TESPAM Başkanı Akyener: Türkiye bölgenin istikrarı için petrol sevkiyatının devam etmesini istiyor
Erbil (Rûdaw) - Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TASPAM) Başkanı Akyener, Kürdistan-Ceyhan petrol boru hattının yeniden aktif hale gelmesinin Türkiye’den çok Kürdistan Bölgesi ve Irak’ın yararına olacağını söyledi.
Türkiye’nin petrol hattından günlük ortalama 500 bin dolar kazandığını, bunun da Türkiye gibi büyük bir ülke için önemli bir rakam olmadığını belirten Oğuzhan Akyener, Türkiye’nin petrol satışı nedeniyle bölgede oluşan istikrar ve huzur ikliminin devamı için şimdiye kadar hattı aktif tuttuğunu kaydetti.
Oğuzhan Akyener bugün Rûdaw TV canlı yayınında soruları yanıtladı.
Kürdistan-Ceyhan Petrol Boru Hattından günlük ortalama 550 bin varil petrolden 500 bin varilinin Kerkük petrolü olduğunu ve bunun da Irak merkezi yönetimi tarafından satıldığını belirten Akyener, hattın kapanmasının Türkiye’ye bir zararı olmadığını söyledi.
‘Süreç uzatılabilir hatta sürecin uzamasını isteyen gruplar olabilir”
Irak veya bölgedeki farklı siyasi grup ya da güçlerin de hattın yeniden açılmasını istemeyebileceğini belirten Akyener, özetle şöyle konuştu:
“’Türkiye bizim tarafımızda bir problem yok, Irak ile ilgili teknik problemler var’ diyorsa, işin diplomatik boyutları bir yana bütün teknik problemlerin, saha üretim faaliyetlerine kadar; yani kuyulardaki ve yüzey tesislerindeki problemlerin giderilmesine kadar bütün süreçlerin tamamlanması ve çözülmesi gerekiyor. Bir takvim vermek çok doğru olmaz çünkü şimdi Türkiye ‘tamam gönderin’ derse diğer tarafta Irak'ta problemler devam ediyorsa yine petrol sevkiyatı söz konusu olmayacaktır. Yani iki tarafın da gerçekten bu bağlamda somut adımlar ortaya koyması ve bir çözüme ulaşması gerekiyor. Temennimiz en kısa zamanda çözüme kavuşması ama süreç uzatılabilir. Hatta bu bağlamda sürecin uzamasını isteyen gruplar da olabilir.
İşin teknik boyutları da olabilir. Bazen ilgili boru hattı güzergahı süresince yaşanabilen sorunlar (olabilir). Öte yandan biliyorsunuz Türkiye'de çok acı bir deprem yaşadık. Bu nedenle Ceyhan'da belli teknik aksaklıklar karşımıza çıkmıştı. Sahalarda, yüzey tesislerinde bazı teknik sorunlar olabilir ama bunların ötesinde sürecin ilgili sevkiyatın devamını istemeyen gruplar da olabilir tabii ki. Yani haliyle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki yönetimin değişmesini isteyen bazı gruplar ya da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile merkezi yönetim arasında vuku bulan bazı sorunlar sorunların giderilmesi ile alakalı ya da giderilmemesi ile alakalı… Sonuçta Irak'ta çok farklı bir iç denge görmekteyiz aktif olarak faaliyette olan. Hatta terör örgütleri bile sürece farklı müdahalelerde bulunabilir. Bunların hepsi etmen olarak karşımıza çıkmakta.
“Türkiye petrol akışına bölgenin istikrarı için müsaade ediyor”
Yani işin teknik, siyasi, diplomatik boyutları dahil bu perspektiften değerlendirilebilir. Türkiye petrol akışına çok uzun zamandan beri izin veriyor ve Türkiye bunu Irak'ın bir hakkı olarak görüyor. Türkiye petrol akışına uzun süredir bölgenin istikrarına hizmet etmesi amacıyla müsaade ediyor. Aslına bakarsanız bu çok eski bir denklem. 1960'larda Ceyhan-Kerkük boru hattı üzerinden petrol sevkiyatı devam ediyordu. Tabii Irak birçok savaş geçirdi, bir müdahale geçirdi. ABD'nin müdahalesi oldu. Müdahale sonrasında DAEŞ hortladı. DAEŞ’in bölgedeki saldırıları öte yandan PKK gibi terör örgütleri her daim bölgede etkin olarak varlığını göstermeye çalışıyordu. Bu unsurların hepsi bölgedeki istikrara ve sürdürülebilir bir şekilde petrol sevkiyatına engel oldu. Bunun ötesinde Türkiye; Irak her ne kadar ciddi sıkıntı yaşamışsa da bölgenin daha fazla istikrarsızlaşmaması, en azından Irak’ın kuzeyinde terör unsurlarının daha fazla güç kazanıp yerel yönetimlerde daha etkin olamaması gibi niyetlerle petrol sevkiyatına izin verdi ve Türkiye yine aynı şekilde bakıyor.
“Türkiye bölgenin istikrarını amaçlıyor”
İşin ekonomik boyutu bir kenarda dursun Türkiye bölgenin istikrarını amaçlıyor. Bu bağlamda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bölgedeki terör unsurlarına boyun eğmemesine destek olmak amaçlı, daha fazla istikrarsızlığı önlemek amaçlı petrol sevkiyatının her daim devam etmesini istiyor. Ama bunu istemeyen unsurlar da var. Belki bazı ülkeler de var.
“İran Türkiye ile daha entegre çalışan bir yapıya evrilmesini istemeyecek”
Örnek vermek gerekirse İran petrol sevkiyatı ile birlikte bölgenin daha istikrarlı ve Türkiye ile daha entegre çalışan bir yapıya evrilmesini istemeyecek, bu doğal. Bu İran'ın bölgesi stratejileri ile alakalı değerlendirilebilecek bir husus. Öte yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin güç kaybı ile birlikte belki bölgede desteklediği bir takım grupların, farklı siyasi yapıların bölge yönetimi üzerinde daha etkin olmasını sağlama ile alakalı bir temennidir. Tabii buna erişebilecek mi, çok zannetmiyorum açıkçası.
“ABD gibi ülkelerin de bu sürece destek vermesi önemli”
Öte yandan Irak üzerinde birçok farklı grubun da temennisi var. Özellikle Bağdat yönetimine baktığımızda çok karmaşık, devlet kurumlarının birbiriyle mücadele içerisinde olduğu bir sistem karşımıza çıkmakta. Ben bu sürecin daha fazla devam etmemesini umuyorum. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile Bağdat yönetimi arasında ciddi anlamda sorunların çözümüne yönelik adımlar atılıyor. Tam neticeye varmaya yaklaşılıyor ki bir yerden, farklı kurumlardan müdahale geliyor. İşte bunların da önüne geçilmesi gerekir. Yani ABD gibi ülkelerin de bu sürece destek vermesi önemli. Onların da daha adil bir politika izlemesi bölgede önem arz ediyor.
“Türkiye'nin bu süreçte çok fazla zararı yok”
Türkiye'nin bu süreçte çok fazla zararı yok. Günlük 500 bin varil sevkiyat olduğunu farz edersek Türkiye ekonomisine çok büyük zararı yok. Burada petrolü satın alan ülke genelde Türkiye değil. Türkiye'deki rafinerlerin işleme süreci farklı. Öte taraftan mevcut durumda Erbil yönetimi ya da SOMO, Ceyhan'dan ilgili petrollerini satıyorlar. Türkiye bundan sadece tarife anlamda, taşıma, nakliye, sevk anlamda bir gelir elde ediyor. Yani bunun da 1 dolardan fazla olmadığını düşünüyoruz. Ortalama piyasa verilerine bakarsak günlük 500 bin dolar civarında bir rakama tekabül ediyor. Bu da Türkiye gibi büyük bir devlet için önemsenmeyecek bir rakam. Dediğim gibi Türkiye bu işin ekonomik boyutunda değil. Ekonomik durum Irak Kürt Bölgesi Yönetimi’ni özellikle Erbil yönetimini zayıflatıyor. Bununla birlikte bölgedeki istikrarı ve huzur ortamına negatif etkiliyor. Türkiye bölgedeki istikrarın negatif etkilenmemesi için süreci devam ettirmek istiyor.”