Haber Merkezi - Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, "Türkiye Ekonomi Modeli” için “Yüksek ihracata dayalı, cari açığı azaltıcı ve refah seviyesinin toplumun tamamına yansıtıldığı bir modeldir” dedi.
Bakan Nebati, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı kur endeksli mevduat hesabı uygulaması sonrası TL’nin dolar karşısında yeniden değer kazanması hakkında “Üç günde finansal istikrarı sağladık” diye konuştu.
"Türkiye Ekonomi Modeli”ni anlatırken, “Bu, sıcak paraya karşı doğrudan yatırımı çekecek özel bir model. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırım için gelinmesini istiyoruz” ifadelerini kullanan Bakan Nureddin Nebati, NTV’de soruları cevapladı.
Bakan Nebati özetle şunları dedi:
“Siz bir ekonomi teorisini, ekolünü ya da yolunu alıp uygulamaya başladığınız zaman birilerinin sizi yönlendirmesi konusunda maalesef bir baskı var. Çünkü dünyada egemen güçler var. Biz bize öğretilmiş şeyleri yapmaktan vazgeçmenin zamanının geldiğine inanıyoruz.
2013 yılında Gezi olayları öncesinde faizin düştüğü, enflasyonun düştüğü bir ortamda bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Yüksek büyüme için yüksek cari açık. 2013’te 400 milyar dolara yakın borçlanmışız. 2013’ten bugüne kadar borçlanma oranı 445 milyar dolar seviyesinde. 8 yıldır bununla ilgili bir mücadele sürüyor. Geçmişteki saldırılar bir takım değişiklikleri engelledi.
‘Biz Güney Kore modeli değiliz’
Biz diyoruz ki yeni bir ekonomik model önerelim. Bu model Türkiye’yi kapsasın, iç dinamikleriyle bir bütünlük arz etsin. Ancak ortak söylemin gerçekleştirildiği bütüncül bir bakış açısıyla herkesin anlayabildiği, toplumun ve tüm kurum kuruluşların da içinde olduğu bir şey söyleyelim dedik.
Türkiye modeli denmesinin sebebi şu. Biz Güney Kore modeli değiliz, çünkü seçilmiş bir ülke. Çin değiliz, devasa nüfusuyla, aldığı tedbirlerle gelen bir ülke. Biz demokratik gelenekleri olan, serbest piyasaya inanan, kambiyo rejimine sıkı sıkı bağlı olan ve bu geleneği de sürdüren bir modeli ortaya koyuyoruz. Çünkü altyapımız dolu. Altyapıyı tamamlamış şekilde geliyoruz.
“Orta gelir tuzağını aşmanın tek yolu…”
Modelimiz; yüksek ihracata dayalı, cari açığı azaltıcı ve refah sisteminin toplumun tamamına yansıtıldığı bir modeldir. Bu model içerisinde biz yüksek teknoloji üssü olmak istiyoruz. Biz büyük endüstri bölgeleriyle her türlü ihtiyacın yalnızca Türkiye değil yakın çevresine sağlandığı bir üs haline gelmek istiyoruz. Orta gelir tuzağını aşmanın tek yolunun da bu olduğunu biliyoruz.
20 yıldır geliştirilen bir yapı var. Bu yapı Türkiye’nin sanayide bir tık daha üste çıkabileceği altyapıyı hazırladı. İnsanlar girişimciler bu yapının nasıl işlediğini gördü. Üçüncüsü dünyaya açılmayla diğer pazarlarla Türkiye’yi karşılaştırabilecek yapıya sahip oldu. Türkiye’nin vazgeçilmez bir ülke olduğu anlaşılmış oldu.
Sıcak para özellikle gelişmekte olan ülkelerin temel problemlerinden bir tanesi. Ne zaman geldiği ne zaman gittiği belli değil. Ülkelerin ekonomisini sarsacak noktaya dönüşebiliyor. Sıcak paradan ziyade doğudan yatırımın gelmesini istiyoruz. 2018, 2019’daki saldırılarda kullanılan temel araç sıcak paraydı. Sıcak parayla dilediğiniz şekilde manipüle edebiliyorsunuz, ülke iktidarlarını tehdit edebilecek boyuta gelebiliyor. Biz bu yolu kapatıyoruz.
“(Dolarda yaşanan düşüş) Ülkemiz üzerinde oyun oynanmasını engelliyoruz. Son üç ayda yaşadığımız bir türbülans vardı, başından beri bu bir köpüktür, yapmayın etmeyi, eylemeyin dememiş olmamıza rağmen. Dövizin 18 liralara kadar gelmiş olmasından bir gecede sayın Cumhurbaşkanımızın adeta bir ekonomik manifestoyla ortaya koymuş olduğu çözüm önerileri ve tedbirler paketiyle üç günde Türkiye’nin bütün ortamını sıcak parayla değil, yüksek faizle de gerçekleştirmedik, kendi imkanlarımızla bu hale getirdik. Düne kadar yüksek faiz kesin çözümüdür diyenlere de tokat gibi bir cevap oldu. Yüksek faiz söylemi de aslında öğretilmiş bir yanlıştır.
“Üç günde finansal istikrarı sağladık”
Düşük cari açıkla yüksek büyüme gerçekleştirebiliriz. Üç günde finansal istikrarı sağladık. Bu, sıcak paraya karşı doğrudan yatırımı çekecek özel bir model. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırım için gelinmesini istiyoruz.
90’lı yıllarda büyüme düşük, cari açık düşük. 90’lar böyle gitti. 2002 ile 2020 döneminde yeterli ancak riskli bir şey yaptık. Cari açık yüksek, büyüme yüksek. 2013’lere geldiğimizde cari açık tavan yapmıştı. Türk lirası çok güçlü hale gelmişti, borçluluğumuz artmıştı, biz büyümeyi öyle gerçekleştirdik. İşte öğretilmiş ikinci şey; cari açık olmadan büyüme olmaz. Biz de diyoruz ki hayır, düşük cari açık ve yüksek büyümeyle yeterli ve risksiz bir yapıyı gerçekleştirmiş olacağız.
Peki nasıl yapacağız bunu? Bunu yaparken bizim 19 yıldır inşa ettiğimiz bir Türkiye’nin temelleri, altyapısı bitti. Sanayiye biz yüksek teknoloji ürünleri olmak kaydıyla destek vereceğiz. İki, proje bankacılığına giriyoruz. Bankacılıkta yeni bir enstürman geliyor, proje kredileri.
Bunu yaparken de rekabet gücü yüksek olan sektörleri seçeceğiz. Finansal istikrarı üç günde, Cumhurbaşkanımızın manifestosuyla sağladık. Bundan yapılacak olan şey, Türkiye’nin bu imkanlarına kısa sürede uyum sağlayacak sektörleri öne çıkarmak.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın