Erbil (Rûdaw) - Dünya genelinde 2020 yılında beklenen ekonomik krizin 2008 yılındaki krizden çok farklı olması bekleniyor. Çünkü 2008’deki kriz para piyasası ve inşaat sektörü ile sınırlı kalmıştı ancak 2020’deki ekonomik kriz pahalılığa neden olacak.
2020’deki ekonomik kriz petrol fiyatları, küresel piyasalar, hisse senetleri ve Ameriken doları üzerinde de etkisini gösterecek. Yapılan istatistiksel çalışmalara göre kriz ilk olarak ABD’de baş gösterecek ve daha sonra dünya geneline yayılacak. Bazı sandık fonları, iki yıllık süreçte Avrupa’da beş ülkenin iflas edeceğini ve karşılığında Çin ile Hindistan ekonomilerinin büyüyeceğini tahmin ediyor.
Ekonomik verilere göre ABD ekonomisi yüzde 2,5 büyüme gösterdi. Ancak verilere baktığımız zaman ekonomik büyümenin hükümetin varlık fonunu ekonomik pazarda kullanmasından kaynaklandığını görüyoruz. Bu da ABD’nin ekonomisinde büyüme olduğu anlamına gelmiyor.
ABD Başkanı Donald Trump sistemin mevcut şekliyle devam edemeyeceğinin farkında. Bundan dolayı hükümet borçlarını ödemesi için doların fiyatının düşürülmesine ihtiyaç duyuyor. Ancak ABD Federal Bankası da faizin düşürülmesi taraftarı değil. Özellikle de enflasyon oranının Federal Banka’nın istediği bir seviyede olduğu ve işsizlik oranının ABD tarihinden ilk kez bu kadar düşük olduğu bir dönemde faiz indirimine gitmek istemiyor. Faizin indirilmesi durumunda ABD’den büyük bir sermaye faiz oranının yüksek ve istikrarın olduğu ülkelere gidecek. Federal Banka’nın yanı sıra böyle bir kara yatırımcıların da güvenini zedeleyecek. Bu da faiz indirme kararı almak zorunda kalması durumunda bile Federal Banka’nın bunu sınırlı bir oranda yapmaya zorluyor. Donald Trump bir süredir Federal Bank üzerinde faizleri yüzde 1 oranında indirmesi için baskı yapıyor. Trump tehlikeyi hissetmeye başladı. Çünkü dünya üretiminin üç katına çıkmış bir var. Bu da ekonomi sistemini tehlikeye sokuyor.
Elimizdeki veriler bize ülkenin yedek fonunun 2008 yılından bu yana oldukça kötü bir şekilde istismar edildiğini gösteriyor. Buna karşılık olarak ülkenin borcu 26 trilyon doları geçti. Dünya ekonomisinin yüzde 25’ini oluşturan ABD’nin borcu 20 trilyon 500 milyar dolara ulaştı. Farklı bir hesaplamayla, geçen her saniyede ABD’nin borcu 45 bin 486 dolar artıyor.
Piyasalardaki korkunun derecesini ölçen VİX Endeks araştırma firmasına göre, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde yatırım endeksi 35.98 seviyesinde artış gösterecek. Bu da yatırımıcıların büyük bir endişe ve belirsizlikle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
“Sinyaller büyük bir ekonomik krizi işaret ediiyor”
Yatırım uzmanı Cemy Rojers, “Bütün bu sinyaller önümüzdeki yılda büyük bir ekonomik krizin çıkacağını gösteriyor. Bazı ülkeler yatırım politikalarını değiştirerek risk taşıyan yatırımlardan vazgeçiyor” dedi.
Borçların artmasından dolayı, küresel mali sistem üzerinde büyük bir baskı oluşuyor. Verilere göre dünyanın toplam üretim miktarı 80 trilyon 683 milyar dolar tutarında. Ancak aynı dönemde dünya ülkelerinin toplam borç miktarı ise 300 trilyon doları geçmiş durumda. Artan borç miktarının 2020’deki ekonomik krizi tetikleyecek en önemli faktör olacağı belirtiliyor.
Dünya genelinde günlük petrol talebinin 125-130 milyon varil olacağı öngörülüyor. Şu anda dünya genelinde günlük petrol üretimi 105 ile 110 milyon varil civarında. Şartlar bu şekilde devam ederse krizin ikinci ve üçüncü yılında bir varil petrol fiyatının 150 dolara ulaşması bekleniyor. Petrol fiyatlarının bu kadar artması beraberinde Ortadoğu’da büyük bir çatışmayı getirecek.
Ekonomik krizin dördüncü ve beşinci yılında da Ortadoğu’da yatırım araçları ve ekonomik yapılarında politika değişikliğine gidilecek. Ekonomik ve siyasi anlamda istikrar sahibi olan ülkeler, krizin atlatılmasıyla birlikte büyük bir fırsat yakalayarak ekonomik büyük bir gelişmeye imza atacaklar.
Eldeki veriler bize İspanya, Portekiz, Yunanistan, Kıbır ve İtalya gibi ülkerlerin ekonomisinde hızlı bir iniş yaşanacağını söylüyor. Bazı ülkelerin iflasın eşiğine gelmesi bile bekleniyor. Ancak Hindistan, Çin, Güney Kore, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerin ekonomisi stabil bir gelişmle yollarına devam edecektir.
Ortadoğu’dan bahsedecek olursak, krizin başlamasıyla birlikte özellikle petrol fıyatlarının artması petrol ihracatı yapan körfez ülkelerinin ekonomisi üzerinde etkisi olacaktır. Ancak askeri harcamalarının fazla olduğu İran, Irak, Suudi Arabistan ve Yemen gibi ülkeler diğerlerine nazaran bu ekonomik gelişmeden daha az faydalanacaklar. Çünkü bütçelerinin büyük bir kısmını askeri harcamalara tahsis ediyorlar.
ABD’nin savaş açma olasılığı oldukça yüksek
Yedek fonları krizin üç aşamalı atlatılacağını öngörüyor. Krizin son ve üçüncü aşamaya gelmesiyle ABD’nin savaş açma olasılığı oldukça fazla olduğu belirtiliyor. Sistemin çökmemesi için savaş seçeneği devreye girebilir.
Öte yandan ABD ile Çin arasındaki ekonomik savaş birkaç oturumla çözülecek bir mesele değil. Savaşın boyutunun medyaya yansıyandan daha büyük olduğu ve bir hakimiyet savaşı olduğunu söyleyebiliriz.
Doların değeri, Birleşmiş Milletler, örgütler, yeni küresel sistem, ABD’nin tahvilleri, Çin’in Afrika ve Asya ülkelerinde kurduğu hakimiyet gibi konu başlıkları iki kodaman ülke arasında çözülmemiş sorunlar olarak tazeliğini koruyor.
Çin’in ekonomik ve ticari gücünün yanı sıra aynı zamanda muazzam bir teknolojik altyapıya sahip. Çin’in bu gelişimi ABD’nin ulusal çıkarlarını tehdit edecek düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.
New York Üniversitesi Öğretim Görevlisi Norel Roben’in Financial Times gazetesinde yayınlanan köşe yazısında, “İleride ortaya çıkacak bir ekonomi krizide ilk dönemde Çin’i ekonomisinde bir küçülme göreceğiz, ancak daha sonra istikrarlı ekonomiye sahip ülkeler sıralamasında yerini alacaktır. Küçülme ülke ekonomi sisteminde bir şok etkisi yaratacaktır, ardından bir salgın gibi diğer ülkelere yayılacaktır. Bazı ülkelerde siyasi istikrarsızlığa bile yol açacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın