Kürt yayınevleri Türkiye’deki kitap fuarlarına davet edilmiyor
Erbil (Rûdaw) – Türkiye’nin değişik kentlerinde düzenlenen kitap fuarlarına Kürt yayınevleri davet edilmiyor. Yayınevleri bunu, “Kürt dili ve edebiyatına karşı bir ayrımcılık” şeklinde değerlendiriyor.
Türkiye’de 1995 yılından beri Kürtçe yayıncılığa önemli katkılarda bulunan Avesta Yayınevi, sosyal medya üzerinden okurların “neden fuarlara katılmıyorsunuz?” şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi.
“Kitap fuarları yapılmaya başlandı. Okurlar soruyor, maalesef hiçbirine katıl(a)mıyoruz. Kartal fuarına yazılı olarak başvurduk, cevap dahi alamadık. Batman, Van ve Ankara fuarlarına daha önce katılmamız engellendi, o yüzden başvurmadık. Başka seçenekleri zorlayacağız.”
Keskin: Kürtçe yayına karşı bir hassasiyet var
Konu hakkında Rûdaw’a konuşan Avesta Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Keskin, son yıllarda ticari amaçla düzenlenen fuarların neredeyse kalmadığını daha çok kentlerde belediye ve valilikler tarafından organize edilen fuarlar gerçekleştirildiğini söyledi.
Bu furların tanıtım ve diğer edebi, sanatsal aktiviteler anlamında yayınevleri için önemli olduğuna dikkat çeken Keskin, ancak başvurdukları halde katılmak istedikleri fuarlara davet edilmediklerini belirtti.
Keskin, “7-8 yıl önce Van ve Siirt’te düzenlenen fuarlara katıldık. Fuarlara katılan yayınevlerine genelde yer, konaklama gibi konularda yardımcı olunuyor. 2018’de Batman’daki fuara kendi imkanlarımızla katıldık. Standımız yoğun ilgi de gördü. Ne varki daha sonra Batman’da düzenlenen fuarlara davet edilmedik. Geçen yıllarda Van’daki fuara stant hazırladık, fakat standımızın sığacağı kadar bile yer verilmediği için katılmadık” dedi.
İstanbul Kartal’daki fuara başvuru yaptıkları halde davet edilmediklerini, Ankara’daki fuardan sonradan haberdar olduklarını belirten Abdullah Keskin, “Kürtçe yayıncılık meselesi bir semboldür, afiştir. Okurlar da soruyor. Ama burada Kürtçe yayıncılığa karşı bir hassasiyet olduğu anlaşılıyor. Bundan bir süre önce de Mardin’de yapmak istediğimiz edebi bir panelimiz pandemi gerekçe gösterilerek engellendi. Siyasi bri aktivite değil, edebi, sanatsal bir aktivite ama fiilen bir yasak var” ifadelerini kullandı.
Bateyi: Genel bir politika
Yaklaşık 8 yıldır yayın hayatını sürdüren Sitav yayınevi sahibi ve editörü akademisyen Kahir Bateyi de, meselenin kayyumlarla ve valiliklerle bağlantılı olduğunu söyledi.
“Ne yazık ki son yıllarda Kürtçe yayınevlerini davet etmiyorlar” diyen Bateyi, “Bu genel bir politika. Kürt dili ve edebiyatına karşı ayrımcılık politikası. Bu kabul edilemez. Nasıl ki Türkiye’nin her yerinde Türk yayınevleri fuarlara katılabiliyorsa, Kürt yayınevleri de katılabilmeli, yayınlarını okurları ile buluşturabilmeli” dedi.
Nûbihar: Davet edilmiyoruz, kendi imkanlarımızla katılıyoruz
Yaklaşık 30 yayın hayatını süredüren Nûbihar Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Çevik de, bu tartışmanın brikaç yıl önce de yaşandığına dikkat çekti.
Çevik, “Bu tatışma çıktığında toplumda şöyle bir algı oluşuyor; Nûbihar davet ediliyor ama diğer Kürt yayınevleri davet edilmiyor. O zaman da söylemiştim, şimdi de söylüyorum; kimse bize davetiye göndermiyor. Yaz sonundan beri takip ediyoruz. Kürt kentlerinde fuar düzenleyen fiarmalarla iletişime geçiyoruz. Defalarca arıyoruz, bu yıl fuar var mı yok mu diye soruyoruz. Buna rağmen Silvan ve Midyat’taki fuarlara katılmadık, Silvan’daki fuardan haberdar bile olmadık” dedi.
Siirt’teki fuardan daha yeni haberdar olduklarını, Siirt, Batman ve Mersin’deki fuarlara katılacaklarını belirten Çevik, “Kürt okurların kafasında soru işareti oluşsun istemiyoruz; bizi de kimse davet etmiyor. İmkanlarımız dahilinde takip ediyoruz. Ankara’daki fuardan böyle haberdar olduk ve katılıyoruz. Nerede fuar olursa imkanlarımız el verdikçe katılacağız” ifadelerini kullandı.
Kürt Çalışmaları Merkezi raporu: İki ileri bir geri
Kürt Çalışmaları Merkezi’nin Mayıs 2021’de hazırladığı “Kürt Kültürel Yayıncılığının Maruz Kaldığı Hak İhlallerinin İzlenmesi Raporu” Kürt kültürel yayıncılığının yaşadığı sorunlara ve maruz kaldığı hak ihlallerine dikkat çekmişti
Raporda izleme sonucunda ortaya çıkan hak ihlaller kısaca şu başlıklar altında tasniflenmişti:
Basım ve dağıtım alanında yaşanan ayrımcılık ve ihlaller, Kürt yayıncılığının süregelen sorunu olarak öne çıkıyor. Dağıtım şirketleri, büyük kitap zincirleri ve sanal kitap satış sitelerinin tutumu bu yayınevlerinin eserlerini “öne çıkarmamak” şeklinde ortaklaşıyor. PTT ile gönderilen ürünlerin büyük ölçüde geri dönüyor olması 90’lı yıllardan bugüne devam eden bir sorun olarak öne çıkıyor.
Belediyelere kayyım atanmasının, Kürt yayıncılığını çeşitli biçimlerde olumsuz etkilediği görülüyor. Belediyeler tarafından düzenlenen kitap fuarlarına Kürt yayınevlerinin katılmasının zorlaşması, Kürtçe kitapların belediye kütüphanelerinden kaldırılması, Kürtçe kreşlerin kapatılması gibi uygulamalar dilin görünürlüğünü azaltırken KHK ile ihraç edilen kamu personellerinin çoğunlukla bu alanın tüketicisi olmaları sebebiyle yayıncılığın bu yönden de olumsuz etkilendiği anlaşılıyor.
Kitap fuarlarına katılmada yaşanan sorun ve ihlaller, Kürt yayınevlerinin zayıflamasına etki eden başka bir alan olarak beliriyor. Bu dönemde ekonomik olarak güçsüzleşen yayınevlerinin fuarlara davet edilmemesi, katılma başvuruların kabul edilmemesi yahut kabul edilmişse bile son anda iptal edilmesi veya yerlerinin değiştirilmesi sektörün dezavantajlı durumunu pekiştiriyor.
Kültür Bakanlığı’nın desteklerinde yaşanan ayrımcılık, “ilk eser” gibi desteklerde eserin dilinin Türkçe olması sebebiyle Kürt yazarları dışarıda bırakmakla başlıyor. Ayrıca bakanlığa bağlı kütüphanelere yapılan kitap alımlarında Kürt yayınevlerinden kitap alınmaması da bu alanın dezavantajları olarak öne çıkıyor. Bakanlık bugüne kadar Avesta’dan toplam 4 kitap alırken bunların sadece bir tanesinin Kürtçe olduğu anlaşılıyor.
Kitapların yasaklanması ve toplatılması, Kürt yayınevlerinin en mustarip olduğu konuların başında geliyor. İzleme kapsamında yayınevlerinden elde edilen bilgilere göre 2009 yılından bugüne kadar Kürt yayınevlerinden çıkan en az 117 kitap yasaklanmış. 102’si Aram, 15’i de Avesta yayınlarından çıkan bu kitapların 100’den fazlasının, çözüm sürecinin bitmesinden sonra yasaklandığı anlaşılıyor.