriyordu. Bu onlar için de değişik bir deneyim oldu” diye konuştu.
“Cezaevindeki kadınların hikayesine de değindim”
70 eserinin çoğunun hapisteyken yaptığı eserler olduğunu belirten Doğan, “Çalışmalarımda sadece Nusaybin’deki olaylar değil, cezaevindeki kadınların hikayelerinin yanı sıra deneysel işlerim vardı. Örneğin; kahveden, çaydan, zerdeçaldan ve atık yemeklerden çarşaf, gömlek ve havlu üzerine yaptığım çalışmalarım vardı. Aslında insanların ilgisini çeken de işin teknik boyutu ve hikayesi idi. Yani sadece sanatsal disiplini ön planda tutulan çalışmalar değildi” ifadelerini kullandı.
Sizi çarşaf, havlu vs. gibi metaryaller üzerinde farklı çalışmalara iten tam olarak ne idi. Malzeme yokluğundan mı, imkânsızlıktan mı? Asıl ne neden ne idi? Sorusuna Zehra Doğan, şu yanıtladı:
“Aslında en baştaki neden yokluktan dolayı ortaya çıktı. Çünkü daha önce bilinen yöntem olan yağlı boya tekniğiyle resim yapıyordum. Aslında ben yaptığım resimden dolayı içeriye girmiştim. Herhangi bir yürüyüşe katıldığım için ya da politik konuştuğum için değil. Resmimle Türkiye’deki politikayı, Nusaybin’in yıkımını eleştirdiğim için ceza almıştım. Hapishaneye girdiğim zaman da resim yapmamak aslında onların bana verdiği cezayı kabul etmek olduğum anlamına geliyordu ve ıslah olduğuma dair bir portre de çizebilirdim.
Ama bu benim için bir çeşit inançtı. Şu mesajı da vermek istiyordum, ‘Sizin tutsak ve kısıtlamalarınıza rağmen ben resim yapıyorum ve bunu anlatmaya devam ediyorum’ ama onlarda sürekli el yaptığım resim ve boyalara el koyuyorlardı. Bu çalışmalarımın hepsini de gizli bir şekilde dışarı çıkartıyordum. Kendi kullandığım alternatif malzemelere de el koymaya çalışıyorlardı. Bende içinde bulunduğum şartlarda bu yöntemi buldum. Hiçbir şey olmasa bile sanatın belli malzelmelerle yapılmadığını aynı zamanda bir sanatçı için tüm materyallerle vermek istediği veya sanatsal duruşuna dair mesajı verebileceğini göstermeye çalıştım. Bunu daha önce biliyor muydum? Bilmiyordum. Ben yaptıkça ve başardıkça bende öğreniyorum aslında.”
“Kendimle yüzleştim”
“Bir nevi tutukluluk süresi dışardaki yaşamdan seni uzaklaştırırken, kendinle de yüzleştirmiş diyebilir miyiz?” sorusunu Zehra Doğan, şöyle yanıtladı:
“Evet. Aynen böyle oldu. Yüzleşme oldu. Çok güzel bir cümle kullandınız. Bazen herşeye bir bahane buluruz. Bunu yapmak istiyorum ama para yok, bunu yapmak istiyorum ama mekan yok! Hep bir amamız var. Çünkü gerçekliğimizle hiç yüzleşmek istemiyoruz. Benim içinde bulunduğum şartlarda beni bir çeşit zorunlu yüzleşmeye götürdü. Yani gerçekle yüzleştikten ve durumu kabullendikten sonra durumumu kabul ettim. ‘Evet bir şey yok bunu kabul ediyorum.Ama bu olmayan bir şeyle ne yapabilirim?’ Dedikten sonra bu kez benim için öğretici bir yön ortaya çıktı. Yani ben öğrendim ve cezaevinden çıktım. Belki de cezaevinde olmasaydım bu eserleri de çıkartamazdım.
Bazen öyle anlar oluyor ki dezavantajları, avantajlara çevrilebiliyor. Bende cezaevine girdiğimde dezavantajı, avantaja çevirdim. Cezaevine girmeden önce resimlerim ve çalışmalarım bu kadar duyulmamıştı bu kadar bilinmemişti. Belki de Nusaybin resminden dolayı cezaevine girmeseydim bu resmimi de kimse bilmeyecekti. Ceza almamla bu duyuldu, sanatsal disiplinim daha çok bilindi, dünyada birçok sanatçının şahsın destek verdiği ve benim sanatımı kabul ettiklerini deklere etmeleri durum başka bir boyuta gitti. Ceza almama neden olan resmi New York’un Manhattan Caddesi’nde dünyanın en tanınan yerinde bolbordlarda yansıtıldı ve altında ismim yazıldı. Bu durum hiç tahmin edemeyeceğim şekilde ilgilinin bana dönmesine neden oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra da hiç durmadım yeni projeler için sürekli bir sergiye bir bianelle davet ediliyorum. Birçok yerde benden yeni projeler istiyor ve birçoğuna da yetişemiyorum. Görüşmeler ve basına demeçler veriyorum. Benim için çok ve çok ilginç bir olay oldu. Tabii bu durum bana farklı misyonlarda yüklemiş oldu. Bazen bu durumu kaldırıyorum. Bazen kaldıramıyorum.”
Projelerinden dolayı yurt dışında olduğunu belirten Doğan, Avrupa’daki çalışmalarına ilişkin de şunları söyledi:
“Londra’da Tate Modern’de geçen mayıs ayında bir sergim oldu ve 23 Ocak’ta da yine Tate Modern’de serginim bir devamı niteliğinde bir sergim daha olacak. Tate Modern, çağdaş sanatçıların yeri olarakta bilinen dünyanın en önemli sanat merkezidir. Bir Kürt kadın sanatçı olarak buraya ikinci kez gitmiş olacağım. 1 Şubat’ta İngiltere’de farklı bir galeride bir sergim daha olacak. Ardından Norveç, İsviçre, Almanya ve İtalya gibi birçok yerde yine sergilerim olacaktır.”
“Türkiye devleti bir resim yaptım diye beni cezalandırırken, başka bir devlet dev Kürdistan bayrağını gösterdi”
Italyanin en onemli devlet televizyonu Rai2Tv'de Fabio Fazio ile Italyanin önemli yazarlarından @robertosaviano Nusaybin resmimi ekrana yansıtılan dev Kürdistan haritası üzerinden uzun uzun anlattı. Programın tamamını burdan izleyebilirsiniz. Grazie..https://t.co/60AA9gkJ3V
— Zehra Doğan (@zehradoganjinha) December 25, 2019
Serbest bırakıldıktan sonra bu yılın 24 Şubat tarihinden şimdiye kadar en az 20 sergiye katıldığını belirten Zehra Doğan, “Şu an çalışmalarımdan dolayı yurt dışındayım ve gitmeye fırsat bulamıyorum. Aslında bir taraftan da temkinli davranmaya çalışıyorum. Çünkü gittikten sonra yurt dışı yasağı gelmesi halinde çalışmalarımı sergilemeyecek duruma geleceğim. O yüzden de tüm çalışmalarımı bitirip, dönmeyi düşünüyorum” dedi.
Ressam Zehra Doğan, Kürdistan Bölgesi’nde de bahar ayında yeni bir projenin araştırması için ziyaret edeceğini söyledi.
Konuşmasının sonunda Zehra Doğan, “Bir sanatçı olarak illa bir politik yanımın olması ya da illa Kürt halkının yaşadıklarını yansıtayım misyonuyla yapmıyorum. Ben zaten politik bir insanım ve politik düşünceleri olan feminist bir kadınım. Feminist olmak zaten politik bir duruştur. Kendimi aslında sanatsal ifadelerle aktarım biçimidir. Bu durumda aslında Avrupa’da çok ilgi de görüyor. Türkiye devleti bir resim yaptım diye beni cezalandırırken, başka bir devlet kendi devlet televizyonunda dev Kürdistan bayrağını göstererek, Kürtlerin içinde buludukları şartları kendi ülkelerindeki yazarların anlatması benim için çok önemli ve çok büyük bir onurdur. Bu sadece benim değil, dört parçanın şu anda kadar yaptığı mücadelenin ve herşeye rağmen kültürüyle kendini korumasının sonucudur” ifadelerini kullandı.